Abdurrahman Dilipak
Tekrar tekrar söylüyorum
Neyse ki, son KHK ile bir takım göreve iadeler oldu ve yeni tesbit edilen bir takım FETÖ’cüler kamudan uzaklaştırıldı. Bir kısım davalar karar merhalesine gelirken, bir takım davalar yeni açılıyor. Örgüt direnmeye devam ediyor. Bir yandan iman ettikleri kehanetin gerçekleşmemesi ihtimali onlara göre yok. Öte yandan, içinde herkesin olduğu bir projenin başarılamamış olması mümkün değil.
Tamam, içimizdeki kimi işbirlikçi hainleri bugün için uzaklaştırmak mümkün değil. Bu iş biraz zaman alacak. Ama şu insan kaynakları, teftiş kurullarındaki kripto FETÖ’cüleri bir an evvel uzaklaştıralım.
Emeklilik yaşına gelmiş, MHP geleneğinden gelen birinin subay oğlu ordudan atılmış. “Vatan haini damgasını vuracaklarına alnıma sıksınlar daha iyi” diyor.
Bakın şu soru artık yüksek sesle soruluyor: Bankada hesabı olanı FETÖ’cü diye görevden alıyorsunuz da, o banka yöneticisi niye dışarıda. Hatta finansla ilgili kamu kurullarında görev yapıyorlar. Okullarına, dershanelerine çocuğunu göndereni görevden alıyorsun da, okulun yöneticisi neden dışarıda! Memuru alıyorsun şef dışarıda!. İşçiyi alıyorsun patron dışarıda.
Bakın bunlar yeni planlar, oyunlar peşinde. Halk ayaklanması çıkartmak için her yönü deneyecekler. Suikast planları yapıyorlar. Biliyorsunuz 1 Mayıs da boşa çıktı. Sırada Ramazan vardı, o da olmadı. Kurban Bayramı öncesi, 30 Ağustos öncesi, Eylül, Ekim, hep uzattılar olmadı, ama inatlarından vazgeçmeyecekler. Görünen o. 2017 sonu diyecekler, 2018 başı diyecekler. Bahar diyecekler, sonbahar diyecekler. Dilin kemiği yok ki! Ama seçimden önce bir şey yapacaklar.
ByLock işini sulandıralım dediler, o da olmadı. Ama hâlâ o konu masada. Hem ByLock serverinin klonlanmış olması, hem de arşivin ele geçmesi sonucu planları altüst oldu.
Bakın bu işte yanlış giden şeyler var.. Sapla saman birbirine karışmamalı. Kurunun yanında yaş da yanmamalı. Yanıyorsa da bu böyle devam etmemeli, yaşlar ayıklanmalı, yaralar tedavi edilmeli. Bu böyle gidemez. ByLock serveri klonlandığı için, aslında IP çakışması, ya da kıble programı ile filan indirilme konusu olmaması gerek. İndirmişse, 3’lü onay olmadan program aktif olmuyor. Aktif olmuşsa onay var. Onaylanmışsa bile eğer daha transferi yoksa bu da anlaşılır. Doğrusu bu konudaki son gelişmeler aklımı karıştırmadı değil. Bizimkiler ya dün kandırıldılar ya da şimdi kandırılıyorlar.
Şimdi uydurma pişmanlık ve itirafçılık oyunları ile birileri cezaevlerinden adam kaçırmaya çalışıyorlar. Birileri kurmaca davalarla bir kısım kişileri aklayarak emsal teşkil edecek kararlar üzerinde çalışıyorlar. Bu açıdan 12 Eylül ve 28 Şubat davalarına dikkat etmek gerek.
Çok önemli operasyonlar yapılıyor. Yapılmıyor değil, ama birileri de boş durmuyor. Bu işi sulandırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Görevden aldıklarınızın yerine yenileri geliyor. Suçsuz ya da FETÖ’den kopanların eski defterlerini karıştırıp onları ihbar ederek hem kendilerini aklamaya çalışıyorlar, hem de bu şekilde kendilerine ihanet edenleri cezalandırıyorlar. Bakın bu gruptakilerin hemen tesbit edilip, tasfiye edilmesi ve en ağır şekilde cezalandırılmaları gerek. Öyle oyunlar oynanıyor ki! Mesela FETÖ’cüler iktidara yakın isimlerle ortaklıklar kurup, onlar üzerinden işler çeviriyorlar. Beştepe’ye, AK Parti Genel Merkezine sızıyorlar. Önde bizim gençler arkada yine onlar.
FETÖ’cü o generallere, işadamlarına, kelli felli adamlara bakın. Bunların hepsi birbirinin aynı, aynı tornadan çıkmış gibiler. Astsubay, general farketmiyor, aynı sözleri tekrarlıyorlar.
Bir yolsuzluktan söz ediyorsun, adam pişkin pişkin sırıtıyor. “Gıybet, dedikodu yapıyorsunuz” diyor. “Ama doğru” diyorsun. Cevap hazır: “Zaten öbür tülü iftira olurdu.”
Bakın bu, kişilerin ahvali şahsiyesi ile ilgili konulardır. Bir de fasıkların getirdikleri haberleri, ya da şüpheye dayalı iddiaları, işin aslını araştırmadan aktarma ile ilgilidir. Eğer olay gerçek ve o iddia toplumu ilgilendiriyor ve topluma zarar veriyorsa, bunun üstünü örterseniz haksızlıklar karşısında susmuş, suçluyu korumuş, suçluya yardım ve yataklık etmiş olursunuz. “Kol kırılır yen içinde kalır”sa kollar çolak kalır. Hep demiyor muyuz, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı olacağız, zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa” diye. Hani “bir topluluğa olan düşmanlığımız bile, bizi başkaları hakkında adaletsizliğe sevketmeyecek”ti. İşi ehline verecektik. Ehliyet ve liyakat imandan önce gelecekti.
Durum ortada! Bakın bir fasık size bir haber getirdiğinde “evet, hemen inanmayacaksınız”. Ama o iddiayı, eğer toplumu ilgilendiren bir konu ise inceleyecek, doğru ise gereğini yapacak, yanlışsa reddedeceksiniz. Yanlış ve kötü adamlar da doğru söyleyebilir. İyi ve güzel adamlar da yanlış söyleyebilir.. Biz sözü dinleyecek, doğrusuna uyacak, yanlışına karşı çıkacağız. İş için de durum aynen.
Bakanlar, milletvekilleri, yetki ve güç elinde bulunan o her kim ise, kendi seçim ya iş bölgelerinde en alt seviyedeki memurun bile kendi ekibinden olmasını istiyor, ihaleler onların tayin ettiği adamlara gidiyorsa, o işi yapan ve o iş de hastalıklıdır. Bu kibir küpü adamlardan uzak durmak gerek. Bunlar altlarına ne kadar zalimse, üstlerine karşı da o nisbette yalakalık yapan, kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyen adamlardır.
Bu işler dün de böyle idi, bugün de.. Yarın da böyle olacak. Bu dünya bir imtihan dünyası. Birileri nasıl cehenneme gidecek, birileri nasıl cennete gidecek.
Bu işler Hz. Lût zamanında, Hz. Nuh zamanında olduğu seviyelere doğru artış göstermesi endişe verici. Hani Osmanlı’nın yıkılışına sebeb olan “Selam verdim, rüşvet değildir deyu almadılar” noktasına doğru gelişmesi endişe verici. Bu adamlara dokunulmamasından daha vahim olan, bu adamların kendilerini eleştirenlere karşı meydan okumaları, biz yaparız ve kimse bize bir şey yapamaz havasında olmaları endişe verici..
Bizim dışımızda erdem sahibi insanlar olabileceği gibi, bizim içimizde ötekilerden daha hain ve tehlikeli tipler olabilir.. Zor ve önemli bir ülkede, zor ve önemli bir dönemde yaşıyoruz. Allah bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan ediyor. Daha iyi bir gelecek için daha üstün yeteneklere sahip bir liderden önce, daha iyisine layık bir halk olmamız gerek. Yoksa babamız peygamber olsa, gelse bizi kurtaramaz. Çünkü herkes layık olduğu gibi idare olunacak. Hem peygamberler kurtarıcı değil, onlar kurtuluşa çağırırlar: Allah’a, kitaba, resule ve kitaba çağırırlar.. Öyle ise ne duruyoruz. Yol belli, yöntem belli. Selam ve dua ile.