Abdurrahman Dilipak
Ve..
Evet, hayat devam ediyor. Bir yandan Doğuda terörle başetmeye çalışıyoruz, öte yandan Suriye’de PYD ve DAEŞ ile savaştayız.. Bu arada 3. Köprünün açılışını yapıyoruz. Yetmiyor, Etnospor festivali var İstanbul’da aynı zaman diliminde.. Bu arada FETÖ operasyonu bütün şiddeti ile devam ediyor.
Bir yandan aileler okulların açılışına hazırlanıyor ve tabii önümüzde Zafer Bayramı ve ardından uzun bir bayram tatili var. Hacılar yola çıkıyorlar. Memlekette kalanlar kurban kesecekler.
ABD’den, AB’den, NATO’dan gelecek haberlere bakıyoruz gözucu ile. Rusya’dan gelecek misafirler var.
PDY, PYD, PKK, DAEŞ hepsi, topyekûn saldırıyor.. Neyse ki, millet oynanan oyunun farkında ve ihanet çeteleri deşifre oldular.
Dolu dolu, nefes nefese bir hayat yaşıyoruz.
Beklenmedik bir zamanda Kılıçdaroğlu’na roketli saldırı planı ortaya çıktı.. Asıl hedefleri Türkiye.. Türkiye’yi karıştıracaksa kendi içlerinden birini bile hedef seçip feda edebilirler..
PKK sempatizanı Paralel tetikçi biri “Faşizme destek veren herkes bedelini ödeyecektir. Buna Kılıçdaroğlu da dahil. Bu henüz başlangıç” diye Twitter’den mesaj atabiliyor.. Kılıçdaroğlu darbeye karşı çıktığı için, yani seçilmiş iktidara destek verdiği için o da faşist oluyor. Teröristler ise faşizme karşı savaşan demokratik güçler herhalde bu adamların gözünde. Bunu diyen de bir gazeteci. Yarın bu adam tutuklanınca, “tutuklu gazeteci” diye batıdaki birtakım merkezler bu adamlara sahip çıkacak..
Türkiye’de yaşanan bu olaylar yeni bir dünyanın inşasında, bazı gerçeklerin anlaşılmasında son derece önemli, hayati bir referans olma özelliği taşıyor. Türkiye bu anlamda bir referans ülke, pilot bir ülke.. Henüz birçok ülke, tam olarak bugün yaşananların farkına varmış değiller. BM, NATO, İİK, Arap Birliği, Afrika Birliği, NATO susuyor.. İnsan Hakları Kuruluşları, Stratejik Araştırmalar yapan kuruluşlar, uluslararası media susmaya devam ediyor. Ama herkesin kulağına kar suyu kaçmış vaziyette. Şimdiye kadar olmayan bir durumla karşı karşıyayız. Herkes korkuyor.. Korkunun sebeb olduğu derin bir sessizlik sözkonusu. Ancak bu durum aynı zamanda, fırtına öncesi bir sessizliğe benziyor..
Dünyadaki Liberal, demokrat, sol, insan haklarını savunan, çevreci çevrelerde de derin bir sessizlik hakim.. Bunların birçoğunun aslında uluslararası sisteme derin bağlarla bağlı olduğu da görüldü bu arada.. Mısır’da darbeye darbe, darbeciye darbeci diyemedi bu çevreler. Darbeci Sisi’ye Nobel barış ödülü verdikleri Baradey’i, İngiliz Sosyal Demokrat Tony Blair’i danışman yaptılar.. Aslında, biliyorum, Özal’ı kim niye Evren’e danışman yaptı ise, onun için yaptılar..
İslamifobia’nın arkasında bunların olduğunu biliyoruz. Suriye’deki göçmenler konusundaki tavırları da aslında her şeyi anlatıyor. Bunların çifte standartlı olduklarını, özellikle Filistin davası ile ilgili olarak yarım asırdır her gün görüyoruz.
DAEŞ’in arkasında da var bunlar, PYD’nin arkasında da, PKK’nın arkasında da..
Her zaman iki yüzlü oldular. Hem Türkiye’ye “müttefikiz” dediler, sonra gittiler PKK’ya silah verdiler, para, istihbarat, eğitim verdiler.. Yetti artık! Bu sahtekarlık bitmeli artık.. Bugüne kadar kimse ABD’ye, NATO’ya, AB’ye “Hayır” diyemediği için, hep yaptılar ve yaptıkları yanlarına kâr kaldı.. “Hayır” demeye kalkanları, “kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” kabilinden, “alemi ibret olsun” diye, en ağır şekilde cezalandırdılar.. Aslında 15 Temmuz da yaşanan da bundan başka bir şey değildi.
Önümüzdeki günlerde de sürprizler yaşayabiliriz. Ellerinden gelen ne varsa arkalarına koymayacaklar.. Ama Allah yardım ediyor da, neye kalkışsalar ellerinde patlıyor, kazdıkları kuyuya kendileri düşüyor. İnşallah yine böyle olacak. Sonuçta Allah ne dilerse o olacak..
Ben bir süre daha bu direniş devam edecek olursa bütün bunların tüm dünyada ciddi tartışmalara sebeb olacağını, derin yapıların kendi içlerinde birbirlerine düşeceklerini, bu ülkelerdeki akıl ve vicdan sahibi birilerinin daha fazla sessiz kalmayacaklarını, onların da seslerini yükselteceklerini düşünüyorum..
Kesinlikle bu durum, ila nihaye böyle devam edemez.
Bir yandan bombalar patlıyor, bomba yüklü araçlarla saldırılar düzenleniyor, öte yandan operasyonlar devam ediyor. Var güçleri ile saldırıyorlar, ama nafile. Halk dimdik ayakta..
Bütün bunlar olurken, batı, “demokrasi” cephesi, terör örgütleri ile aynı safta.. Onlara alkış, silah, para, istihbarat, mühimmad, eğitim, media, STK desteği sağlıyor.. Güya bunlar bizim müttefiklerimiz! Ve dünya bu cinayetler karşısında sessiz..
Erdoğan bunun için gidiyor olsa gerek Newyork’a.
Türkiye’de TBMM vurulduğunda dünya parlamentoları, parlamento dostluk grubları neredeydi mesela.. Türkiye’de darbe olurken hükümet başkanları neden bir dayanışma gereği duymadılar. Yarın aynı şey kendi başlarına da gelebilir.. Ya da devlet başkanları, bir devlet içeriden ve dışarıdan saldırıya uğrarken neden, niçin, nasıl kafalarını kuma soktular, 3 maymunları oynadılar..
Hadi küçük devletler korkuyor, ABD ve batı niye sessiz kaldı..
Sessiz kalmasını bir kenara bırakalım. Suçluları niçin koruyorlar. Niye iade etmiyorlar. Gerçeği bilmiyorlar mı? Her şey apaçık ortada..
Böyle bir dünya sürdürülemez. “Yeni bir dünya mümkün” değil, buna mecburuz. Yoksa gelecek günler, geçen günleri aratacak tüm dünya için.. En çok da, kaybedeceği daha fazla bir şeyleri olanlar düşünsün.. Selâm ve dua ile..