Abdurrahman Dilipak
Yeni oyunlara hazırlıklı olmak
Yıllardır aynı şeyi söyleyip duruyorum. Bu grip olayı kendinden ibaret bir olay değil. Onlar açısından işler başından beri iyi gitmiyor ve giderek de süreç onlar açısından zorlaşıyor. İşin kötü yanı bu işin geri dönüşü de onlar için adeta mümkün değil. Onun için saldıracaklar. Ülkelerde kaos ve panik oluşturacak her şeyi deneyecekler. Terör, çatışmalar, ekonomik kriz, siyasi kriz bundan sonra her şey mümkün. Bu tehlike sadece bizim için değil, her ülke için geçerli. ABD ya da Japonya, Berlin, Pekin, Moskova, Paris, Roma fark etmez.
Bütün dünyada ciddi bir “Monitoring” sistemi kurdular. Bir de “Checking” sistemi. Kendi söyledikleri dışında kim ne söylerse onu siliyor ve söyleyeni itibarsız hale getirmeye çalışıyorlar.
Sadece ağzımızı, burnumuzu kapatmadılar o maskelerle, bir yandan içimize nüfuz etmeye çalışırken, öte yandan adeta gözlerimize at gözlüğü taktılar ve kulaklarımızı kendilerine sabitlediler. Google’dan bakıyoruz ve onların mecralarından onların söylediklerini dinliyoruz. Bizim sözlerimiz “komplo” oluyor, aynı şeyi onlar söyleyince bilim, “fütüristik bir bakış açısı”na dönüşüyor.
Fatih Erbakan’ın, gen mühendisliğinin giderek farklı bir noktaya evrildiğini anlatmak için kullandığı sözler çarpıtılıp alay konusu yapılmaya çalışılıyor. Oysa koyun Dolly konusunu herkes biliyor. O bir koyunun klonlanması idi. Şimdi, birden fazla hayvan klonlanarak yeni tek bir canlı üretme üzerinde çalışıyorlar ve ilk örnekleri gelmeye başladı. İnek, koyun, domuz ve keçi sentezlenerek klonlanırsa nasıl bir canlı ortaya çıkar. Şu siteye bir bakın isterseniz: https://texel.uk … Bu da 2018’de klonlama ile ilgili bir başka haber: https://www.haberturk.com/klonlama-dunyasinda-one-cikanlar-1822782 ... Batı kaynaklı olunca muteber oluyor. Ama bunu biz söyleyince komplo oluyor. Onlar bakıra dokunsa altın diyor birisi, biz altın versek bu bakır diyorlar. Erbakan bunlara “Gavur aşığı” diyordu.
Bill Gates klonladığı sivrisinekleri doğaya salınca tabii bilimsel oluyor. Ama bunun tabiatta sebeb olacağı yıkıma ilişkin kaygılar bilime karşı çıkmak oluyor.
TİME kapak yaparsa WİFİ silah olabiliyor, ben RF bombası dersem, “Uykusuz”a kapak konusu oluyorum. The Economist kapaktan duyurursa bu bilimsel, ben söylersem hayal ürünü oluyor.
Adamın biri, “bakanlıktan onaylı” için de eser yasal sınırlar içinde Bor kullanıyor. Adam böyle bir şey yaptık diye paylaşmak için evime ziyarete geliyor, ben de almıyorum, satmıyorum, böyle alternatif ürünler de var diyorum. Onlar sabah akşam onaylanmamış, dünyada ilk kez uygulanan aşıların, yasaklanan ilaçların tanıtımını yapıyor, öve öve bitiremiyor, onlara bir şey diyen yok, benim tek bir Twitter paylaşımım, o da “böyle bir şey de var” dediğim için benim üzerimden firma, firma üzerinden ben, bizlerin üzerinden, dünyada bir numaralı zenginliğimiz olan ve Türkiye için hayati öneme sahip Bor hedef seçiliyor. Cahilsiniz.
O gıda takviyesi ürün bakanlık onaylı. Kaldı ki, bu ilaç olmadığı için içinde ya da kutusunda prospektüsü de yok. Bir laboratuvardan alınan, gıda takviyesinin içeriği ile ilgili, içindeki maddelerin yüksek dozda alınması halindeki risk olarak not edilmiş bir bilgi var. Aynı notun bin beteri bu enjekte edilen sıvı ve verilen ilaçlarla ilgili var, onlara kimse değinmiyor. Aynı laboratuvarın, söz konusu üründeki miktarı itibarı ile böyle bir risk oluşturmadığına ilişkin yeni laboratuvar bilgisi firmanın sayfasında yayınlanınca bir lobi böyle bir haberi yaymaya başlamış. Bizim malum media ve sosyal media da bu habere atlıyor. Bu konuda firmayı aradım, onlar da hukuki süreç başlatacaklarını söylediler.
Bu süreç, daha önce de dediğim, önemli bir süreç. Kim kimdir, kim nerede duruyor, kim belli konu, olay ve kişilere karşı nasıl tepki veriyor çok daha iyi bir şekilde anlaşılıyor.
Bu süreçte birileri kahramanları hain, hainleri kahraman ilan edebiliyor. Aslında genelde kahramanların da hataları olabilir, hainlerin de doğru söyledikleri olabilir.
Sonuçta biz öze ve işe bakalım. Doğrusunu alalım, yanlışı reddedelim. Bir topluluğa olan öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin ve hepsinden önemlisi adil şahidler olalım. Dikkat edelim, ortalık “biz ıslah edicileriz” diye dolaşan “bozguncular”la dolu.
Media, konkav ve konveks, yani iç bükey ve dış bükey aynalarla yansıtıyor haberleri. Alanı değil, göstermek istedikleri yeri aydınlatıyorlar. Her yer Melek maskeli Şeytanlarla dolu.
Boşuna “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” denmedi.
Bizi birbirimize düşürmek için her yolu deneyecekler. Bu sureti haktan gözükenler aslında insanları birbirine düşürmeye çalışıyorlar. Bu bir soğuk savaş taktiğidir.
Bizim kanlarımız, gözyaşlarımız ve çalınan alın terlerimiz üzerine birileri kendilerine iktidar ve servet üretmek istiyor.
“Adil şahidler” olalım. Haklıdan yana, haksıza karşı duralım. Onlar kim olurlarsa olsunlar. Ortak bir kelimeye gelelim. “Tefrika girmeden bir millete düşman giremez / Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.”
Birbirimize karşı kazanacak bir zaferimiz yok. Birlikte kazanacağımız tek bir zaferimiz var.
Herkesin inandığı gibi yaşadığı, düşündüğünü özgürce ifade edebildiği, insanların mallarının, canlarının, namuslarının, akıllarının, inançlarının, nesillerinin güvende olduğu bir dünya için bütün namuslu, akıl, bilgi, vicdan, erdem sahibi, cesur insanlar birleşiniz.
Selâm ve dua ile.