Türkiye, Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarını, 27 Mayıs darbecileri tarafından idam edilişlerinin 56'ncı yılında saygıyla anarken bugün ortaya çıkan yeni belgeler, 'demokrasi şehitleri'nin katledilmesinin gerçek nedenini gözler önüne seriyor. 1960 darbesinin, küresel güçlerinin Türkiye'ye çizdiği rol ve modelin dışına çıkan Adnan Menderes'in izlediği 'milli politikalara' son vermek yapıldığı anlaşıldı.
ASIL SUÇU MİLLİ OLMAK
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tarih Bölümü'nden Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, "Menderes'in asıl suçu, milli olmasıydı" dedi. Türk-Amerikan-İngiliz ilişkileri üzerine çalışmalar yapan Prof. Bilgin, Türkiye'nin onun başbakanlığında NATO'ya üye olması nedeniyle Menderes-ABD-İngiliz ilişkilerinin iyi olduğu kanısı olduğunu belirterek gerçeğin ise tam tersi olduğuna dikkati çekti.
Türkiye'nin milli çıkarları için Menderes'in bir yandan NATO'da ABD ile diğer yandan Varşova Paktı'ndan SSCB ile siyasi ve ekonomik ilişkilerde denge siyaseti geliştirdiğini vurgulayan Prof. Bilgin, bu denge siyaseti sayesinde Türkiye'nin Londra Anlaşması'yla Kıbrıs'ta 'garantör ülke' hakkını elde ettiğini, Bağdat Paktı ile bölgesel işbirlikleri geliştirdiğini, ağır sanayi hamlesi ve Irak Petrol Boru Hattı Projesi'yle önemli kazanımlar sağladığını anlattı.
UÇAĞI DÜŞTÜ
Prof. Bilgin, şunları söyledi: "1950'li yıllardan itibaren ABD tarafından Türkiye'ye biçilen rol, endüstri merkezi olan Avrupa'yı doyuracak tahıl merkezi olmasıydı. Ancak 1957 seçimlerinden sonra Başbakan Menderes, Türkiye'nin sadece tarım değil Avrupa ülkeleri gibi endüstri merkezi olmasını da istemiş ve bu yönde adımlar atmaya başladı.
Bu tarihten sonra ABD stratejisine uymayınca, Batı ile sorunları başladı. Sanayi tesisleri için ihtiyaç duyduğu kredi ve altyapı desteğini ABD ve NATO ülkelerinden alamayınca, Sovyetler Birliği'ne yöneldi. Nitekim 15 Temmuz'da Moskova'da, Rusların Türkiye'ye Aliağa ve Seydişehir gibi tesisler için mali ve teknik altyapı yardımı anlaşmasını yapacakken önce Londra'da uçağı şüpheli bir şekilde düştü, arkasından 27 Mayıs darbesiyle iktidardan düşürüldü."
EKONOMİK ABLUKA
Prof. Bilgin, Menderes'in Türkiye'nin ekonomik çıkarlarını korumak için Dünya Bankası Türkiye Temsilcisi ve eski Hollanda Maliye Bakanı Peter Lieftinck'i sınırdışı etmesiyle başlayan milli duruşuna dikkati çekti: "Sana biçilen rolün dışına çıkıyorsun, denerek Menderes'in endüstrileşme planına izin verilmedi.
Menderes'e karşı ekonomik kısıtlamalarla birlikte ülke içinde onların uzantısı olan siyasiler, sivil toplum örgütleri, üniversite öğretim üyeleri, yargı mensupları ve son olarak askerler hükümete karşı harekete geçirildi. Menderes, Dünya Bankası Türkiye temsilcisini sınırdışı ederken, Batılı ülkeler Türkiye'ye ekonomik ve siyasi abluka uyguladı.
BAĞIMSIZ POLİTİKALAR
Menderes'in idamının gerçek gerekçesi, bugün ortaya çıktı ki Türkiye'nin milli çıkarlarını korumak için alternatif ve bağımsız politikalar geliştirmesiydi. Türkiye bugün nasıl Batı paktındaki ülkelere çıkarlarının ayrıştığı noktada, çıkarlarıyla uyuşan ülkelerle işbirliği yapıyorsa, Menderes'te o dönemde bu tip bir denge siyasetiyle milli bir duruş sergilemişti. Menderes'in asıl suçu, milli olmasıydı da diyebiliriz."
İDAMLARI ASKERLERİN AKLINA HUKUKÇULAR GETİRDİ
Başbakan Menderes ve arkadaşlarını Yassıada'da yargılayan mahkemenin başkanı Salim Başol, "Sizi buraya tıkayan kuvvet böyle istiyor" sözleriyle oluşan 'idamları asker istiyor' algısının gerçeği tam yansıtmadığı belirtildi. Araştırmacı İhsan Aktaş, darbeci askerlerin aklına Menderes'lerin idamını hakim ve savcıların getirdiğini söyledi.
Aktaş, şunları kaydetti:"27 Mayısçılar, kendi içlerinde itilafa düşüyor. Çünkü, darbeci subaylar yönetime el koyduktan bir süre sonra siyasileri serbest bırakmaya ve yönetimi siyasilere devretmeye yönelik adımlar atıyor. Tam o sırada yargılama heyetindeki hukukçular devreye giriyor. Bu hukukçular, 'Bunları serbest bırakırsanız, yarın siyasetle yönetime geri dönüp sizi yargılar, idam ederler. Bunları yargılayın, suçlayın, idam edin' diyor. Bundan sonra darbeciler, Menderes ve arkadaşlarını idam ile yargılamaya başlıyor."
DARBE, TARİHİ MOSKOVA ZİYARETİNDEN ÖNCE GELDİ
Menderes'in liderliğinde 1958'de sanayide kullanmak amacıyla nükleer enerji çalışmalarına başlayan Türkiye, Seydişehir Alüminyum ve İskenderun Demir Çelik için de adım attı. Bu tesislere karşı çıkan ABD, Menderes hükümetine ihtiyaç duyduğu kredi ve teknik desteği vermedi. Batı paktının içinde kalmaya devam ederken, milli çıkarları gereği dönemin Sovyetler Birliği adını taşıyan Rusya liderliğindeki Doğu Paktı'na yaklaşan Başbakan Menderes, 15 Temmuz 1960'da Moskova ziyaretinde SSCB-Türkiye arasında ağır sanayi hamlesi için teknik ve mali anlaşma yapmaya hazırlanıyordu.
Menderes'in Moskova ziyareti ve anlaşması, 27 Mayıs darbesiyle engellendi. Çoğunluğu ABD'de eğitilmiş darbecilerin oluşturduğu Milli Birlik Komitesi, darbe sabahı okunan bildiride "NATO'ya bağlılıklarına" vurgu yaptı. Darbeden bir gün sonra ABD askeri ateşesi Yarbay Haynes, Cemal Gürsel, Alparslan Türkeş ile görüştükten sonra, Washington 'cuntanın tanındığı'nı açıkladı.
ABD'NİN PLANLARINI BOZDU
NATO ve Batı paktındaki işbirliklerine; Türkiye, Irak, İran ve Pakistan arasında yapılan Bağdat Paktı ile bölgesel güçlerle alternatif oluşturan Adnan Menderes, Irak'daki enerji kaynaklarını Batı'ya rağmen Türkiye üzerinden Akdeniz'e açmak istemişti. Menderes, Irak ve Türkiye arasındaki petrol boru hattı projesiyle bu ülkedeki kaynakların Türkiye üzerinden Akdeniz ve dünya pazarına açılmasını planlamıştı. Menderes'in bu hamlesi, Batı'nın planlarına da karşı çıkıştı. Irak ve Türkiye arasındaki petrol boru hattı anlaşması hayata geçemeden, iki ülkedeki liderin de darbeyle devrildiği görüldü.