GÜNCEL
AB’den işadamına ‘oyunu açıkla’ baskısı!..
Almanya’da Türk işadamlarına psikolojik baskı havalimanlarına kadar indi. Aralarında TÜGİK ve MÜSİAD üyelerinin de olduğu bir grup işadamına Hannover havalimanındaki polisler “Referandumda hangi oyu verdiniz” diye sordu.
Türk işadamları ile Avrupa Birliği (AB) arasında yeni bir psikolojik gerilim yaşanıyor. İddiaya göre, Türkiye ihracatının yüzde 60'ının gerçekleştiği AB ülkeleri Türk işadamlarını referandumdaki tercihlerini açıklamaya zorluyor. Genellikle AB'li bürokrat ve işadamlarından gelen bu baskı daha da ileri boyuta geçerek pasaport kontrollerine kadar indi. Önceki gün Almanya'daki bir iş organizasyonuna katılmak amacıyla Hannover'e giden ve aralarında MÜSİAD üyelerinin de bulunduğu grup, gümrük polisi tarafından "Referandumdan evet çıktı memnun musunuz, siz ne oyu kullandınız?" şeklinde sorulara maruz kaldı.
Adeta sorgulamaya dönüşen tablonun ve kısa süren bir tartışmanın ardından işadamları ülkeye giriş yapabildi. Soruya maruz kalan isimler arasında Alman ortaklığı bulunan Atel Metal yöneticileri ile Türk Çin Derneği yöneticilerinden Murat Eren de vardı. SABAH'a konuşan isimler, "Önce çifte pasaport kontrolü yapıldı. İşlemler özellikle yavaşlatıldı. Daha ön pasaport kontrolünde sorular başladı. Neden geldiğimiz, ne kadar kalacağımıza kadar olan soru trafiği referanduma kadar uzandı. Bu konuya tepki gösterince ise karşı taraf geri adım atarak, sadece sohbet için sordum" cevabını verdi. Ancak birçok arkadaşa da benzer sorular sorulduğunu duyduk" dedi.
HEDEF ŞUBE BAŞKANLARI
Konuyu Almanya ve Türkiye arasındaki gerginliğin bir yansıması olarak değerlendiren MÜSİAD Yurtdışı Teşkilatlanma Başkanı Ahmet Selvi ise, derneklerinin Almanya'daki şube başkanlarının da 'evet' kampanyasına destek verdikleri gerekçesiyle hedef alındığını, psikolojik baskıya maruz kaldıklarını ifade etti. Hannover'de de şubelerinin bulunduğunu ifade eden Selvi, "Bu durumu münferit olaylar olarak yorumlamak istiyoruz. Ne yazık ki Alman medyasında referandum sonrasında çıkan 'çifte vatandaşlık kalksın, evet verenler Türkiye'ye dönsün' manşetleri bu tür olayların artmasına neden oldu. Biz sağduyunun kazanacağını ve Almanya'daki seçimlerin ardından bu gerginliğin azalacağını düşünüyoruz" dedi. 'Evet' kararından bazı Almanlar'ın memnun olmadığını da belirten Selvi, "Bu tartışmalar en fazla buradaki Türk vatandaşlarını etkiliyor. Biz sağduyudan yanayız. Türk işadamlarının Almanya'da 15 milyar euroluk yatırımı var, 700 bin kişiye istihdam sağlıyor" dedi.
KARARA GÖRE TİCARET YAPAN VAR
SABAH' konuşan birçok KOBİ patronu da son dönemde yurtdışına çıktıklarında devamlı bu tarz baskılara maruz kaldıklarını anlattı. Konunun iş sohbetlerine yansıdığını ve burada sürekli oylarının renginin merak edildiğini anlatan işadamları, "Bazı iş görüşmelerindeki başarı kriteri seçim tercihlerimize göre şekil almaya başladı" açıklamasını yaptı. Avrupa ile yaşanan psikolojik savaşın etkileri bununla da sınırlı değil. SABAH'ın edindiği bilgiye göre, Türkiye'nin ihracatta en güçlü sektörlerinden otomotiv, elektronik ve tekstil AB'deki lobilerin olumsuz faaliyetleri ile boğuşuyor. Parlamento üyeleri Türkiye'ye ekonomi üzerinden baskı kurmaya çalışıyor.
ULUSLARARASI HAKLARIMIZI KORUYACAĞIZ
Son dönemde Avrupa Birliği ülkelerinde bu tarz psikolojik baskıların arttığını ve işadamlarının pasaport girişlerinde onlarca soruya maruz bırakıldığını ifade eden TÜGİK Başkanı Erkan Güral ise konuyla ilgili bir çalışma yaptıklarını ifade etti. 10 bine yakın üyelerinin bulunduğunu ve çoğunun Almanya ile sıkı bağlarının olduğunu ifade eden Güral, "İşadamlarına pasaport girişlerinde birçok soru soruluyor. Ancak siyasete kayan sorular kabul edilemez. Üyelerimizin uluslararası haklarını koruyacağız" dedi.
Referandum öncesi ‘hayır’ çığırtkanlığı yapan Avrupalı siyasetçiler ve medya organları ‘evet’i sindiremedi ve “Fark çok az” yorumlarına sarılmaya başladı. Oysa Avrupa ve ABD tarihi, birbirine çok yakın geçen halk oylamalarıyla dolu.
Türkiye'deki referandum öncesi Türkçe manşetler atan ve "hayır" kampanyasına destek veren Avrupa, "evet"in kazanmasının ardından taktik değiştirdi. Halk oylamasını canlı takip edip, gün boyunca internet sitelerinin manşetinden indirmeyen basın, sonuçların belli olmasının ardından "Taraflar arasındaki farkın çok az olması gelecekte sorun yaratabilir" yorumları yayımlamaya başladı. Almanya Başbakanı Merkel de bu koroya katılarak "Referandum sonuçları, Türk toplumunun nasıl bölünmüş olduğunu gösterdi" ifadelerini kullandı. Fransa basınından Le Monde da "iç bölünmeler arttı" yorumunu yayımladı. Ancak Avrupa tarihi, birbirine çok yakın geçen referandumlar ve bu oylamaların sonucunda yürürlüğe sokulan önemli değişiklilerle dolu.
İNGİLTERE
Avrupa'nın en büyük üç eknomisinden biri olan İngiltere'nin birlikten çıkma kararı yüzde 48.11'e karşı yüzde 51.89 oranla alındı. 33 milyon kişinin oy kullandığı 23 Haziran 2016 referandumunda "Ayrılık" kararı isteyenlerin sayısı, "Avrupa Birliği'nde (AB) kalalım" diyenlerden 1 milyon 250 bin fazlaydı.
FRANSA
Halkın kahraman olarak gördüğü ve Fransa tarihinde önemli bir yere sahip olan Charles de Gaulle, 1969'da Fransızlara adem-i merkeziyetçilik getiren ve Senato'nun yetkilerini sınırlandıran değişiklikler içeren bir anayasa değişikliği paketi hazırladı. Halkın yüzde 53'ünün 'Hayır' demesinin ardından De Gaulle'ün 10 yıllık liderliği bitti.
İSVEÇ
Avrupa Birliği'ne 1995'te katılan İsveç'te bu konuyla alakalı referandum 13 Kasım 1994 tarihinde yapıldı. Yaklaşık 5,5 milyon kişinin oy kullandığı referandumda, yüzde 52.3'le birliğe girme kararı alındı. Sadece 300 bin kişilik oy farkıyla, dünyanın en müreffeh ülkelerinden biri olan İsveç, AB'ye girdi.
NORVEÇ
Bir diğer İskandinav ülkesi olan Norveç'te de AB referandumu 1994'te yapıldı. Halkın yüzde 52.2'si 'Hayır' oyu verdiği için Norveç AB'ye üye olmadı. 3 milyona yakın seçmenin oy kullandığı seçimdeki oy farkı 125 bindi
İSKOÇYA
2014 yılında İskoçlara "İskoçya, Birleşik Krallık'tan ayrılıp bağımsız bir ülke olmalı mı?" sorusu yöneltildi. Halkın yüzde 55.3'ü, böyle önemli bir karara 'hayır' deyince İskoçya bağımsız olamadı.
ABD
ABD, yakın tarihinde son derece heyecanlı iki seçime sahne oldu. 2000 yılında George W. Bush, Demokratik Parti'den Al Gore'un karşısına çıktı. Al Gore, yüzde 48,4 oy almasına rağmen seçim sisteminden dolayı Beyaz Saray'a çıkan isim oyların yüzde 47,9'unu toplayan George Bush oldu. Başkan Donald Trump da oyların yüzde 46,1 oy almasına rağmen, kendisinden yüzde 2 oranında daha fazla oy alan Hillary Clinton'u eleyerek Oval Ofis'teki görevine başladı.