Abdurrahman Dilipak
Sıradaki ülke: İran
İran miladi yeni yıla şiddet olayları ile girdi. Birçok şehirde farklı gruplar sokaklarda.
Özgür İran Hareketi lideri Meryem Rajavi “şiddeti artırın” çağrısında bulundu. Meryem Rejavi özellikle seküler kesimi temsil etmesi yanında batı medyası için de İran’daki ayaklanmanın adeta ekran yüzü haline getirilmeye çalışılıyor.
ABD açıkça bu hareketlere destek veriyor. ABD vatandaşı olan ve CIA ile doğrudan ve dolaylı olarak bağlantılı birçok halkın mücahidi üyesi, ya da Arap, Kürt, Türki bölgede. Bu unsurlar bir süreden beri İran’a giriş yapıyorlardı. Kim STK üyesi, kimi gazeteci, kimi iş adamı kartviziti kullanıyor. Ve İran’daki dindar, laik, etnik gruplar her kesimden insanlarla yakın ve sıcak bir temas kurmuşlar.
Tabi, işin içinde İsrail de var, Suudi Arabistan da, BAE de!
Sokak gösterilerine katılanlar “Filistin’i bırak, bize bak!” diye slogan atıyor. İsrail’i, Irak’ı, Lübnan’ı, Suriye’yi, Yemen’i bırak” demiyorlar. “Bu komplonun arkasında kim var“ sorusunun cevabı bu tespitte gizli.
Bugünkü eylemlerin zamanlaması da ilginç. Birçok yönden 2009’a benzemiyor. Birçok noktada birden, dini, etnik, ideolojik ve politik birçok grup sokağa çekilmiş. Yolsuzluk ana tema ve tabi özgürlük ve demokrasi talepleri ile devam ediyor göstericilerin istekleri. Gösteriler tam da yılbaşına denk gelecek şekilde planlanmış. Bir yandan Zarrap, öte yandan Zindaşti ülke gündemine oturmuş.
Ahmed-i Necat ve Hüccetiye Tarikatı Mehdi üzerinden bir kampanya yürütüyor. Kum bu vesile ile tekrar sesini yükseltmeye çalışıyor. Hükümet bir yanda, Hamaney öte yanda, Meclis ve Bazar araya sıkışmış durumda. Devrim muhafızları kendi içinde bölünmüş. Huzistan bölgesi, Hamaney sonrası döneme hazırlanıyor. Bir yandan İran entelijansiyası, yönetimdeki çiftbaşlılığı, İran’ın Suriye, Yemen, Irak politikasını tartışıyor.
Bugün İran’da yaşananlar bizdeki Gezi provokasyonuna benziyor.
Göstericiler Türkiye’deki gibi sosyal medya üzerinden örgütlendiler. Hükümet son olarak ‘barışın korunması’ için geçici olarak Instagram ve mesajlaşma uygulaması Telegram’ı engelleme kararı aldı.
Bu olayların, tam da başörtüsü takmayanların tutuklanma ve sanık olarak yargılanmasının önüne geçilmesi için yapılan düzenlemenin hemen ardından bu olayların başlamasının da altını çizmek gerek.
Görünen o ki, İran’daki olaylar bugünden yarına sonuçlanmayacak. Kriz derinleşebilir, şiddetlenebilir daha yaygın bir hale gelebilir.. Bir de birileri bu durumu fırsat bilip kötü gidişin sorumluluğunu belli çevrelere yıkmaya çalışabilir.. Hükümet ve devrim muhafızları kendi muhalefetlerinin sindirmek, susturmak, tasfiye etmek için bu olayları kullanmak isteyecektir.
Öyle anlaşılıyor ki, İran hükümeti, bu süreçte Türkiye tecrübesinden yararlanmak isteyecektir. Ancak, bu planının arkasındakiler de Türkiye tecrübesinden ders çıkartarak, birçok ihtimale karşı senaryolarının hazır olması gerekir..
Bir süre önce yazmıştım. İran’ın da FETÖ’sü var.. Hem de birkaç tane. ABD, Suriye ve Irak üzerinden, Kuzey sınırından ve Afganistan üzerinden girişlerle paramiliter gruplar nokta hedefler ve kitleye yönelik ses getiren eylemler için düğmeye basmış olabilir. İran hükümeti sert de olsa, yumuşak da davransa birileri her iki halde de bundan yararlanmaya çalışacak. Ekonomi kilitlenmeye çalışılacak. Bu iş zamana yayılacak olursa herkes birbirini suçlayacak.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in 2018 yılı için yayınladığı mesajında umut yok, endişe hakimdi. Guterres şöyle dedi: «Bir yıldır Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri durumundayım, amacım 2017 yılının barış içinde geçmesini temin etmekti. Ama maalesef başarılı olamadım ve olamadık. 2018 yılı içinde dünya barışı için pek de ümitli değilim, bence dünyamız kırmızı çizgisinde olup yeni tehlikeler içinde bulunuyor. Bu kriz nükleer savaş korkusu olup, soğuk savaş sonrasında yaşanan en tehlikeli durumdur. Bu tehlikeli havayı derhal değiştirmemiz gerekir. Bütün dünya ülkelerinin yeni yıla bu zor duruma yıkıcı değil, yapıcı olarak yaklaşması gerekir. 2018 yılının dünya insanlarına hayırlı ve uğurlu olmasını sağlıklı ve barış içinde geçmesini temenni ederim.»
“Ayetullah Mike” lakabıyla bilinen, CIA’in birçok gizli operasyonunu yöneten ve Müslümanlığı seçtiği duyurulan kişi, Michael D’Andrea, CIA’in İran operasyonlarının başına getirildi.
“Sertlik yanlısı ve agresif bir kişilik” olan ve “Ayetullah Mike” ya da “Karanlık Prens” lakaplarıyla tanınan D’Andrea’nın CIA’da İran ile ilgili bölüme atanmasının, Beyaz Saray’ın bu konuyu öncelikli olarak ele aldığını ve bir operasyon hazırlığının işareti olarak görülebileceği belirtiliyor.
İran’ın işi zor. Karşı cephede, laikler, solcular, liberaller, herkes var. Olaylarda ölü sayısı 12 oldu. Yüzlerce yaralı, gözaltı var. Son gelen bir haber daha var: Üç yıl önceki suikastı Tahran’ı uyararak engelleyen Washington, bu kez Tel Aviv yönetimiyle İranlı general Kasım Süleymani’nin öldürülmesi için anlaştı.
Göstericiler valiliklere, karakollara, askeri merkezlere saldırıyor. Şimdilik karakollar ve askeri üslere yapılan saldırılar püskürtülse de, bazı resmi daireler göstericiler tarafından işgal edildi..
ABD açıkça göstericilere destek veriyor. Trump “İran’da şimdi değişim zamanı” dedi. Göstericiler, daha önce yolsuzluk ve özgürlük sloganı atarken, şimdi “diktatöre ölüm” sloganı atmaya başladılar. Gösteriler Tahran, Meşhed, Kum, Kirmanşah, Hamedan ve Reşt gibi önemli merkezlerde devam ediyor. Can kayıpları toplumdaki tedirginlikleri de artırıyor.
Görünen o ki, bu durum İran’ın Gezi’si. Şimdilik olay gençlerle hükümet/rejim yanlıları arasında. Mollalar hükümete destek verse de, Bazar ve Mollalar doğrudan meydana çıkmış değil. Daha çok muhalif ve genç gruplar ile asker ve polis, devrim muhafızları arasındaki bir çatışma görünümü veriyor.
ABD, yıllardır sahip çıktığı Halkın Mücahidleri üzerinden, sosyal medya ve uydu kanalları üzerinden halkı sokağa çıkmaya çağırırken, hükümet merkezi sistemden sosyal medya iletişimi engellemiş durumda. İçerideki basın ise bu konuda daha ihtiyatlı bir dil kullanıyor. Uydu kanalları ise abartılı haberler veriyor.
ABD, öyle anlaşılıyor ki, Suudi Arabistan ile İran arasında bir füze savaşı yerine, iç karışıklıklarla İran’ı köşeye sıkıştırarak teslim almaya çalışıyor. Mısır, Suudi Arabistan ve İran üçgenini kontrol ederek bölgeyi yeniden dizayn etmek istiyor.. Mısır’ı Libya ve Sudan’a doğru genişletebilir, Suudi noktasını Arap yarımadasına şamil kılabilir, İran’ı Pakistan’a doğru uzatabilir. Böylece Türkiye’nin İslam coğrafyası ile arasına bir bariyer oluşturmuş olur. Şiiler ve Selefileri ve kutsal mekânları kontrol ederek Sünni dünyaya karşı bir kalkan oluşturmak hesabı yapıyor olabilirler.
Onların böyle bir hesabı var. Görelim Mevla’m neyler. Selam ve dua ile..