Abdurrahman Dilipak
TRT Genel Müdürü “benim adamım” olacak!
Allah korusun. Böyle bir başlık sadece bir ironi..
Bu konu sadece TRT Genel Müdürü için de değil, bakan, milletvekili, müsteşar, genel müdür, daire başkanı her makam için gerekli. Kamu da, özel sektör, 3. sektör farketmez. İşi ehline vereceğiz arkadaşlar. Ehliyet ve liyakat imandan önce gelecek.
“Benim adamım” diye bir şey yok. Bilgili, dürüst ve cesur insanların o göreve gelmesi için, elbette herkes teklifte bulunabilir, bulunmalı da. Ama kimse kendi adamını o makama yerleştirmek için kumpas kurmamalı. Kimse de o makama gelmek için ihtiras içinde olmamalı. Kim neyi ihtirasla isterse o şey onun imtihanı olur.
Sonuçta o göreve atamayı yapacak olan 3 kişi, Cumhurbaşkanı, başbakan ve ilgili bakan.. Yakında o sorumluk da tek elde toplanacak. Zaten bugün de tek elde. O Başbakanı, tepedeki isim tayin etmiyor mu, Başbakan da Bakanı tayin etmiyor mu?
Yukarıdakiler de bu atamayı yaparken istişare ve şura ile yapacak. Kimse layüsel değildir. Bu dünyada hesap soran biri olmasa da herkesten hesap sorulacak bir gün var. Sadece yapıp söyledikleriniz değil, yapmanız gerekirken yapmadıklarınız, söylemeniz gerekirken söylemediklerinizin de hesabının sorulacağı bir gün var.
Aslında biz sadece imtihan oluyoruz. Yoksa herkesin bir kaderi, rızkı ve eceli var. Bu süreçte kim nerede duruyorsa, o kendi imtihanını oluyordur.
Hem zaten sonuçta her topluluk layık olduğu gibi idare olunmayacak mı? Öte yandan bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır olabiliyorsa ne gam..
Karar vericiler de, bir karar verirken istişare ve şura yapmak zorunda.. İstişare direkt danışma, şura yatay konuşma. Yani bilenlere, tecrübe sahiplerine danışacak ve o işten yarar ya da zarar göreceklerin taleplerine açık olmak zorundasınız.. Bu da farz.. Öyle şunun-bunun “hamili kart yakınımdır” ile olmayacak bu işler. Babamızın oğlu da olsa “usul”e bağlı olmak zorundayız. Onun için tarikat, cemiyet, örgüt-mektep arkadaşlığını, akrabalık ilişkilerini geçin. Yoksa zalimlerden olursunuz. O işler “dua ile istenen bela”ya dönüşür..
Her şeye rağmen, bütün titizliklere rağmen, iyi diye getirdiğimiz kişi de yoldan çıkabilir. Kötü biri gelip, hatalarından vazgeçebilir. Ama biz bunu bilemeyiz.
Kim ne yaparsa yapsın, sonunda Allah’ın dediği olacak. Allah’ın iradesi her şeyi kapsar. Ve bil kaderi hayrihi ve şerrihi minallahu teala”. Biz Allah’ın rızasına talibiz.. Varsayalım kötü, daha kötü biri geldi. Ne yapacağız.. Sabredenlerden ve direnenlerden olacağız. İyi biri gelirse ne yapacağız, şükredenlerden olacağız..
-Ne yani, kötü biri gelirse şükredenlerden olmayacak mıyız!
Haşa, yine şükredeceğiz. “Allah bizim ellerimizle mazlumlara yardım etmek ve yeryüzünü imar etmek istiyor, bizi bolluk ve kolaylıkla imtihan etmek istiyor” diyeceğiz. “Elhamdülillahi Rabbül Alemiyn” diyeceğiz.. Eğer bize yanlış gibi gelen şeyler oluyorsa, güçlüklerle karşılaşıyorsak, Allah bizi “eksilterek” imtihan ediyor ve “bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak istiyor” diyeceğiz ve şükredeceğiz..
Evet, evet, şunu da bir kenara not edelim: “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım”. İçimizdeki müfsit, hain, cahil, ahlaksız, muhteris tiplerin, “Veresetül Şeyatin” karakterli insanlar eğer itibar görüyor ve mazlumlar hor ve hakir görülüyor, ehliyet ve liyakat gözetilmiyor, devlette işler rüşvet ve torpille dönüyorsa, o zaman “yakın olan azabı-gazabı beklemek” gerekir. Bize “veresetül enbiya” karakterinde insanlar gerek..
Sonunda tencere yuvarlanacak, kapağını bulacak. Her topluluk layık olduğu gibi idare olunacak.. Bakın dostlar, biz hep daha iyisini istiyoruz da, unuttuğumuz bir şey var: Biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek ki!
Yani demem o ki, asıl değişmesi gereken biziz, biz!
Sahi şimdi TRT Genel Müdürlüğüne kimi getireceksiniz!
Buna karar verecek olanlara hatırlatıyorum: Bir din günü var, getirdiğiniz adamla ilgili gerekli özeni göstermezseniz ve getirdiğiniz adam yer, yutar, rüşvet alır, torpil yapar, kamu malını/yetim malını israf ederse, zalimlerden olursa, unutmayın ki, onun bu tasarruflarından dolayı da size bir pay vardır.. Hatırlayın: “Vay o namaz kılanların haline ki, onlar yetimi görüp-gözetmezler” diye başlayan ayetin sonunda ne deniyordu!
Tek derdim TRT Genel Müdürü değil.. Hepsi, hepsi.. Her alanda aynı şey. İhaleler de öyle, başka işler de.. Kendi özel işlerimizde de görüp-gözetmemiz gereken kural bu!
Hiç kimse “Kimse bana karışamaz” diyemez! Biz “Allah’ım beni bana bırakma” diye dua edenlerdeniz.. Kimse de kendi zannını mutlaklaştıramaz. Kimse kendi zannını, heva ve hevesini mutlaklaştıramaz. Başkaları üzerinde hüküm kurma iddiasında olamaz. Böyle bir şey “ilahlık ve rablik” taslamak olur Allah korusun.. Nihai karar yetkisine sahip olanları, usul ve esasın dışında kimse, hariçten gazel okuyarak belli bir davranış kalıbına sokmaya çalışamaz. Ve kimse birilerinin yapmaya çalıştığı gibi, tersinden “Tanrıyı kıyamete zorlamak” gibi, Haşa “Allah’a belli bir sonucu dayatamaz”.
Allah (cc) kadir-i mutlaktır. Mutlak iktidar sahibidir. Hayır da, şer de onun iradesi içindedir. Biz onun rızasını talep ediyoruz..
Allah’ım bizim ellerimizle cezalandır zalimleri ve bizim ellerimizle yardım et mazlumlara. Bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl! Amin.
TRT Genel Müdürlüğüne kimi seçerseniz seçin, beni sabreden, şükreden, direnenlerden bulacaksınız. “Benim adamım” da gelse, yanlış yaparsa “hayır” diyeceğiz, Başka biri de gelse, doğru şeyler yaparsa “destek” olacağız.. Ben inşallah her zaman sabreden, şükreden ve direnen bir kul olacağım.. Allah’ım beni bu iman üzere yaşat ve bu iman üzere canımı al! Beni cahil ve zalim bir topluluktan, şerlilerin şerrinden, Hannas’ın vesvesesinden ve tuzak kuranların tuzağından uzak ve güvende kıl. Şüphesiz ki, Senin gücün her şeye yeter.
Selam ve dua ile..