GÜNCEL
"Çıplaklığın adını özgürlük koydular"
-
Çıplaklığın sanat adı altında sergilendiğini söyleyen Sanatçı Niran Ünsal, "bu bizim ahlakımızı, kültürümüzü, siyasi bir takım dengelerimizi bozmak amacıyla dayatılmaya çalışılan bir bilinç altı operasyonu" diyor.
Türkiye, bir yandan muhafazakârlaşma tartışmaları bir yandan da özgürlük sınırlarının zorlandığı bir ortamı yaşıyor. Bu durum, her alanda tartışmaların belli kalıp yargılar üzerinden yoğunlaşması ile sonuçlanıyor. Eklemek gerekiyor ki her tartışma, beraberinde bir kutuplaşmayı getiriyor. Son tartışma konusu, besteci, yapımcı ve yorumcu Niran Ünsal'ın kliplerdeki erotik görüntüler üzerine çıkışı. Bu çıkış, olumlu ve olumsuz birçok tepkiye yol açtı. Tartışmanın fitilini ateşleyen Niran Ünsal'la konuştuk.
14 Ağustos'ta 'Müzik için soyunma' kampanyasını başlattınız. Nasıl çıktı bu fikir?
18 senedir hem besteci hem yorumcu olarak bu sektörde bulunuyorum. Ayrıca yapımcılık vasfıyla da çalışıyorum. Gerek işim gereği gerekse yapım itibariyle çok fazla gözlem yapıyorum. Bu gözlemlerim sonucumda 'Müzik için soyunma' kampanyasını başlattım. Bu hareket, 'sesime ses ver', 'erotik klipler yasaklansın' adı altında sosyal medya üzerinden başlayan Niran Ünsal sivil hareketidir. Bizim öğrendiğimiz, bize öğretilen sanatla bugün sanat kisvesi altında yapılan tamamen polülariteye hizmet eden zihniyetin çökertilmesi operasyonudur bir yanıyla.
ÇIPLAKLIKLA BİLİNÇALTINI İŞGAL EDİYORLAR
Siz tam olarak neye karşı çıkıyorsunuz?
Erotizmin ve pornografinin materyallerini içeren objeleri kullanılmasına karşıyım. Kamçılar, yataklar, iç çamaşırları ile insanların neredeyse çırılçıplak görüntüleriyle başka kişilerin bilinçaltının işgalini doğru bulmuyorum. Kadının cinsel meta olarak kullanılması sinema, müzik, reklam sektöründe çok yaygın. Erotizmin, pornografinin insanlara normalmiş gibi benimsetilmeye çalışılması başlı başına bir sorun. Biz eskiden analarımızın, babalarımızın odalarına kapıyı çalmadan giremezdik. Şimdi ise yatak odaları televizyonlarımıza taşındı. Bu çok tehlikeli bir durum.
Burada tahribata uğrayan sanat mı, toplum mu?
Aslında sosyo-psikolojik, kültürel ve sanatsal açıdan bir tahribat var. Ben bir anne içgüdüsüyle hissettiğim duyguları, çıplaklığın geldiği noktadan duyduğum rahatsızlığı kamuoyuyla paylaştım. Nasıl ki bir anne olarak çocuğuma korku içerikli görsel izletmiyorsam, reklamlarda, kliplerde, filmlerdeki sevişme öpüşme görüntülerini izletemiyorum.
Çıplaklık mı, sizin rahatsızlığınız mı arttı?
Aslında çok uzun yıllardır ben durumdan rahatsızdım. Çıplaklık ise son on yıldır var olan, ancak son beş yıla gelindiğinde ipin ucunun kaçtığı bir durum.
PARAM VE ŞÖHRETİM BİTMEDİ
Soyunma karşıtı kampanya yapıyorsunuz ama şirketinizin adı NÜ. Çelişki değil mi?
Şirketimin ismi, ismimin ve soy ismimin baş harflerinden oluşuyor. Çıplaklığı akla getirmesi için verilmiş bir isim değil yani.
Sizi eleştirenler gündemde yer almak ve konserlere gitmek için bu açıklamaları yaptığınızı söylüyor. Öyle mi?
Param da bitmedi, şöhretim de bitmedi. Konsere de ihtiyacım yok. Yılda en az 70-80 konsere gidiyorum. Sadece Türkiye değil, yurtdışında da çalışmalar yapıyorum. Ben sadece doğru olduğuna inandığımı söylüyorum. Çok önemli bir konuya dikkat çekmeyi istiyorum.
Siz de pop müzik alanında çalışmalar icra ediyorsunuz, diğerlerinden farkınız nedir?
Ben de popüler kültür içinde sanatsal çalışmalar yapıyorum fakat popüler kültüre hizmet etmiyorum, fark bu. Sanatsal ağırlığı olan işler yapmaya gayret ediyorum. Benim yaptığım en zor olanı. Kolay olanı onlar yapıyor zaten.
Her anne baba muhafazakardır
Siz muhafazakâr mısınız?
Bence Türkiye'de yaşayan her anne baba muhafazakârdır.
Siyasal anlamda nasıl bir kökenden geliyorsunuz?
Benim annem ve babam CHP, anneannem ise DSP sempatizanıydı. Benim yaşadığım İzmir'de başörtülüsü ile başında şapka olan birbirine saygı ve sevgi ile yaklaşırdı. Biz zaten böyleydik de kimler bizim bilinçaltımızı işgal etti de biz bu hale geldik, birbirimize yabancılaştık.
ÖZGÜRLÜK ÇIPLAKLIK GİBİ SUNULUYOR
Kutuplaşma sizce nasıl çıktı ortaya?
Özgürlük, açıklık ve seksüel şeylerle; kapalılık da yobazlıkla örtüştürüldü. Bunun en basit açıklaması budur. Kapalı olan, kapalı olmasa bile kendi inancını yaşamaya çalışan insan yobaz; açık olan ise özgür kabul edilmeye başlandı. Kutuplaştırmada böyle başladı. Bunun fitilini ateşleyenler de bu ülkede konuşlanmış bir takım medya patronları, yapım şirketleri ve meslek birlikleridir. Bunlar hiç de azımsanacak gibi değiller.
Sizce son yıllarda insanların yaşam tarzına yönelik bir baskı var mı?
Hiç öyle bir baskı yok. Niye korkuyorlar anlamıyorum. Bu ülkede içki satılıyor, izlemek istediğini izliyorsun. Bunlar da aslında insanların algısıyla oynamak isteyenlerin çabası. Evet, benim ülkemin yüzde 99'u Müslüman. Ama aynı zamanda diğer tüm inançlara da ev sahipliği yapan bir ülke. Ben de Müslüman'ım elhamdülillah. Ama Allah'a karşı vazifelerimi yerine getirebiliyor muyum, o tartışılır.
Gezi'ye katılmıştınız…
Geziye birkaç kez ne oluyor orada diye gittim. Gezi'ye destek vermek için değil ne olduğunu anlamaya çalıştım.
Ne oldu peki orada?
İnanın hala çözebilmiş değilim.
Bazı karanlık müdahalelerin olduğu yaygın kanaat. Ne dersiniz olmuş mudur böyle bir durum?
Olabilir, niye olmasın. Benim kültürüme, inancıma, örf ve adetime bu kadar dayatmanın olduğu bir durum söz konusuyken siyasi alanda daha büyükleri olur diye düşünüyorum. Ama Recep Tayyip Erdoğan'ın tavrını, duruşunu takdir ettim.
Çocuğuma çizgi film izletemiyorum
Çıplaklıkla birlikte subliminal mesajlara da karşı çıkıyorsunuz. Nasıl mesajlardan söz ediyorsunuz?
Subliminal mesajla ilgili konunun uzmanı çok sayıda isim bu konunun ne kadar tehlikeli olduğunu ortaya koyan çalışmalar yaptılar. Benim başlattığım kampanya da aslında bu görüşün bir yansımasıdır. Anne olarak, besteci, yorumcu yapımcı olarak Niran Ünsal'ı dinlemiyorlarsa da uzmanların bu konuda çalışmaları ortada.
Subliminal mesajlarla ilgili hangi alanda rahatsızlık duyuyorsunuz?
Beni anne olduğum için çizgi film kısmı ve müzik camiasındaki konumum gereği de klip kısmı öncelikle ilgilendiriyor. Ancak klipler, çizgi filmler, reklamlar hepsinde aynı durum söz konusu. Subliminal mesajların korkusuyla çocuklarıma çizgi film izletemiyorum. Subliminal mesajlar dünyada 55 ülkede yasaklanmış olmasına rağmen benim ülkemde bu konuyla ilgili maalesef herhangi bir birim bulunmamaktadır. Buna RTÜK de dahildir.
Yeni Şafak