EĞİTİM - KÜLTÜR - SANAT
Bu sese kulak verin!
-
Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Cem Küçük, tarihe not düşülecek ve ışık tutacak türden yazılarına devam ediyor. Küçük'ün son yazısı ise, Yargıtay'ın Hanefi Avcı kararı ve Paralel Örgüt (PÖ)'ün faalşyetleri hakkında... İşte o yazı:
Paralel çete, Hanefi Avcı ve sömürge aydınları
Yargıtay 9. Daire'nin verdiği Hanefi Avcı kararından sonra hala cemaat adı altında ortalıkta gezen suç örgütüne destek olanlar ya da sesini çıkarmayanlar için doğal tasfiye süreci başlamıştır. Paralelci yargı çetesi tarafından verilen bu kararı kınamayan ve bu işlenen cinayetin Fethullah Gülen tarafından yapıldığı gerçeğini ifade etmeyen
[caption id="attachment_1866" align="alignright" width="230"] CEM KÜÇÜK[/caption]herkes ahlaken suçludur bundan böyle. Ahlaken suçlu olmak hapse girmek anlamına gelmez ama Batılıların medeni ölüm dediği süreci yaşamak anlamına gelir. Batılılar bu konuda çok acımasızdır. Mesela David Irving bunu yaşamıştır. Paralel suç örgütünün çıkarlarına hizmet eden o aptal bildiriyi imzalayan 85 yazar da Türkiye’nin David Irving’leri olarak tarihe geçmiştir. Zaten o imzayı atanların hiçbirinin Türkiye toplumu nazarında itibarı yoktu. Hepsi çağın gerisinde kalmış fosil tiplerdi. Şimdi daha da itibarsız hale geldiler ve külliyen bittiler. Bundan böyle ancak sömürge aydını olarak işlev görebilirler. Edward Said’in acınası ve mide bulandırıcı bir aydın tipi olarak tanımladığı sömürge aydınlarının Türkiye’nin geleceğinde yeri yoktur. Solcu aydınları böyle sömürge beyinli olan bu ülkede sağcı muhafazakar bir polis şefi olan Hanefi Avcı ise demokrasi kahramanı olarak tarihe geçmiştir. AK Parti kanadında geçmişte Hanefi Bey’e haksızlık yapanların özür dilemesi de ahlaki bir mecburiyettir...
Hanefi Avcı’nın ve Nedim Şener’in hapse atılması sürecinde Ali Fuat Yılmazer’den talimat alarak aktif rol oynayan Nazlı Ilıcak’ı ise bu zavallı sömürge aydınları kategorisinde görmüyorum. Ilıcak taammüden bu sürece dahil olmuştur ve Yılmazer’in emrinde onlarca suça imza atmıştır. Asla masum değildir. Nedim Şener’e ve Ahmet Şık’a kurulan kumpasın davası yaklaşıyor. Çok yakında M.Yılmaz denen uyduruk ihbar mektubunun yazanın Ali Fuat Yılmazer olduğu ortaya çıkacak. Bu kumpasın içinde doğrudan yer alan Adem Yavuz Arslan, Mehmet Baransu, Emre Uslu ve Nazlı Ilıcak da elbette yargılanacak. Gazeteci diye masum iki insanı haksız yere içeri attıranlar keyif sürmeye devam edemez. Paralel kanalda çalışan Hayko Bağdat bile benim yazımdaki uyarımdan sonra dayanamadı ve Hrant’ı öldürülmesinde rol alan polis şeflerinin emir eri olan Ilıcak’a isyan etti. Fakat yıllarca özgürlükçü demokrat hukuk profesörü sandığımız Mustafa Erdoğan, Nazlı Ilıcak’a ve dolayısıyla tutuklu Ali Fuat Yılmazer’e destek vermeye devam ediyor. Mustafa Erdoğan paralel kanaldan maaş alıp bir suç örgütünün avukatlığını yapıyor. İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı olan Mustafa Erdoğan paralel yapı diye bir olgu olmadığı gibi yalanları papağan gibi tekrarlıyor. Bu üniversite İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar'ın yönetiminde bir üniversite. Rektörü de AK Partili eski bakan Nazım Ekren. Eğer Mustafa Erdoğan paralel yapının okullarında dekanlık yapıp mesela eski dostu Atilla Yayla gibi düşünseydi çoktan o paralel üniversiteden atılırdı. Fakat AK Parti’ye yakın olduğu iddia edilen bu cenah her şeye rağmen Mustafa Erdoğan’ı kolluyor. Dekanlığı konusunda bile bir tasarrufa gitmiyor. Aynı şey Mustafa Erdoğan ve Nazlı Ilıcak çizgisinde olduğu halde hala Star’da yazan Eser Karakaş için de geçerli. Cemaat sürekli hoşgörü diyor ama Atilla Yayla gibi düşünene zulmediyor. AK Parti çevresine ise otoriter deniyor ama ne kadar hoşgörülü olduğu somut iki örnekle ortada... Tabii başka bir bakışla da yorumlanabilir bu durum... İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar geçen hafta benim burada deşifre ettiğim CHP’nin finans baronu paralel örgüt işbirlikçisi Bülent Ünal’la da müttefik ilişkilerine devam ediyor. TOBB içinde Çağlar-Ünal işbirliği durumu olduğu hükümet çevrelerinde konuşuluyor. Ayrıca bu köşeden uyarmama rağmen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a düzenli olarak hakaret etmeyi alışkanlık edinen Nuran Yıldız da Çağlar’ın başdanışmanlığına devam ediyor. Bülent Ünal’ın TUSKON çetesiyle işbirliğini SABAH gazetesi de manşetten haber yaptı. Buna rağmen İbrahim Çağlar hala Bülent Ünal’ı desteklemeye devam edecek mi? Buradan sormak isterim... Bu arada bir de paralel örgüte desteğini kısmen sürdüren Aydın Doğan olayı da var. Aydın Bey dün benim sorumla ortaya çıkan bir duruma karşı cevap vermiş. O cevaba sonra geleceğim ama Aydın Doğan’a önce şunu söylemek isterim. Yargıtay daireleri artık değişiyor, yani paralel yapının elinde esir değilsiniz artık. Rahat olun... Bu arada İzmir Bayraklı’da inşaat başladı mı? Çevreci Aydın Doğan olarak ağaçları ve tarihi katledip 84 katlı beton gökdeleni dikmeye başladınız mı? Bir de bu konuda açıklama yapın lütfen.