GÜNCEL
15 Temmuz darbe kalkışmasında Ermenilerin rolü..
Yenisöz gazetesi yazarı Hasret Yıldırım, 15 Temmuz darbe kalkışmasındaki kripto Ermenilerin rolünü irdeledi.
15 Temmuz darbe teşebbüsünün üzerinden, 2,5 aydan fazla bir vakit geçti. Bu süre zarfında; köşe yazarları ve televizyon yorumcuları, mevzuun hemen hemen her cihetinden tartışmalarla, teşebbüs hakkında mutâla'a da bulundular. Bu izâhâtlardan bir tanesi var ki, mevzua çok farklı bir boyut kazandırdı. Tarihçi-Yazar Kadir Mısıroğlu, 20 Temmuz akşamı, Beyaz Tv'de katıldığı programda, mevzuun belki de hiç konuşulmamış bir tarafını ele aldı ve şunları söyledi:
“Bu darbe teşebbüsündeki şiddetin bir diğer sebebi de; bunlar araştırılsın, elebaşlarının ben ermeni olduğu kanaatindeyim. Buradan bu işin tahkikatını yapacak hâkim ve savcılara sesleniyorum… Ben ırkçı değilim. Bir adam ermeni olsa; memleketinin nizamına, intizamına, hukukuna riayet ettikten sonra, bizim vatandaşımızdır, bir diyeceğim yok.
Ama bu memlekette kripto ermeniler var. Bunun menşeini söyleyeceğim ve bunların da ermeni olmak ihtimaline ışık tutacak vesâiki göstereceğim. İlk defa Kâzım Karabekir, ermeni vukuatından sonra yetim kalan 3.000 ermeni çocuğunu orduya aldı. Bu (gazeteyi göstererek) bunun ispatıdır. (16.05.2000 tarihli, Milliyet-2000 İlâvesi manşetine bakınız.) Bunlar ermeni çocuklarıdır, bunları orduya aldı.
Bu orduya aldığı çocukların ne menem adam olduklarına bakmadı. Bunu Kâzım Karabekir'i kınamak için söylemiyorum. Çünkü, O yeniçeri mantığıyla düşündü. O zaman henüz Kemalist inkılâplar başlamamıştı, Türkiye'de İslâmî bir hayat devam ediyordu.
Bunları biz sokakta bırakırsak, bize düşman yetişirler, bunları biz hazmederiz diye düşündü. Ama sonradan sen dini kaldırırsan, sen bunları hazmedemezsin. Bunlar ermeni oldukları şuurunu devam ettirdiler. Öldürülen analarının, babalarının intikamını almak duygusuyla yaşadılar. […] Ermeni Patriği Ateşyan ‘Sade Güneydoğu Anadolu'da 100.000 kürt hüviyetiyle yaşayan ermeni var' diyor.
Kendi kız kardeşinin bile böyle kripto ermeni olduğunu söylüyor, eniştesinin ve yeğenlerinin de böyle olduğunu söylüyor. Bu rakamı Türkiye çapında 1.000.000'a çıkaran var. Belki bu mübâlağalıdır, ama böyle bir şey var. Peki, Kâzım Karabekir'in ermeni çocukları subay olmuşlar da, onlar hâlâ hayatta mı? Elbette değil. Ama bir başka hakikât var.
Kâzım Karabekir'in kızı, televizyon programında itiraf ediyor; ‘ Babamın orduya yerleştirdiği Ermenilerin çocukları da subay olmuşlar; bayramlarda geliyorlar elimi öpüyorlar, babamdan Paşa Babamız diye bahsediyorlar, bana da Annemiz diyerek elimi öpüyorlar.' (Timsal Karabekir-17.05.2009 tarihli Habertürk Tv, Teke Tek Programı) Şimdi ne malum, bunların içinde ermeni yok!. Çünkü biz öyle bir milletiz ki, harpte esir ettiğimiz düşman askerlerine bile; 15 Temmuz gecesi bu ihtilalcilerin halka yaptığı zulüm kabilinden bir zulüm, esir askerlere bile yapmamışızdır.
Esir olan kumandanın kılıcını iade ederiz, kendisine misafir muamelesi yaparız. Bilmeyenler tarihe baksınlar; Türk Ordusu Trikopis'i esir aldığı zaman, ona nasıl muamele etti baksınlar… Vatanını işgale gelen düşmana bile yapılmayan bir muameleyi, Türk ve Müslüman evladı olan bir subay yapamaz…”
27 Mayıs 1960 Darbesinin Ermeni Subayı
Üstad Kadir Mısıroğlu'nun bu tespitlerinin, hiç de yabana atılacak cinsten olmadığının en büyük delillerinden biri; 27 Mayıs darbecilerinden Hava Kurmay Albay Haydar Tuçkanat ile alâkalı, son kitabında bahsettiği hatıradır:
“Alparslan Türkeş beyle görüşmelerimden birinde O bana dedi ki: ‘Milli Birlik Komitesi'nde beraber olduğumuz Haydar Tunçkanat kim biliyor musun?' ‘Hayır, nereden bileyim?' dedim. İzah etti: ‘Sende çok iyi bilirsin ki; Kâzım Karabekir şüphesiz iyi niyetli olarak, birçok Ermeni yetimini askerî mekteplerde okutmuştur. O günkü şartlara bakarak bunlar ortalıkta kalırsa bize düşman yetişirler. Yeniçeriler gibi bunları millî bünyemize kazandırabiliriz diye düşünmüş olmalıdır. Sonradan vâki olan sebeplerle böyle bir durum gerçekleşmemiştir. Haydar Tuçkanat o ermeni yetimlerinden biridir.” (Kadir Mısıroğlu-Benden Tarihe Haberler, Sebil Yayınevi, İstanbul, 2016, 1.Baskı, Sayfa: 480)
Ermeni Subayın Türkçe Ezan Müdafaası
Bahse konu olan şahsın, Milli Birlik Komitesi'nde Türkçe Ezan müdafaası ile alâkalı olarak hatıralarında naklettikleri, bir Müslümanın ağzından çıkmayacak kelimeler olması bakımından bir ibret tablosudur. Klasik din düşmanı ağzıyla, İslâm Âlemi'nin birleştirici gücü Ezan'a, çeşitli kılıflar uydurarak saldırmıştır: “Milli Birlik Komitesi üyelerinin bir bölümü, ezanın 1950 öncesinde olduğu gibi Türkçe okunmasını istiyordu. Konu, Komiteye getirilerek görüşmeye açıldı. O gün Komite toplantısına Cemal Gürsel Başkanlık ediyordu. Lehte, aleyhte yapılan konuşma ve tartışmalardan sonra açık oylamaya geçildi. Başta Komite'nin genç üyeleri olmak üzere yaşlılardan da bazılarının katılmasıyla, ezanın Türkçe okunmasını Komite çoğunluğu kabul etmedi.
Bu, başta Gürsel olmak üzere, karşı tezi savunanlara büyük bir sürpriz oldu ve çoğunluk kararı doğrultusunda şu tebliğ yayımlandı: Milli Birlik Komitesi'nin 35 numaralı tebliği: (25/7/1960) ‘Vicdan hürriyetinin hâzinesi olan mukaddes dinimizin, irticai ve siyasi cereyanlara alet edilmeden, saf ve lekesiz kalması, Milli Birlik Komitesi'nin en büyük emelidir.
Vatandaşlarımızın din hakkındaki inanış ve ibadetlerine, ne kanun ve ne de zor kuvvet ile müdahale edilemez. Bu maksatla, şunu kesin olarak belirtmek isteriz ki, bazı teşekkül ve şahıslar tarafından yapılan, ezan ve Kuran-ı Kerim'in Türkçe okutulması mecburiyeti gibi, vatandaşlarımızın zihinlerinde yanlış kanaatler uyandıracak istidattaki; beyan, tefsir ve propagandalar, hiçbir suretle Milli Birlik Komitesi'nin fikirlerini ifade etmez. Milli Birlik Komitesi'
Bilindiği gibi, Peygamberimiz büyük bir Müslüman toplumuyla Medine'den Mekke'ye geldiklerinde, Kâbe'deki putlar kırılmış ve o sırada Kâbe'nin damına çıkan Bilal Habeşi, ezanı Arapça okumuştur. Ezan Kuran'da da yer almaz. Müslümanları ibadete çağıran ezanın, Türkçesi çok güzel olup, Müslüman Türkleri kendi dillerinde, namaza çağırması kadar doğal bir şey olamaz. Atatürk, Türk halkının, ezanı ve Kur'an'ı Türkçe okumasını ve dualarını Türkçe yapmasını arzulamış, böylece dinimizin halkımız tarafından anlaşılmasını, hurafelerden ve yanlış inanışlardan kurtarılmasını öngörmüştür. Milli Birlik Komitesi'nin bu kararı, onun Atatürkçülük ve devrimciliğine gölge düşürmüştür.” (Haydar Tunçkanat-27 Mayıs 1960 Devrimi/Dikta'dan Demokrasiye, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1996, 1.Baskı, Sayfa: 323-324)
Heronları Düşürün Diyen Kripto Ermeniler
Bundan altı sene evvel gündem olan bir haber var ki, yine dikkatleri ermeni subaylar konusuna çekerek, ciddi münazaralara sebebiyet vermişti: “Pkk'lı teröristlerle irtibatlı havacı bir subayın, görüştüğü üst rütbeli bir subaya; kendi adamlarımız dediği teröristlere çok zayiat verdirdiği gerekçesiyle, Heronlar'ın düşürülmesi ya da koordinatlarının değiştirilmesini istediği belirlendi. Skandal görüşme 2007'de yaşandı. 10 Ekim 2007'de Ankara'daki 388 XX X6 nolu sabit telefondan bir GSM numarasını arayan subay, heronların çok iyi tespit yaptığını, PKK elemanı olan kendi adamlarının çok zayiat verdiğini aktardı. Heronlar'ın düşürülmesini ya da koordinatlarının değiştirilmesini isteyen subaya, karşı taraf ise bir çaresine bakacakları cevabını verdi. Skandal konuşmayı tespit eden Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), gereğinin yapılması için konuyu Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na iletti. Kara Kuvvetleri Komutanı (O dönem İlker Başbuğ) ise 28 Ekim 2007'de olayla ilgili soruşturma emri verdi. Soruşturmayla görevlendirilen Askeri Savcı Naci Dalkılıç, Jandarma ve Emniyet kriminal vasıtasıyla konuşmayı yapan iki havacı subayın kimliklerini tespit etti. Zayiat veren PKK'lılar için kendi adamlarımız diyen ve Heronlar'ın düşürülmesi ya da koordinatlarının değiştirilmesini isteyen kişinin Hava Pilot Üsteğmen Fırat Ç., karşı taraftan "bir çaresine bakarız" diyen kişinin ise Hava Pilot Yarbay Selami Selçuk Ç. olduğu belirledi.” (haber7.com / Çok Pkk'lı vuruyor Heron'u düşürün. 15 Temmuz 2010)
Yine bir 15 Temmuz günü ortaya çıkan bu haberde, enteresan denilebilecek ilişkiler ve irtibatlar yumağı söz konusu. Ermeni ideallerine hizmet ettiği şüphesiz ispatlanmış pkk terör örgütü mensuplarına “kendi adamlarımız” diyen subaylar, pkk'ya zayiat verdiren heronların düşürülmesi için Yarbay'a emir veren Üsteğmen!. Gerçi 15 Temmuz darbe teşebbüsüne bakıldığında, pek de şaşılacak bir durum yok. Darbe emrini veren Fetullah Gülen'in baba tarafından ermeni, ana tarafından Yahudi olması ile alt düzey komutanların üst düzey komutanlara ‘imam' olmaları hasebiyle emir vererek ast-üst ilişkisini yerle bir etmeleri, bu enteresan bağlantıların üzerindeki perdeyi tamamen kaldırmış oldu.
Bizim kimseyle alıp veremediğimiz bir şey yok. Ortada bazı hakikâtler ve tetkik edilmesi gereken iddialar var. Yetkili ve etkili şahısları ikâz ediyor, evvelden yaşanılan tecrübeleri göz önüne alarak hareket etmelerini bekliyoruz. Unutmayın!. 1995 senesinde, Kaçkar Televizyonu'nda ne demişti Üstad!. “Bir müddet sonra herkes ona hakaret edecek, onu tel'in edecek. SEN HOCA DEĞİL, PAPAZ BİLE OLAMAZSIN diyecek. Bunu bugün ben diyorsam; benim talihsizliğim, bazı olacak şeyleri tarih şuuruna istinaden evvelden görmektir. Hoca, Allah davasına ihanet ediyor, Allah yıkacak…”