TÜRKİYE
"Bu hak, adalet ve hakikatin mücadelesidir"
-
"Bu mücadele hak mücadelesidir, hukuk, adalet, hakikatin mücadelesidir" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, mücadelelerinin, iki yüz yıldır esirgenen her alandaki hakların teslimi, yani normalleşme mücadelesi olduğunu ifade etti.
-
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Osmanlıcanın öğrenilmesini, öğretilmesini istemeyenler var. Bu çok büyük bir tehlike. İsteseler de istemeseler de Osmanlıca da öğrenilecek ve öğretilecek" dedi.
ANKARA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Bilkent Otelde düzenlenen 5. Din Şurası'na katılarak bir konuşma yaptı. Türkiye'nin pek çok güncel meselesinde olduğu gibi, bölgede ve dünyada dinin ve dine müteallik meselelerin tartışmaların odağında yer aldığı bir süreçten geçildiğini aktaran Erdoğan, Batı'da kiliseyle devlet arasında ya da kiliseyle bilim arasında asırlar boyunca devam eden tartışmaların, dinin kamusal alandan silinmesi, dinin bireyin özel hayatına hapsedilme mücadelesine dönüştüğünü aktardı. Batı'da asırlardır devam eden bu mücadelede kimin ne kadar başarı sağladığının bugün bile tartışma konusu olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi: İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları: Batı'da Hıristiyanlıktan boşalan yere yurttaşlık koydular, Türkiye'de de aynı şey yapılmaya çalışılıyor. 40 yıldır siyasetle iştigal eden biri olarak beni ilgilendiren vazifem pratik alandır. Dine ait meselelerin tüm meselelerin özgürce konuşulabilmeli. Tüm kesimleri de cesaretlendirmek benim görevim. "DİNDARLAR 200 YILDIR TAHKİR EDİLİYOR" Tanziamattan beri meseleler özgürce ele alınamadı. Din konusu objektif, mahalle baskısından uzak bir şekilde konuşulamamıştır. 200 yıldır dindarlar horlanmaya, tahkir edilmeye mazur kalmışlardır. Filmlerde, romanlarda, karikatürlerde dindarlıkla cehalet eş tutulmuştur. Din ve dindarlık yoksulluğun nedeni olarak görülmüştür. Din hep terakkiye mani olarak anlatılmıştır. "İSLAMAFOBİA'YI İÇERİDEKİ YAZARLAR DA KÖRÜKLEDİ" İslamafobia, faşizme eşit olan bu sorun Türkiye ve İslam coğrafyasında bizzat içeride, siyasiler, yazarlar bunu körüklemiştir. Dine sistemli bir taarruz gerçeklemiştirler ki İslam'ı savunacak alimler kendilerini savunmaktan bir türlü ofansif pozisyona geçememişlerdir. Bazı zihniyet mensupları akıl ve bilimden başka bir şey tanımamış vahye saldırmışlardır. Şunu da üzülerek ifade etmek durumundayım: Sahte hocaların, sahte dindarların adeta toplumu zehirlemek için yaptıkları mücadele bu ülkede maalesef desteklenmiştir. Hatta hatta teşvik edilmiştir. Resmi ideolojinin dar kalıpları içinde kalan sözüm ona alimler teşvik edilmiş, sırtları da sıvazlanmıştır. Vatanına ihanet şebekesi kuran, din adamı maskesi altındaki şarlatanlar, ulusal ya da uluslararası teşviklere mazhar olabilmiştir. Dini özünden, ruhundan koparmaya çalışan, dini sinsice çarpıtmaya çalışanlar, dini bu noktada özel menfaatlere dönüştürmeye çalışanlar, ekranlar yoluyla bu ülkede evet, imkanlarına imkan katmışlardır. Bütün bunların karşısında samimi şekilde, hasbi şekilde Allah'tan korkarak, ilim erbabı olmanın sorumluluğunu idrak ederek konuşanlar, yazanlar, mücadele edenler, en ağır baskılara, en ağır zulümlere, evet, maruz bırakılmışlardır." Eğer hedef yapılıyorsak, boşuna yapılmıyoruz. 200 yıldır sorulmayan, sorulamayan soruları sorduğumuz için içeride ve dışarıda hedef yapılıyoruz" diye konuştu. "BUNLAR VAHYE SALDIRDILAR" Oku diye emredilen bir dinin mensubuyken sanki bunun karşısındaymış gibi gösterilmiş. Yüce kitabımızda hep akledilmekten bahseder. Böyle bir dinin mensubuyken vahyi bi kenera atıp sadece akıl ve bilime yöneltilmek istenmesi manidardır. "KUR'AN YASAKLANDI CAMİLER AHIR OLDU" Kur'an yasaklanmış, Camiler ahır olarak kullanılmış, ezan yasaklanmış, sakal bırakanlar, başörtüsü takanlar hakir görülmüş. Yazı, karikatür, film ve romanlarda din ve dindarlar hor görülmüş. Dindarlara cevap hakkı bile verilmemiş. Dini savunan siyasetçiler dinci yaftası yapıştırılmış. Sözüm ona alimler desteklenmiş sırtları sıvazlamışlardır. Dini özünden kopartmaya çalışanlar, ekranlar yoluyla imkanlarına imkanlar katmışlardır. "DİNDAR NESİL DEDİK DİYE BİZE SALDIRDILAR" Bunun yanında hasbi bir şekilde yazanlar, mücadele edenler en ağır eziyetlere maruz kalmıştır. Ben de bu yüzden saldırılara uğradım ve uğramaya da devam ediyor. Biz bu millete cesaret aşılıyoruz. Biz 200 yıldır sorulamayan soruları sorduğumuz için içerden ve dışardan saldırıya uğruyoruz. Eğitim sisteminde Kur'an ve Siyer derslerini koyduk diye saldırıya uğradık. Dindar nesil dediğimiz için saldırıya maruz kaldık. Amerika kıtasını Müslümanlar keşfetti dedik diye saldırdılar. Önce Türkiye'de sonrasında tüm mazlum milletlerin hakkını savunduğumuz için bizden rahatsız oluyor ve bizi hedef yapıyorlar. "İSLAM DÜNYASINDA BİRLİK YOK" Darbeyle iş başına gelmiş bir şahıs İnterpol'e talimat veriyor. İslam Alimler Birliği Başkanı Yusuf El Kardavi hakkında kırmızı bülten çıkartıyor. İlim siyasetin emrinde olmaz. Siyaset ilmin emrinde olur. Bunlar dünyanın iyiye gitmediğini gösterir. Diyanet İşleri Başkanlığımız burada alınan kararları İslam dünyasıyla paylaşması lazım. İslam dünyasında bir birlik yok. Türkiye bunun öncülüğünü yapabilir. "Bu mücadele hak mücadelesidir" Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptıklarının, bir yanlışın yerine başka bir yanlışı, bir baskının yerine başka bir baskıyı ya da bir zulmün yerine başka bir zulmü ikame etmek olmadığını belirterek, normalleşme istediklerini ve bunun mücadelesini verdiklerini dile getirdi. "Bu mücadele hak mücadelesidir, hukuk, adalet, hakikatin mücadelesidir" diyen Erdoğan, mücadelelerinin, iki yüz yıldır esirgenen her alandaki hakların teslimi, yani normalleşme mücadelesi olduğunu ifade etti. "HASAN SABBAH'LARLA ÜZERİMİZE GELECEKLER" Besleyip büyüttükleri sahte din adamlarıyla üzerimize gelecekler. İhanet şebekeleriyle üzerimize gelecekler. Sadece Lawrencler'le değil. Hasan Sabbah'larla, Müseylemetül Kezzab'larla üzerimize gelecekler. Ama biz yılmayacağız. Dinin sahibine de mahcup olmayacağız. Bu mücadele 200 yıldır esirgenen hakların mücadelesidir. Din sanki devlete tehdit gibi bir algı yarattılar. Biz bunun son bulması için uğraşıyoruz. "YURTTAŞLIK ANLAYIŞIYLA BİR DİN OLUŞTURMAK İSTEDİLER" Kendi elleriyle kendi dinlerini inşa etttiler. Yurttaşlık anlayışıyla yapay bir din oluşturmak istiyorlar. Din ve devlet işlerini ayırarak dine yapılan her saldırıyı meşru gösterdiler. Bu yapay dine inanmak işlerine geliyor. "Kabe onların olsun bize Çankaya yeter" diyen şairler vardı. Alevi - Sünni, Müslüman, Hırıstiyan olması gerekmez. Bizim mücadelemiz tüm insanlık içindir. Biz can için mücadele edeceğiz. "OSMALICA'DAN ÜRKENLER VAR" 200 yıldır yaşanan baskılara rağmen Türkiye'nin alimleri, münevverleri ayaktadır. Osmanlıca'nın bu ülkenin evlatlarının öğrenmesinden ürkenler var. Diyor ki, mezar taşlarını mı okutacağız diyor. Kendi neslinin mezar taşlarını okuyamamasından daha büyük bir ayıp olabilir mi? "BİZİM ŞAH DAMARIMIZ KESİLDİ" Bizim şah damarımız kesildi. Bir neslin bundan uzaklaştırılması sıradan bir şey değildir. Süleymaniye'deki eserleri okuyamayan bir millet neye yarar? Çok zengin birinin iflası nasıl zor bir şeyse, bu kadar zengin bir ilmin iflası daha kötü bir şeydir. "BUNLAR İSTESE DE İSTEMESE DE OSMANLICA ÖĞRETİLECEK"" Bunlar istese de istemese de bu ülkede Osmanlıca öğrenilecek ve öğretilecektir. Türkiye'deki alimler Batı'yı ve Doğu'yu da biliyor. Tüm insanlığa ışık tutan yine de sizler olacaksınız. Ümmetin ve tüm mazlumların yüzü size çevrilmiş durumda. "DOĞRU SORULARLA AKAN KANI DURDURACAĞIZ" Çöken bir medeniyeti ayağa kaldıracak olanlar da sizlerseniz. Ben bir Müslüman oalrak şunu çok iyi biliyorum: Bu dinin bir sahibi var. Onu koruyacak. Bize düşen de bu emanetin hakkını vermek. Dinin hakkını verebilrsek mezhepler arası kavga sonra erecek. Doğru soruları sorabilirsek akacak kanı durduracağız. Bize dikilen kıyafeti atıp kendimiz olabilirsek o zaman işler çözülür. İçinden geçtiğimiz bu süreçte böyle bir şuranın umut olacağına inanıyorum. Şimdiden gayretleriniz için teşekkür ediyorum" dedi. "Tüm mazlumların yüreği, kalbi, gönlü, yüzü sizlere çevrilmiş durumda" Bütün İslam coğrafyasındaki en dinamik, en birikimli, en çok ümit vadeden alim ve münevverlerin Türkiye'de olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bilim insanlarına şöyle seslendi: "Sizler Batı'yı, Batı'nın ilim ve medeniyet tarihini biliyorsunuz. Sizler aynı zamanda bu toprakları, Doğu'yu yani kendinizi biliyorsunuz. Bu eşsiz birikimle bütün İslam coğrafyasına, bütün Doğu'ya hatta tüm insanlığa ışık tutan, kapı açan, doğru soruları soran da inanıyorum ki sizler olacaksınız. Hem ümmetin hem de yeryüzündeki tüm mazlumların yüreği, kalbi, gönlü, yüzü sizlere çevrilmiş durumdadır. Dizleri üzerinde çökertilmek istenen bir medeniyeti elinden tutup kaldıracak olan yine sizlersiniz. 200 yıldır hedef yapılan, savunmada bırakılan bir medeniyeti özgüvenine, cesaretine kavuşturacak olan sizlersiniz." "Bize düşen emanetin hakkını vermek" Bir Müslüman olarak, bu dinin bir sahibi olduğunu bildiğini, sahibinin bu dini dünya var oldukça muhafaza edeceğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu: "Bize düşen emanetin hakkını vermektir. Emanetin hakkını verebilirsek mezheplerarası çatışmalar sona erecek. Doğru soruları cesaretle sorabilirsek inanın Doğu'da, Ortadoğu'da, Afrika'da, tüm yeryüzünde akan kan dinecektir. Bize biçilen rolleri, bize giydirilen kıyafetleri atıp kendimiz olabilirsek, adaletin yeryüzüne egemen olması mümkün hale gelecektir. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olarak benim bir vazifem de sizleri yüreklendirmektir. Hiç tereddüt etmeden gerekli soruları sorun. Hiç tereddüt etmeden, korkmadan, çekinmeden, ilmin dairesi içinde yapılması gereken neyse onu yapın. Defanstan çıkın, artık ileriye koşun. Her zaman arkanızda olacak, her zaman teşvik edici olacağız. Unutmayın bu millet her zaman sizin yanınızdadır, sizinle beraberdir. Milletimizin, ümmetin ve yeryüzünün umudu olan siz alim ve münevverlerimizi her zaman ışığımız, rehberimiz ve geleceğimiz olarak göreceğiz." 5. Din Şurası'nın Türkiye ve bölge olarak içinden geçilen zor süreç için değerli gördüğünü belirten Erdoğan, "Korkuların, baskıların, tehditlerin geride kaldığı bir Türkiye'de böyle bir şuranın mutlaka umut olacağına inanıyorum" diyerek sözlerini tamamladı.08 Aralık 2014, Pazartesi