Abdurrahman Dilipak
Tillerson’dan Mattis’e, Gülen’den Çetin Doğan’a, Kazan’dan Akşener’e!
Çetin Doğan 28 Şubat darbesi ile ilgili suçlamaları reddediyor ve bütün iddiaların bir kurgu olduğunu söylüyor. Bunu mahkeme huzurunda son ifadesinde söylüyor..
Bu kafa BÇG kafası! Onlar “Batı” çalışma grubu, ötekiler BOP çerçevesinde “Doğu” çalışma grubu. İkisi de sonunda aynı kapıya çıkıyor. BÇG de, BOP da ABD’nindir. 15 Temmuz ile ilgili FETÖ’cüler de 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili benzer şeyler söylüyor.
BÇG, soğuk savaş sonrası, NATO tarafından “kızıl” tehlikenin yerine ikame edilen “Yeşil” tehlikeye karşı bir savunma projesi idi. “Yeşil tehlike”ye karşı “TOPYEKÛN BİR SAVAŞ” başlatılmıştı. BÇG bu savaşın içimizdeki TRUVA ATI idi. Daha sonra İslamofobya’ya dönüşecek olan bu hareket “İslam’a ve Müslümanlara karşı sopa” politikası idi. Batının elinde bir de “Havuç” projesi vardı. “TOM AMCA olmayı kabul eden, batı değerler sistemine karşı çıkmayan ve onların ucuz asker deposu, tetikçisi, taşeronu olmayı kabul edenler için ayrıca bir de “Ilımlı İslam” projesi üretilmişti.
FETÖ ile BÇG arasındaki kavga kâhyaların kavgasıdır.
Bu FETÖ’cüler, bu BÇG’liler aynı kaynaktan beslendikleri için, birbirleri ile kavga etseler de aynı mantığı kullanıyorlar. Aslında birbirlerine çok benziyorlar.
Geçen gün, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bozdağ, ABD’nin ‘YPG’yi, PYD’yi PKK’ya karşı da savaştırabiliriz’ önerisine cevap verdi ve ‘Artık ABD yöneticileri alemi kör, herkesi sersem sanmaktan vazgeçmeli bu yaklaşım son derece absürd’ dedi.
Aynı absürdlük ve “alemi kör”, “herkesi sersem” gören anlayış, 28 Şubat davasındaki Çetin Doğan’ın savunmasında da kendini gösterdi. 28 Şubat bir darbe girişimi değilmiş. Balyoz ve Ergenekon davaları gibi içi boş davalarmış.
Tabi, Şevket Kazan çıkıp “kahraman ordumuzla aramızda bir ihtilafımız yoktu” açıklamasından sonra bu adam çıkıp ne dese yeridir. Madem “yağlı kazığa oturtulacak” bir hanım siyasetçi, bu tehditler karşısında müşteki bile olmuyor/olamıyorsa geriye ne kalıyor ki!
Sahi, ABD’den gelen yukarıdaki açıklama ile ilgili olarak HDP’lilerin ne söyleyeceklerini merak ediyorum. Kılıçdaroğlu ne buyurur acaba bu hususta. Ya hu açıklamanın içinde aslında ABD’nin terör örgütlerini kullanıp, yönettiği ile ilgili bir itiraf da gizli değil mi?
Nurettin Canikli’nin ABD’li savunma bakanı ile görüşmesinden sonra, Pentagon’dan gelen açıklamaya ne demeli!. Söz konusu açıklamada, “PKK ve teröre karşı Türkiye’nin yanındayız” denildi. Buyurun buradan yakın!
Ha! Bu arada ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson YPG’ye hiç ağır silah vermediklerini söylemiş.. Biliyorsunuz Tillerson’u Lübnan’da dışişleri bakanı karşılamamış ve görüşme öncesi yalnız başına bekletilmişti. Erdoğan’la da 3,5 saat konuşmuşlar Beştepe’de. Her şeyi açık açık anlatmışlar adama, tabi anladı ise. Durun daha bitmedi, o Tillerson önceki gün diyordu ki: “Türkiye ile hedefimiz tamamen ortak” diyen Tillerson, hemen ardından diyor ki “ABD hiçbir zaman YPG’ye ağır silah vermedi. Hiç ağır silah vermedik”. Daha bitmedi, son cümleyi bekleyin. Hani silah vermediler ya, “bu yüzden geri alınacak şey de yok.”
Şimdi Bozdağ’ın söylediklerine geri dönmek gerek. İşte bu kafa Çetin Doğan kafası, bu kafa FETÖ kafası. Canikli ile görüşmesinden sonra ABD Savunma Bakanı Mattis, söz konusu görüşmeye ilişkin, “Türkiye ile iletişim kanallarımız açık. Ortak bir zemin bulduğumuzu düşünüyorum aynı şekilde Türkiye ile aynı fikirde olmadığımız bazı noktalar var. “DEAŞ’ı yenilgiye uğratmak için Roma’da Türk bakanla derin bir görüşme yaptık. Meşru güvenlik kaygılarının karşılanması için çalışıyoruz” açıklamasını yaptı. Şimdi biz kime inanalım, Beyaz Saray’a mı, Pentagon’a mı, FED’e mi? Sahi, bu açıklamalar konusunda FETÖ ve PYD kanadından, CHP’den bir açıklama gelecek mi?
Ankara bu “diplomatik ayaklar”a hemen inanacak değildir herhalde..
ABD’nin yalanlarına inanacaksanız, önce FETÖ ve BÇG’nin yalanlarına inanın..
Bizde güzel bir söz var; “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”. ABD’ye bakalım, PYD’ye desteklerini sürdürecekler mi? FETÖ’yü desteklemeye devam edecek mi? Değilse bizi elma şekeri ile kandıracakları bir çocuk mu sanıyorlar. Bizi lafa tutup oyalayacaklarını mı sanıyorlar..
Bunlar şaşkın ördek gibi, ne yaptıklarını bilmiyorlar. Bunlar içmeden sarhoş olmuşlar. Birinin dediği ötekinin dediği ile çelişiyor, bir dedikleri öteki dediklerini tutmuyor.
28 Şubat’ta kimse “Postmodern darbe”den söz etmemişti değil mi? Bende bir obsesyon hali var galiba (!?). Koskoca general yalan söylüyor olamaz. Böyle aşağılık bir işe kalkışmış olamazlar değil mi? Ben niye gözaltına alınmıştım. Haftada 5 gün, günde beş kez duruşmaya çıkamaz kimse, neden ben böyle düşünüyorsam. “Bu süreç 1000 yıl sürecek” dedi sanki biri. Hep aklımda böyle bir söz var. “İkna odaları”nı nereden duymuş olabilirim, Nazi Almanya’sı ya da Stalin Rusya’sından, romanlardan filan aklımda kalmış olabilir mi, bir insan nasıl bu kadar alçak, hain, vicdansız, şerefsiz olabilir değil mi? Kendi yurttaşının dinine, inancına, kültürüne, kimliğine nasıl bu kadar ihanet edebilir, aklını şeytana satmadan bir insan.
Rüyamda mıydı neydi, “Medine Bircan” diye yaşlı bir kadın, başı örtülü ile acile alınmamıştı da, hastane kapısında ölmüştü. Rüya işte!
Benim tıp fakültesi son sınıftan başı örtülü diye uzaklaştırılan bir gelinim vardı. Takıntı işte, onu 28 Şubatçılar başörtüsü yüzünden attılar sanıyordum. Yaşlandım. Bir daha soracağım, neydi asıl sebep, kızım gelinim niye Viyana’ya gitmişlerdi? Kayak yapmaya diyeceğim, ama kayak yapmayı bilmezler.. Yaşlanınca böyle oluyor insan. Çetin Doğan da yaşlı biri, o da yaşlandığı için bazı şeyleri hatırlamıyor olamaz mı acaba. Bir 312 sayısı takılıyor kafama. Hem de 312 general. 312 Ankara’nın telefon kodu değil mi? Türk Ceza Kanunu’nun 312. Maddesi vardı bir de, bir zamanlar başımıza bela olan. Bir de Güven Erkaya aklıma geliyor, adamla benim ne alıp veremediğim varsa.. Adam öldü gitti. Nasıl bilirsin derseniz, darbecilerden birilim. Hakkım varsa haram olsun!?.
Bütün darbecilerin Allah belasını versin. Hepsi birbirine benzer. Onlar topluma ilahlık ve Rablik taslayan Firavunun zihin ikizi mahlûklar. Mezarları dar, ateşleri bol olsun.
Ben futbolu spor olarak görmem. Ama rüya bu ya, bir futbol takımı şampiyon olur. Oyuncular topluca statta şükür secdesine varırlar. Tabi hepsi bir anda sanık olur. Maç sonucu iptal olur, tabi şampiyonluk da. Oyuncular mahkemeye çıkartılıp hapis cezasına çarptırılırlar. Bu gerçek olsa, bu yapanlara toplum “sapık” derdi herhalde. Allah böyle sapıkların eline hiç kimseyi düşürmesin. Allah’ın laneti, gazabı onların üzerine olsun.
Takıntı kötü bir şey. Güya ben bir yazı yazmışım, demişim ki, “Bugün Dünya Sigarasızlar Günü, bugün sigaraya verdiğiniz parayı İHH’ya, Mazlum-Der’e verin.” Rüya bu ya, vay sen misin bunu diyen, izinsiz yardım kampanyası düzenlemekten bu vakıf ve derneğin hesabına el koymuşlar, ben de sanık olmuşum. Rüya devam ediyor. Ben de bir gün sonra “Bugün de sigara içmeyin, parasını ADD ve ÇYD’ye verin” demişim, hesap numarası da vermişim, ama bir şey olmamış. Bir varmış, bir yokmuş, onbaşı olamayacakların general olduğu bir ülkede postmodern bir darbe olmuş da, hani şu develer tellal, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken olmuş bu işler. Şahit isterseniz Çetin D. şahidimdir.
Sahi, n’olacak şu 28 Şubat davası. Aklım karıştı. Şevket Kazan abimiz, kahraman ordumuzla bir ihtilafımız yoktu demiş. Biliyorsunuz Akşener de, hani yağlı kazığa oturtulacak “abla”, o da 28 Şubatın paşalarından davacı olmadı. Aklım karıştı, hangisi rüya, hangisi gerçek bunların. Selam ve dua ile..