Abdurrahman Dilipak
Şu 18 madde!
Yok, Erdoğan “Tek adam” olacakmış! “Diktatör” olacakmış! “Ya Erdoğan sonrası kötü bir adam gelirseymiş!”
Güldürmeyin insanı. Bugünkü düzenlemeden daha kötüsünü yapamazsınız.. Bugünkü durum “sınırsız ve sorumsuz başkanlık rejimi”. Daha doğrusu darbeci general Kenan Evren’in kendisi için tayin ettiği, seçtiği bir düzen.. Yeni uygulama “sınırlı ve sorumlu” bir yönetim.
Bugünkü uygulamada tarafsızlık, kuvvetler ayrılığı filan lafta.. Hangi milletvekili, kendi genel başkanının işin başında olduğu Bakanlar Kurulunu denetliyordu ki. Cumhurbaşkanı yurtdışına gidince Cumhurbaşkanına Meclis Başkanı vekalet etmiyor mu idi.
Yeni sistemde koalisyon yok. Bu başlı başına bir kazanım.. %50+ ile seçilen güçlü bir hükümet sözkonusu. Bunun için seçim öncesi siyasi bir uzlaşı zorunlu.
“Erdoğan sonrası” endişesine de gerek yok. Biri zaten %51’den fazla halk desteğine sahip ise, hangi sistemde olursa olsun, her anlamda belirleyici bir gücü ve rolü sözkonusu. CHP’nin asıl sıkıntısı da bu. Çünkü bu durumda CHP için iktidar artık bir hayal..
Ya hu, belediyeler başkanlık rejimi ile yönetilmiyor mu? Odalar, Baro, Vakıflar, Partiler de başkanlık rejimi yok mu?
Keşke Anayasa toptan ortadan kaldırılsa ve yeni bir Anayasa da yapılmasa. Anayasaya konu olan maddeler, meclisten 3’te 2 çoğunlukla geçen temel yasalar olsa.. “Teşkilatı esasi kanunu” dersiniz adına olur biter..
Şu 18 maddeyi tekrar gözden geçirelim.
1. Madde, “yargının tarafsızlığı”nın yanına bir de “bağımsızlık” kelimesi ekleniyor..
2. Madde, milletvekili sayısı 550’den, 600’e çıkarılıyor.
3. Seçilme yaşı seçmen yaşı ile eşitleniyor. 25’den 18’e indiriliyor.
4. Madde, Devlet Başkanı ve milletvekili seçimleri 5 yılda bir eşzamanlı yapılacak.
5. Madde, TBMM’deki oylamalarda yeter sayısı yeniden düzenleniyor.
6. Madde, TBMM’nin denetim yetkisi yeniden düzenleniyor. Muhalefetin engelleme ve meclisi çalışamaz hale getirmek, hakkın istismarının önüne geçilmesi yönünde bir düzenleme söz konusu
7. Madde, Partili Devlet Başkanına imkan tanınıyor.
8. Madde, Cumhurbaşkanının yeni unvanı Devlet Başkanı oluyor.
9. Madde, Devlet Başkanının yargılanmasını düzenliyor.
10. Madde, Başbakanlık makamı kaldırılacağı için Başbakan yardımcısı yerine Devlet Başkanı yardımcılığı getiriliyor ve artık Devlet Başkanı yurtdışına çıkarsa ona TBMM Başkanı değil, Devlet Başkanı 1. Yardımcısı vekalet edecek.
11. Madde, Seçim yenilenecek olursa milletvekili ve Devlet Başkanı seçimi birlikte yenilenecek,
12. Madde, Devlet Başkanına OHAL ilan yetkisi veriliyor, ancak nihai karar meclisin olacak.
13. Madde, Askeri Mahkemeler savaş hali dışında kaldırılıyor.
14. Madde, HSYK yeniden düzenleniyor. Yargı bağımsızlığından söz ediyorlar da, ister hükümet, ister meclis seçsin sonunda değişen bir şey yok. Kaldı ki, batıda vali de, emniyet müdürü de, başsavcı da seçimle gelebiliyor. Hatta mahkemelerde halk jürileri görev yapabiliyor. Ne var bunda!
15. Madde, Bütçenin hazırlanması ve TBMM’de müzakeresi ile ilgili.
16, 17, 18. Madde, Anayasadaki Başbakan kelimesi kaldırılıyor ve Başbakan, Cumhurbaşkanı yerine de Devlet Başkanı ifadesi kullanılıyor. Seçimle ilgili yeni düzenlemeler yapılıyor.
Bunların diktatörlükle ne ilgisi var..
Bu tasarı her anlamda mevcut düzenlemeden daha iyi. Bugünkü şartlarda yapılabilen bu. Buna karşı çıkanlar ise CHP, HDP ve FETÖ. Onların dertlerinin ne olduğu belli. CHP’nin öfkesi bir daha iktidar olamayacağı endişesinden kaynaklanıyor.. Akşener MHP’yi cezalandırmak, “Bahçeli’den intikam almak” istiyor. “Yurtta sulh” kampanyası “parti içi savaş” kampanyasına döndü. CHP’nin FETÖ’cüleri parti içinde, HDP’nin FETÖ’cüleri de parti içinde, MHP’nin FETÖ’cüleri Akşener’in etrafında toplanıyorlar sanki!
Bana göre CHP + HDP + FETÖ / Akşener Koalisyonu = “eksi” verir. Tahminim o ki, bu durumda AK Parti, HDP’nin tabanından da oy alır, CHP’den kaçan, sandığa gitmeyen sessiz yığınlardan da ciddi oy alır..
FETÖ’cüler, işçi, köylü, memur, KHK sebebi ile görevden alınanları da arkasına alıp topyekûn saldırıya geçmeye hazırlanıyorlar.. Bu da “15 Temmuz refleksi”ni canlandırıyor. Yani FETÖ inisiyatifi, öyle anlaşılıyor ki, geri tepecek bir silah gibi.. FETÖ’cülerin bir yandan CHP, öte yandan HDP ile kurduğu koalisyon, kendi tabanlarında kripto olmayan, bu süreçte yalnız kalan, zaten kopma noktasına gelen sempatizanların örgütle bağlarını koparmaları sonucunu koparacak gibi gözüküyor..
Düşünsenize TEK ADAM’cı CHP, TEK ADAM’cı/APO’cu HDP ile TEK ADAM’cı = KAİNAT İMAM’cı FETÖ’cülerle TEK ADAM’a kapı aralıyor diye Anayasa değişikliğine karşı çıkıyorlar!? Bu millet de bu yalana, bu komediye inanacak, öyle mi?
CHP’yi anlıyorum da, SP’yi, Temel Karamollaoğlu’nu anlayamıyorum, bu arada! Erbakan Vakfı da zaten anlayamamış SP’nin Anayasa refarandumu ile ilgili olarak karşı kampla aynı çizgide durmasını.. Dün SP’den ayrılan HAS Parti’nin genel başkanı da bugün AK Parti’de.. Sanırım SP, tabanından geri kalanın yarısını daha AK Parti’ye kaptıracak. Bugün AK Parti saflarında siyaset yapan “Milli Görüşçü”lerin sayısı SP’dekilerden fazla gibi sanki. Ben BBP’de de benzer bir durumun sözkonusu olduğunu düşünüyorum. Hele son FETÖ operasyonundan sonra, helikopter kazası süsü verilmiş sabotajı maniple etmeye çalışan Kayseri emniyetindeki kripto elemanlardan By-Lock çıktıktan sonra bazı gerçekler daha net anlaşılmış olsa gerek. Zaten BBP’nin Yazıcıoğlu sonrası Genel Başkanı Yalçın Topçu da Beştepe’de değil mi? Selâm ve dua ile.