GÜNCEL
Bugün Hicri yılbaşı. Yani 1 Muharrem 1440…
Müslümanlar için bir dönüm noktası olan hicret, tarihte yeni bir sayfa açmıştır. Hz. Ömer'in halifeliği döneminde hicretin gerçekleştiği gün, Hz. Ali'nin teklifiyle hicrî takvimin başlangıcı sayılmıştır. O günden itibaren de İslam âleminde 1 Muharrem hicrî takvimin başlangıcı olarak kabul görmüştür.
HZ. PEYGAMBERLE YAPILAN MÜBAREK YOLCULUK
Müslümanlar için bir milat olan hicret; Allah'a ve O'nun Kutlu Elçisi Rahmet Peygamberine gönülden bağlılığın bir ifadesi; hakka, hakikate, ilme, irfana ve medeniyete yapılan yolculuktur.
Hicret, Allah rızası için; anadan, babadan, evlattan, yardan, diyardan, maldan, mülkten hatta candan vazgeçmenin ibretli ve meşakkatli bir öyküsü; Yüce dinimizin rahmet yüklü mesajlarını bütün insanlığa ulaştırmak için çıkılan kutlu yolculuğun adıdır. Öyle ki tebliğ hicreti doğurmuş, hicret ise tebliği yoğurmuştur. Kısaca hicret Müslümanlar için bir milattır.
Hicret, Allah yolunda fedakârlığın, yardımlaşmanın kardeşliğin zirvesidir…
NİHAT HATİPOĞLU HİCRETİ ŞÖYLE ANLATIYOR
MEKKE'de çember daralıyordu. İlk Müslümanlar dayanılmaz bir zulmün kavşağındaydılar. Hz. Yasir ve Hz. Sümeyye gibi mazlumlar hunharca öldürülüyorlardı.
Hz. Sümeyye ilk kadın şehit olarak tarihe geçecekti. Hz. Ömer gibi zincire gelmez delikanlılar, Mekke sokaklarında müşrik aristokratlarla göğüs göğüse mücadeleye girişiyorlardı. Müslümanların evleri basılıyor, mallarına el konuluyordu.
MASUM KIZ ÇOCUKLARINI ÖLDÜREN ZİHNİYET
Daha düne kadar kendi öz kızlarını diri diri toprağa gömen bu karanlık zihniyet, Müslümanlara hayat hakkı tanımıyordu. Ya Muhammed (SAV) susacak veya hepsi kılıçtan geçirilecekti. Hesap böyleydi, ama Muhammed (SAV) susmadı. Mekke'den de kaçmadı. Aksine direndi. Hesaplarına gelmeyen ayetleri okumaya devam etti. Karanlığa, teröre, cinayete ve aymazlığa karşı bir özgürlük kapısı açmaya çabaladı. Açtı da...
KÖLELER ÖZGÜRLEŞTİ
Köle Bilal (RA), siyahi eski köle Müslüman oldu. Ebu Fukayhe (RA), kadın sahabi Zinnire (RA), Amir bin Füheyre (RA) gibi birçok köle, zalimlere karşı özgürlüklerini ilan ettiler. Tabii ki karşılığında ancak toleranssızlık, acı ve işkence gördüler. Hz. Peygamber dönemindeki köleler İslam'la hürriyetlerine kavuştuktan sonra ne antik Yunan'daki meşhur demagog Pzistrat gibi, ne de Trakyalı köle Spartaküs gibi kan ve intikam devşirdiler. Sevgiden başka, aftan başka hiçbir şey sunmadılar.
KİMİ HABEŞİSTAN'A KİMİ MEDİNE'YE HİCRET ETTİ
Hz. Peygamber (SAV) bu dönem içinde iman edenleri peyderpey Mekke'den tahliye etti. Kimi Habeşistan'a, kimi de Medine'ye. Mekke boşalıyordu. Hz. Peygamber (SAV) ise hicret için bekliyordu. Her peygamberin hayatında hicret vardır, ama peygamberler izinsiz hicret edemezlerdi. İzinsiz hicret eden Hz. Yunus (AS) gibileri de Allah tarafından cezalandırılmışlardır.
HZ. AİŞE SEVİNÇTEN AĞLADI
Nihayet bir gün Medine için izin çıktı. O gün Hz. Peygamber (SAV) sessizce Hz. Ebu Bekir'in evine gelmiş ve fısıltı halinde konuşarak, "Ebu Bekir hicret var"buyurmuştu. Dostundan hiç ayrılmayan Hz. Ebu Bekir (RA) heyecan içinde, "Ben de var mıyım seninle" diye sorunca, "Evet yol arkadaşım sensin" cevabını verdi. Henüz evlenmemiş ve o dönemde 17 yaşlarında olan Hz. Aişe (RA) o anı anlatırken, "Babam sevinçten ağlamaya başladı. Bir insanın sevinçten ağladığını ilk kez görmüştüm" diyecektir.
HZ. PEYGAMBER BÜTÜN EMANETLERİNİ HZ. ALİ'YE TESLİM ETTİ
Hz. Peygamber (SAV) yanındaki bütün emanetleri -altın, gümüş ve kıymetli taşları- tek tek torbalara koyup Hz. Ali'ye (RA) teslim etti: Bu emanetler Hz. Peygamber'i (SAV) öldürmek için suikast hazırlığında olan Mekkelilere aitti. Hem en kıymetli eşyalarını O'na (SAV) teslim edecek kadar güvenecekler, hem de öldürmeye çalışacaklar! Ne kadar garip değil mi? İyi biliyorlardı ki Hz. Muhammed'e (SAV) verilen emanet kaybolmaz, zarar da görmez. Zira hiçbir hırsız ve çapulcu O'nun (SAV) evine girmez.
HZ. EBUBEKİR'İ ALARAK YOLA ÇIKTI
Hz. Peygamber (SAV) bir pazartesi günü yanına sadık dostu Hz. Ebu Bekir'i (RA) alarak yola çıktı. Üç gün Sevr mağarasında gizlendiler. Mağaranın kıyısına kadar gelen Mekkelilerden O'nu (SAV) ve dostunu Yüce Rabbimiz koruyacaktı. Sonradan, kendilerine yol gösterecek bir gayrimüslimi -Abdullah bin Uraykıt'ı- ücretle tutup yola koyuldular.
HZ. EBUBEKİR TEBESSÜM ETTİ
Yolda, Ümmü Mabed denilen bir kadının yoksulluk ve çaresizlik kokan çadırının yanından geçtiler. Su veya süt istediler. Süt vermeyen bir koyundan başka bir şeyi yoktu Ümmü Mabed'in. Hz. Peygamber (SAV) koyunu sağalım dediğinde, Ümmü Mabed, "Ama o sütten kesildi" cevabını verdi. Hz. Peygamber (SAV), "Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla" diyerek koyunu sağmaya başladı. Süt vermez koyun, onlarca kişiye yetecek süt veriyordu. Ümmü Mabed'de şaşkınlık, Hz. Ebu Bekir'de(RA) tebessüm. Ümmü Mabed'in bu çadırı sonraları hicret edenler için bir istasyon olacaktır. Dinlenip hatıraların tazelendiği bir istasyon.
'EBUBEKİR ÖNÜNE BAK VE YÜRÜ'
Yüzlerce kişi onları arıyordu. Başlarına konulan 100'er deveyi alabilmek için. Nihayet Mekke'nin meşhur pehlivanı Süraka onlara ulaştı. Acımasız bir silahşor. Arkadan Süraka'nın hızla yaklaştığını gördükçe endişelenen Hz. Ebu Bekir'e (RA) Peygamberimiz (SAV) çok rahat bir şekilde, "Ebu Bekir önüne bak ve yürü" diyordu.
HAYATININ SONUNA KADAR MÜMİN YAŞADI
Hışımla önlerini kesen Süraka, Efendimize karşı hamle yaptığında o ana kadar yerinde sayan çölün kumları, Süraka'yı ve atını içine çekmeye başladı. Çabaladıkça batan Süraka, "Tamam Muhammed (SAV)! Ben sizi görmedim. Vallahi Kureyş'e dönüp sizi görmediğimi söyleyeceğim. Allah'a dua et, kumlar bıraksın beni" diye yalvarmaya başladı. Efendimiz dua edince kumlar çekildi. Süraka kurtuldu. Biraz önce öldürmek için gelen Süraka, iman edip dönecekti. Tam bir mümin olarak yaşayacaktı hayatının sonuna kadar.
..VE MEDİNE'YE ULAŞTILAR
Medine'ye bir pazartesi ulaştılar. Gariptir; pazartesi günü doğdu ve pazartesi günü vefat etti. Medine'nin insanı yollara dökülmüş O'nu bekliyordu. Küçük kızlar, Mekke'de yaşıtlarını diri diri toprağa gömülmekten kurtaran bu güzel insana sevgiyle bakıyor ve "Seni seviyoruz" diyorlardı. O da "Vallahi ben de sizi seviyorum"diyordu. Medinelilerin dilinde o meşhur "taleal bedru aleyna (ay doğdu üzerimize)"şiirinin dizeleri sokak sokak yankılanıyordu.
TAKVİMİN BAŞI KABUL EDİLDİ
Hicret tabii ki bir yazıda ele alınamayacak kadar çok yönlü ve zengin bir harekettir. Hicret, kaçış değil, yeni zemin yoklamadır. Dini, Mekke'nin dağlarından kurtarıp dünyaya açacak bir yürüyüştür. İnsanı medenileştirmedir. Başka bir bakışla, Medinelileştirmedir, yani şehirlileştirmedir. Sonraları bu hadise Hz. Ömer (RA) tarafından İslami (hicri) takvimin başı kabul edilmiştir.