EĞİTİM - KÜLTÜR - SANAT
''2. Abdülhamid'den sonra Erdoğan''
-
Sanatçı Murat Kekilli, "Bana göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2. Abdulhamit’ten sonra gelmiş en yetenekli insanlardan birisidir" dedi.
Sanatçı Murat Kekilli, ülkemizde özgürlük olmadığını söyleyen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret eden, diktatör diyen sanatçılara tepki gösterdi. Kekilli; “Erdoğan’a diktatör diyorlar. Ya, Erdoğan gerçekten diktatör olsa sen Erdoğan’a böyle sövebilir misin? Eski Türkiye’de Cumhurbaşkanına sövseler bunları idam ederlerdi” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkındaki düşüncelerini Star'a anlatan Murat Kekilli; “Bana göre 2. Abdulhamit’ten sonra gelmiş en yetenekli insanlardan birisidir. Bugüne kadar medeniyetimizin başına gelmiş en nadir insanlardan birisidir. Dünyada Müslümanlardan sanatçı, sporcu, siyasetçi, doktor, mühendis olamayacağı konuşuluyordu ama Erdoğan bu algıyı yıktı. Tam tersine dünyadaki bütün Müslümanlara umut verdi. Bu adamdan korkan insanları anlayamıyorum” diye konuştu. Kekilli; “Osmanlı yedi düveli rahatsız eden bir kelimedir. Çünkü hakkaniyetten, doğruluktan, dürüstlükten ve özgürlükten küresel güçler rahatsız olur. Emperyalistler rahatsız olur. Sömürücüler böyle bir şeye razı olmazlar. Çünkü Osmanlı ruhu dirilirse dünya kurtulur” şeklinde konuştu.
2000 yılında “Bu Akşam Ölürüm” adlı albümüyle adından söz ettiren Sanatçı Murat Kekilli, sanat camiası, sosyal sorumluluk projeleri, Gezi Parkı olayları ve Fetullah Gülen grubuyla ilgili Yeni Akit'ten Hüseyin Kulaoğlu'na çarpıcı açıklamalarda bulundu:
“İSRAİL. BÜTÜN DÜNYAYI SÖMÜREN, ÇOCUKLARI ÖLDÜREN BİR REJİMDİR”
İsrail’in Gazze’ye saldırması üzerine İstanbul’da İsrail Başkonsolosluğu’nun önündeki eyleme katıldınız. Sizi, İsrail Başkonsolosluğu’nun önündeki eyleme getiren duygu nedir?
Filistin’de insanlar yıllardır açlığa, yokluğa mahkum edildi. İsrail, bütün dünyayı sömüren bir rejimdir. Gazze’de sahilde oyun oynayan çocukları öldüren bir rejimdir. Bir sanatçı olarak bu sömürüye karşı durmak için eyleme katıldım. Orada haksıza karşı dik durdum. Bu noktada ben duyarlı olmayacağım da kim duyarlı olacak?
Sanatçıların Filistin, Suriye gibi konularda değil de genelde hayvan hakları ve çevre hakları konusunda eylemlere katılmasını nasıl görüyorsunuz?
Sanatçılar genelde bu tür eylemlere nedense katılmıyorlar. Müziğini yap, paranı kazan ve kenara çekil mantığındadırlar. Sanatçıların bilinç altına bu durum işlenmiştir. Çevre ve hayvan hakları konusunda çalışma yapabilirler. Bu noktada bir sıkıntı yoktur. Bunlar asıl sorunlarımızı görmezlikten gelmek için yapılmış küçük oyunlardır.
“MEDYA BÜTÜN DÜNYADA YAHUDİ LOBİLERİNİN ELİNDEDİR”
Ortadoğu ve Afrika gibi konulara ise giremezler. Bilindiği üzere medya bütün dünyada Yahudi lobilerinin elindedir. İsrail Başkonsolosluğu’nun önüne giden bir sanatçı için muhtemelen bu Müslümanlardan taraftır, bunun ipini kesin denir. Bu durumda ne dizilerde, ne de filmlerde rol alamazlar ve popülerliğini korumaları engellenir yani popülerliğini kaybetmesi sağlanır. Sanatçıların özgür olduğunu düşünmeyin. İçlerinde neler kopar, ama yapamazlar. Hiç kimse inancını rahat rahat deklare edemez. Sanatçılar, her türlü milliyetçilik akımının arkasına saklanıp fikirlerini söylediğinde desteklenir ama “Müslümanım” dediğinde ciddi problemler oluşur, medya ile anlaşma bozulur ve savaş başlar.
“SANAT CAMİASINI, DEPREM BÖLGESİNDE GÖRMEYİ İSTERİM”
Van depremi olduğunda da İHH aracılığıyla Van’a gittiniz. Van’da neler yaptınız?
Van depremi sırasında iki arkadaşımla beraber bir hafta Van’da kaldık. Depremde zarar görmüş insanların dertleriyle dertlendik. Beraber yemek yedik, yattık, üşüdük, kamyonlardan yük indirdik. Van’da televizyonlarda sanatçıların yardım kampanyalarını izledik. Sanatçılar, evlerinde, sıcak yataklarından televizyonlara telefonla bağlanarak, Van’a para gönderdiklerini söylüyorlardı. Ben ise sanat camiasını, direkt deprem bölgesinde görmeyi isterdim. Bu arada çok gariptir, o paraların Van’a geldiğine de şahit olmadık.
İsrail Başkonsolosluğu ve Van’daki deprem gibi başka ne tür sosyal sorumluluk alanlarında yer aldınız?
Suriye’ye yardım konvoyuna katıldım ve Cilvegözü Sınır Kapısı’na kadar konvoya eşlik ettik. Filistin’e düzenlenen konvoya da eşlik ettim. Hatta Mavi Marmara gemisini yolcu edenlerden birisiydim. Mavi Marmara gemisinde yolculuk yapmak istedim ama nasip olmadı. Ben Mavi Marmara’da hayatını kaybedenlere şehit dedim. Başka birileri de, “İsrail otoritedir, otoriteden izin almak gerekir. Hatta bazıları da boşu boşuna öldü” şeklinde açıklamalar yaptı. Bunlara da katılmıyorum.