GÜNCEL
Bayramoğlu: Yaşananlar Erdoğan iktidarının tescilidir
Ali Bayramoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu arasındaki krizin nedenlerini ele aldı...
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, bugünkü "Üçüncü evre..." başlıklı yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu arasındaki krizin açığa çıkmasını değerlendirdi. Siyasi adımların belirlenmesinde, kişilerin atanmasında asli gücün Erdoğan olduğunu belirten Bayramoğlu, "Özetle Tayyip Erdoğan iktidarının “parlamenter düzen/başbakanlık”, “fiili yarı başkanlık düzeni/arayış” döneminden sonra, 3. evresi başlamıştır. Bu evre, şüphe yok ki, AK Parti Erdoğan özdeşliğinin, Erdoğan kişisel ve karizmatik iktidarının bir kez daha tescil edilmesidir" dedi.
İşte Ali Bayramoğlu'nun yazısından bir bölüm:
Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında “iktidar paylaşımı ve işletme tarzı”ndan kaynaklanan, uzun süredir devam eden gerilim, sonunda açığa çıktı ve AK Parti'de Davutoğlu devri bitti.
İktidar partisi olağanüstü bir kongre toplayacak, yeni bir genel başkan, dolayısıyla başbakan belirleyecek. Bu konuda tayin edici işaret partinin hakimi Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan gelecek. Tek adaylı olağanüstü kongre ise bu işareti onaylayacak.
Şöyle özetleyelim: Davutoğlu, 27 Ağustos 2014'te yapılan kongrede Erdoğan'ın kararıyla genel başkan seçilmiş ve Başbakanlığa atanmıştı. Erdoğan'ın isteğiyle makamını bırakmaya karar verdi. 22 Mayıs 2016'da yerine yine Erdoğan'ın belirleyeceği biri gelecek...Bunun anlamı ne?
Erdoğan'ın AK Parti'nin başından ayrılırken yerini alacak kişiyi belirlemesi, (atama, vesayet gibi ciddi eleştirilere uğrasa da) daha beklenen, yaşanmış, bu anlamda olağan bir siyasi tablo oluşturuyordu.
Erdoğan'ın bugün Cumhurbaşkanı sıfatıyla iktidar partisinin genel başkan değişikliğini belirleyen asli güç olması olağanüstü bir duruma işaret ediyor.
Nitekim iki sonuç kendiliğinden ortadadır:
-Anayasa'daki aksi yöndeki hükme rağmen, Erdoğan'ın bir siyasi partinin iç yapısındaki belirleyici gücü üzerinden “fiili ve açık partili bir cumhurbaşkanı” dönemi start almıştır.
- Erdoğan'ın hem AK Parti'nin (dolayısıyla yasama çoğunluğunun), hem yürütme organının lideri olması, denge mekanizmalarından yoksun kuvvetli ve fiili bir başkanlık sisteminin önünü açılmıştır.
Özetle Tayyip Erdoğan iktidarının “parlamenter düzen/başbakanlık”, “fiili yarı başkanlık düzeni/arayış” döneminden sonra, 3. evresi başlamıştır. Bu evre, şüphe yok ki, AK Parti Erdoğan özdeşliğinin, Erdoğan kişisel ve karizmatik iktidarının bir kez daha tescil edilmesidir.
Bu aslında, yeni bir evreye ilişkin kurucu bir durumdur.
Elbette bu evre, türlü soru, sorun ve riskleri de içermektedir. Sadık ve bağımlı bir başbakan modelinde, dengeler tümüyle devre dışı mı kalacaktır? Örneğin ekonomi politikası ne olacaktır? Özgürlükler çıtası aşağıya çekilecek midir? İktidar şahsileşmesinin dozu artacak mıdır? Anayasa ihlalleri tartışmaları yoğunlaşacak mıdır? İstikrar ve kriz arasındaki denge nasıl oluşacaktır?
Bunlar kritik ve yapısal sorulardır.
Şüphe yok ki, sistem, Erdoğan merkezli bir işleyiş ve itaat sistemi açısından daha da pekişecektir.
Zira son gelişme bir anlamda siyasi iktidar içinde ve hakim düzeninde denge sisteminin sona ermesi, iktidar paylaşımı ihtimalinin sönmesi anlamına gelmektedir.
Bu noktaya nasıl gelindi?
Açık, iktidar kullanımı sorusu ve sorunuyla gelindi.
Erdoğan cumhurbaşkanı olacağını ima ettiği günden bu yana AK Parti “ikili iktidar” ya da “iktidar paylaşım” modellerini, ihtimallerini tartışmaya başladı. Bunlar çerçevesinde önce Abdullah Gül ismi ortaya atıldı. Gül ismi, parti içi yoklamalarda, Erdoğan'ın yerini alacak ilk tercih olmasına rağmen Erdoğan tarafından kabul görmedi. Gerekçe, açık olarak telaffuz edilmeyen, ama unsurları tanımlanan “iktidarın bölünmezliği” ya da “iktidarın tek kullanıcısı ve sahibinin Erdoğan olduğu” teziydi.