Abdurrahman Dilipak
Şeytan bunun neresinde!
PKK’nın arkasında 20 ülkenin desteği varmış. “21.si Rusya oldu” diyecektim, ama ilişkiler Erdoğan-Putin görüşmesinden sonra tekrar rayına girdi.
Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü nam-ı diğer NATO, Kuzey Amerika ve Avrupa’dan 28 üyeden oluşan uluslararası bir ittifaktır. Bu ülkelerden Türkiye ve İzlanda’yı çıkmak gerek. Birinin ordusu yok, ötekisi Türkiye zaten.. Ama öte yandan buna Vatikan ve İsrail’i de eklemek gerek.
NATO üyeleri şunlar: ABD, Almanya, Arnavutluk, Belçika, Birleşik Krallık, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Fransa, Hırvatistan, Hollanda, İspanya, İtalya, İzlanda, Kanada, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya, Türkiye, Yunanistan.
PKK’ya destek verenlere İsrail ve Vatikan’ı da eklemek gerek. Suriye, Irak ve İran’ı da.. Ermenistan’ı da.. O zaman bu kadar üyeyi de NATO listesinden çıkarmak gerek.
Ama sonuçta ne olursa olsun, NATO’ya üye ülkelerin yarısından fazlası PKK’nın, HDP’nin arkasında. PYD’nin yanında..
Evet, bu görüntüden çıkan manzara şu: FETÖ de, PKK / PYD / HDP de, DAEŞ de aslında bir NATO örgütü..
Leyla Zana’ya atfen söylenen PKK’nın arkasında 20 ülkenin olduğu iddiasının üzerinde herkesin düşünmesi gerek..
Bu gerçek ABD için de, NATO için de, ABD için de bir utanç vesilesidir..
BOP da bu işin bir başka ayağı idi, bu süper NATO’nun.
Peki ülkemizdeki NATO üsleri, Amerikan üsleri bu anlamda kime hizmet ediyor..
Bu üslerde 15 Temmuz’da yaşananları hatırlayalım. Eşref Bitlis’i hatırlayalım, Muhsin Yazıcıoğlu’nu hatırlayalım ve bir daha düşünelim..
Bakın yeni bir darbe girişimi olacaksa bu NATO’nun ilgisi, bilgisi, katkısı ile olacaktır..
Malum medya, malum sermaye, hepsi bu şeytan üçgeni içinde. Kadrolarında şeyh de var fahişe de.. Sağ-sol farketmiyor..
Alman polis otosunda Apo bayrağı, ya da PYD karargâhında Amerikan bayrağı, hepsi aynı gerçeğin parçaları. Birileri bizlerin kanları ve gözyaşları üzerinde kendilerine iktidar ve servet üretiyor.
Bunların dostu da yok düşmanı da, tek gerçekleri var o da çıkarları.. Yoksa Yunanistan’a da dost filan değiller.. Türkiye’ye de düşman değiller. Erdoğan BOP’a “evet” deseydi, ya da yönetimi FETÖ’ye devretseydi, el üstünde tutarlardı. Nobel Barış Ödülü bile verirlerdi. Bunlar değil mi, Nobel Barış Ödülü verdikleri Baradey’i Sisi’ye danışman yapmak isteyenler bunlar değil mi? Baradey’in kabul etmediği görevi, Tony Blair’e verenler de bunlar..
Mesela 1970’lerde Dünya Bankası Tayland ekonomisinin turizm ile kalkınacağını Taylandlı yetkililere kabul ettirdiler. Türkiye’nin kabul etmediğini Tayland’a kabul etti. Tayland, Dünya Bankası’nın organize ettiği kredilerle onların dilinde bir “Turizm Cenneti” yapıldı. Gerçekte ise “cehennem”! O yıllara kadar köylerinde, kasabalarında oturup tarımla uğraşan hemen tüm kadın ve kızlar çalışmak ve ailelerini geçindirmek için turizm bölgelerine göçtü. Okumamış köylerden gelmiş kızlar için hemen tek iş parayla seks yapmaktı. Çocuk yaşta kızlar bile “sermaye” yapıldı. Aileler dağıldı. İntiharların önü alınamıyor. 1970’lerde % 12 civarında olan doğum oranı şimdilerde % 2-3 civarına inmiş durumda. 68 milyon nüfuslu ülkede seks ticareti yapan kadın sayısı 200.000 civarında. Ülkenin seks ticaretinden yıllık geliri 4 milyar dolar. Erkekler kadınsız kaldı. Onlar da alkol alıyor, uyuşturucu her yerde. Kumar oynuyor, sapık ilişkilere giriyorlar. 70 milyonluk ülkede 580.000 civarında HIV virüslü insan olduğu söyleniyor. Halk çok alışveriş yüzünden borç içinde. Nepal daha mı iyi sanki. Yunanistan da şu anda bu istikamette gidiyor. Komşu kendi celladının bıçağını yalayan koyun gibi. Bizim de “uysal koyun” olmamızı istiyorlar..
Bu dünya derin devleti, herkesin başına bela. ABD’nin de başına bela, Rusya’nın da, Çin’in de, İngiltere’nin de.. Bu çeteye “one minute” diyecek biri çıktı. Bunlar onu istemiyorlar.. Erdoğan onlara “Evet” demediği için ben ona EVET diyorum. Erdoğan’a “Evet” demek, bu uluslararası çeteye “Hayır” demektir, bana göre. 15 Temmuz onların işi idi. Döviz krizinin arkasında da onlar var. 16 Nisan’da da “Hayır cephesi”nde bu “şer ittifakı” ve yerli işbirlikçileri var.
Dikkat ederseniz, İslamofobik, Türkiye karşıtları ile, CHP, PKK/HDP, FETÖ çevreleri aynı şeyi söylüyor.. Kim kimdir, kim kimin sesi bu süreçte daha net bir şekilde görülüyor. Batı medyası, STK’ları ve siyaset adamlarının söylemlerine bakın, pek azı dışında hemen hepsi, aynı koronun solisti.
Bu müfsit karakterli, bozgunculuk yapanlar, aynı ülkenin çocuklarını birbirine kırdırıp, onların kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretme hesabı yapanlar bir de “biz ıslah edicileriz” demiyorlar mı! Laf ile aleme binlerce nizam verip, “norm/kural” koyarken, kendi evlerindeki binlerce günahı, cinayeti nasıl da gizliyorlar..
Sakın bunlar bizi, kutsal, iyi, güzel, temiz şeylerle aldatmasınlar.
Onlar bizi Allah’la, dinle, vakıfla, cami ile, dergahla kandırmasınlar.. Aynı delikten iki kere ısırılmayalım. Müslümanların feraset sahibi olması gerek.. Tek başına iyi niyet, akıl olmadan işe yaramaz. Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir..
Şeytanın hilelerine karşı uyanık olalım.. Hatırlayalım, “ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı” demişti Kaab b. Züheyr değil mi! Bataklık güllerinden kaçınalım.. Oltaya takılan yem ne kadar büyükse tehlike o kadar büyük demektir. Selam ve dua ile..