Abdurrahman Dilipak
Şimdi düşünme zamanıdır
Allah; bizi mallarımız canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz, Allah bilir. Allah, servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirir, çevirir. Her topluluk layık olduğu gibi idare olunur. Biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmeden, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir. Allah’ım, biz senden razıyız, yeter ki sen bizden razı ol! Bizi her zaman sabredenlerden, şükredenlerden ve direnenlerden bulacaksın!
Mal, güç, servet ve iktidarla övünmeyin. Veren Allah alır da! Hele gücümüz ve servetimiz, aklımız ve imanımızın önene geçerse, yani güç ve servetimiz aklımız ve imanımıza yön vermeye başlarsa bu Allah’ın gücüne gider.. Herkesin bir kaderi, rızkı ve eceli vardır. Ne haşa Allah’ı kıyamete zorlayabilirsiniz, ne de iktidara.. Bunların “Allah’tan” değil de “sizden olduğunu” vehmine kapılırsanız Allah’ın rahmetinden uzaklaşır ve gazabını hakkedersiniz..
Ben şimdikinin 100 katı güç ve servete ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum ama daha şimdiden gücümüz ve servetimiz aklımız ve imanımızın önüne geçmeye başladı. Unutmayın, bu helak sebebidir..
Bizim bugünkü Osmanlıcılığımız “Lale Devri” Osmanlıcılığı. “Ramazan şenlikleri” diye Osmanlı çınarını kemirenlerin, direklerarası eğlence kültürünü gelenek gibi sunmaya çalışan bir akıl var peşimizde. Tanzimat kafası bizim sermayedarlarımızın, üniversite mezunlarımızın, bürokratımızın kafası. Bizim içimizde de Halaskâr Zabitan fikrine sahip, siyasetçi kılıklı İttihatçılarımız var artık.
Hep ötekileri değil, biraz da kendimizi hesaba çekmemiz lazım.
SİAD’larımız ne alemde.. Dün 28 Şubat sürecindeki MÜSİAD kaçkınları şimdi hepsi yeniden MÜSİAD’çı oluverdiler.. SİAD’ların arasında o kadar çok her devrin adamı tipinde adam var ki. Dikkat; yazın, dün MAZLUMDER’in başına gelenler, bizim SİAD’ların da başına gelebilir.. “Sermayenin vicdanı” olacağız diyenler, vicdanlarını portmantoya asıp yollarına devam edebilirler.. Sadece SİAD’lar mı, STK’ların hepsi tehdit altında, devleti ele geçirmeye kalkanlar için STK’lar çerez hükmünde.. Zaten aramızda da o kadar çok “Kifayetsiz muhteris” var ki. STK’ları siyasete sıçramak için tramplen tahtası olarak kullanmak isteyenler, kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyenler, şöhret budalası, kibir küpü, menfaat sarhoşu, aşağılık kompleksini, makam-mevki etiketiyle dengelemeye çalışan nevzuhur bir sürü ükela!
Yahu arkadaşlar, bunlar borsa, SPK, BDDK gibi ne kadar stratejik, finansal, bilişim alanında ne kadar kozmik bilgiler bulunan her yere sızdıktan sonra, sizin mi kapınızı çalacaklar. Bu kurumdaki FETÖ’cüleri kimler koruyor, kim kimin sponsorluğunu üstleniyor. “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” diye bir söz var ya! “Sırtını kime dayıyorsun, seni kim koruyor bana söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim”.. Bunlardan birinin kuyruğuna basarsan, sesi başka yerden çıkar. Mevlana öyle diyor: “Köpeğin kuyruğuna bastım, sesi ağzından çıktı!”
Allah aşkına önce şu içimizdeki yağmacıları, menfaatperestleri uzaklaştıralım aramızdan..
Sahi sizin bakanlarınız, milletvekilleriniz, belediye başkanlarınız nerede idi bu süreçte. Sırça köşkte siyaseti taşeronlara ihale ederek, pankart, afiş, broşürle görevlerini yaptıklarını mı sanıyorlar. Elleri ayakları boş değildi ama yaptıkları bir iş de yoktu. Sırça köşklerinde oturup beklediler.. Çünkü Tayyib bey giderse, gelecek olanlara “biz sizdendik, mecbur kaldık” demek için bir bahane bulmaları gerekti.
Kimi siyasileriniz çıkıp açık açık Hayır’a çalıştı yahu! Nerden buldunuz bu adamları. Bu üniversitelere kim yerleştirdi bu adamları.
Belki Erdoğan’ın şimdi partiye gelir gelmez, gizli bir muhakkik grubu ile, tüm il ve ilçelerde, basın, STK, üniversite, belediye, valilik, kaymakamlık demeden her yerdeki konuşulanları not etmesi gerek. Bir check-up gerekiyor.. Şu mikropların bir tahlili gerekiyor. Parti bir an evvel sırtındaki kamburda, vücuda yayılan mikroplardan kurtulması gerek. Erdoğan’ın temizliğe önce kendi yakın çevresinden, yakın mesai arkadaşlarından başlaması gerek. Madem “Yeni Bir Türkiye”den söz ediyoruz. “Yeni Bir AK Parti” gerek.. “Biz kendi hakkımızdaki hükmün değişmesi” için önce kendimizi değiştireceğiz.. Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal!
Bu durumda erken bir seçim kaçınılmaz.. 2018’in ilk çeyreğinde yeni bir seçim için herkesin hazır olması gerek.
Bakın bu saatten sonra artık 2 parti var. HDP bitti. MHP de artık kendi başına barajı geçemez. AK Parti’yi vuran AK Parti içindeki AKP’liler, ikiyüzlü/gizli, suskun AKP’liler oldu. Yoksa MHP’den giden Doğu ve Güneydoğu’dan geldi. MHP’yi Akşener böldü, HDP’yi, keskin sirke politikası, ABD’nin tetikçiliği, Haçlı İttifakı vurdu. Akşener’in, MHP tabanının üçte ikisini sandıktan caydırdığı ya da safına çektiği söyleniyor. Zaten öyle bir ihtimal vardı, üçte biri sandığa gitmeyecek, üçte biri Akşener’in peşine takılacak deniyordu.
MHP vesilesi ile bu sandık milletin önüne geldi ve bu kritik dengede, hangi oranda olursa olsun, MHP’nin hayati öneme sahip etkisi görmezden gelinemez.
Her ne kadar HDP meydanlarda pek gözükmese de sonuç bu. AKP’li FETÖ’cüler ve SP’si, Yeni Asya’cısı ve “Beyaz Müslümanlar” bu vesile ile deşifre oldular. Birçok “cemaat” Gül, Davutoğlu ve çevresindekiler gibi “Kavga olmasıncı” oldu. Mesela Gül, “Fuller projesi”ni “Makul ve mantıklı” bulanlardan.
Birileri BÇG ile FETÖ arasında bir “denge”, 3. yol için kendisine alan açılmasını umut etti.. Onun için onların yakın çevresi, mesela Yirmibeşoğullarıgillerle de, Koru’larla da iyi tutanlardan olmuştur. Bunlar hep 2. el üzerinden temas kurmayı tercih etmişlerdir. Onların bu tavrı çevrelerindeki birileri içinde model oluşturmuştur. Bunlar risk almamış hep “kantarın ince ayarı” olmayı hedeflemişti sanki!
CHP’nin seçimlerin yenilenmesi talebi “dostlar alışverişte görsün” kabilinden bir iş.. Gayriciddi. Kaldı ki, referandum yenilense sonuç EVET lehine değiştir. CHP’de Kılıçdaroğlu’na karşı “İstifa” sesleri yükseliyor. Onun da bir şeyler yapması gerek..
Neyse, birileri istemese de, olan oldu. Hayırlı olsun. Belki böylesi daha hayırlı idi. Müjdeler olsun, artık koalisyon dönemi bitti. Sıkıyönetim, örfi idare, askeri mahkeme yok. Jüristokrasi artık sözkonusu değil. Partili bir Cumhurbaşkanı var artık. Selam ve dua ile.