Abdurrahman Dilipak
“Rum”lara mehterli mesaj
Biliyor musunuz, Cumhuriyetin ilk yıllarında “Yunan Medeniyet Tarihi” okutuluyordu. Osmanlı’ya ise küfrediliyordu. MEB Yunan klasiklerini tercüme ettirip yayınlatıyordu.
Sahi “Yunan” diye bir dil, ırk, medeniyet var mı? Yok!
-Peki şu Yunan mitolojisi ne oluyor diyeceksiniz?
Onlar Babil ve Kafkas yani Kafdağı hikâyeleri.
-Peki Yunan nereden çıktı?
Yunan diye bir halk, millet yok. Onlar “İon halkları, İyonyalılar. “İyınyalılar” kim derseniz, “orası neresi” derseniz. Girit’le Moro’dan ibaret dar bir coğrafyada yaşayan Romalılar, Kartacalılar, Mısırlılar, Mezopotamyalılar, oradan İran ve Hind-i Çin’e uzanan coğrafyadan gelenler, Balkanlar, Kafkaslar ve Kuzey halklarının, Karadeniz ve Akdeniz havzasındaki halkların Girit’te oluşturdukları bir aktarma istasyonundaki ilk “of shore” topluluklarına verilen bir ad bu. Greklerse azınlıklar içindeki göreceli çoğunluğa sahip Likyalı denizcilere ve verilen sıfattır. “Grekçe” diye de bir dil yok, Likça’nın avamicesidir.
Yunan tarihi tam bir mitolojidir ve bu batılılar tarafından uydurulmuştur. Yani Akdeniz-Karadeniz havzası halklarının kültür mirası Yunan diye bir halkın üzerine tescil edilmiştir.. Yoksa Eflatun Çanakkalelidir ve “Devlet” kitabı Urfa Harran’daki Tıp ve Astronomi mektebinin kütüphanesine “1” numara ile kayıtlı idi ve Yunanca denilen dile Arapça’dan tercüme edildi. Olimpiyatlar Atina’da değil Hatay’da yapıldı.
Ben, Eflatun’u bir de “Tarihi Taberi”den okuyun derim.
Rum da öyle. Burası arz-ı Rum’dur, burası Rumeli’dir. Bizim takvimimiz Rumi Takvim, sanatımız Rumi sanattır. Urumiye neresi? Kur’an-ı Kerim’deki “Rum suresi” kimden söz eder? Ahiyan-ı Rum, Baciyan-ı Rum, Gaziyan-ı Rum kimdir. Mevlana niye Rumi’dir.
İşin aslı şu, Anadolu’da yaşayan herkes Rum’dur. Müslümanı da Hristiyanı da, Türk’ü de, Arabı da Kürdü de. Burası Romadır!
Bu Yunan ve Rum hikayesi “Roma”nın çalınması içindir.. O Kıbrıs Rum kesimindeki Rumlar Yunanlaştırılmak isteniyor. Yoksa onlar akrabalarının % 90’ı Müslüman olmuş Anadolu Hristiyanlarıdır. Yunan diye bir halk yok ki Yunan olsunlar..
“Yunan” diye bir Ulus icat etme adına Trekler, Makedonlar, Grekler, İon halkları, Rum Hristiyanları, Helen mirasını bu “sentetik ulus”a kote etmeye çalıştılar.
Bu arada “Helen” aynı zamanda Hz. Zekeriya AS’ın hanımının adıdır. Anadolu’da bulunan mozaikler ve mermer sütunlardaki yazılar Yunan değil, bir Anadolu uygarlığı olan Likya uygarlığının harfleridir.
Biz de bu topraklara 1071’de Moğolistan’dan falan gelmedik. Yani bu toprağın yabancısı, işgalcisi değiliz. Bir kısmımız hiç gitmedi. Hz Nuh’tan beri buradayız. Bir kısmımız gitti geldi. Bir kısmımız gitti oralarda kaldı.
Bakın Suriye ne kadar Osmanlı ise Yunanistan dediğiniz devlet de o kadar Osmanlı’dır.. Araplarda da hain var, kendi içimizde de, o Yunan dediklerinizde de. Ve her yerde mazlumlar, erdemli insanlar da vardır..
Rembetiko’yu dinlerseniz ortak kültüre dair birçok şey bulabilirsiniz. Hatta ilahilerine, mutfaklarına bakın.. Tek gerçek “Mezalim” gerçeği değil.
Ortodoksluk Anadolu’nun ruhani Hristiyanlığıdır. Yunan ve Rum politikası Katoliklerin ve Protestanları aynı zamanda Ortodoksluğu teslim alma girişimidir. Mübadele, Balkanlar’ı İslam’dan arındırmak, Rumların tehciri ise Yunan nüfusunu tahkim operasyonudur..
“Barbaros Hayrettin Paşa gemisinden Rumlara ‘mehterli cevap’ başlıklı habere konu olan olayın aktörleri Osmanlı’nın fetihlerini tablolaştıran ressam Zonaro Paşa’yı tanıyorlar mı, Muzıkay-u hümayunun başındaki adam Donizetti paşa’yı tanıyorlar mı?
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının Kıbrıs açıklarında sismik arama faaliyetinde bulunan Barbaros Hayrettin Paşa gemisinden, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin telsizden yaptığı “münhasır alan ihlali” uyarısına Mehter Marşı ile karşılık verilmiş. Ne bu mesajı veren, ne de alan, alması beklenenler tarihi bir gerçeğin farkında olmayabilirler.. Bu olayı haberleştiren AA muhabiri de muhtemelen bu gerçeği bilmiyordur..
“Kıbrıs çevresinde çıkan doğalgazı, adanın tamamının zenginliği olarak görmeyen münhasır alan ihlali” iddiası, aslında uluslararası sistemin olaya bir müdahalesidir. Zaten Rum halkının asıl yurdundan kopartılıp Yunanlaştırılması da bu politikanın bir parçasıdır..
Evet, “Kimse kusura bakmasın, Türkiye bu saatten sonra Akdeniz’de öyle eski Türkiye gibi davranmayacak. Türkiye daha etkin ve daha aktif olacak.” Ama bunu anlatmanın başka bir dilini bulmalıyız. “Yunan” ve “Rum” algısı üzerinden bir yere gidemeyiz. Bu algıyı kaldıracağız. Bizler aynı coğrafyanın, aynı inanç olmasa da aynı kültür havzasının çocuklarıyız. Birileri bu toprağın çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinden kendilerine iktidar ve servet üretme çabasındalar. Onlara inat bu oyunu bozmalıyız. Geçmişte yaşanan trajediler, savaşlar bu ihanet çetesinin şeytani bir oyunundan, kışkırtmasından başka bir şey değil..
Batılılar aslında bizi de aralarına alıp eritmek, asimile etmek istiyorlardı.. Batı Doğuyu yutacaktı. Ama olmadı.
Bizim inancımıza göre “Doğu da batı da Allah’ındır”. AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, idamın yeniden gelmesinin Türkiye’nin, Avrupa ailesini reddi olacağını, ilişkilerin kesileceğini söylemiş. Bunun anlamı şu: Batı bizden umudunu kesiyor. O zaman içimizden kendi saflarına çektiklerini düşündükleri birileri üzerinden bize saldıracak demektir bu. Alman Rheinische Post gazetesine konuşan Juncker, 16 Nisan referandumu sonrasında AB’nin Türkiye ile müzakereleri kesmesi yönündeki görüşleri için “Bu sembolik siyaset olur” dedi. Türkiye-AB müzakerelerinin zaten defacto olarak donmuş durumda olduğunu kaydetmiş.
Batı sadece bu “Yunan”, “Rum” denilen halkı devşirmedi. FETÖ’cüler kim? Onlar da devşirilmedi mi? PKK-PYD kim, Ermeni, Süryani kesiminden birilerini devşirmediler mi? Alevi kesimden, sağdan-soldan birilerini devşirmediler mi?
Şimdi bize kapılarını kapatacaklarmış. Rum kökenli Hristiyanlar, Ermeniler, Süryaniler, PKK-PYD’nin peşine takılanlar da, FETÖ’cüler de bir gün oynanan bu kirli oyunu görüp, bu işten vazgeçecekler.
Tarih yeniden yazılacak, gelecek için adaletten, barıştan, özgürlükten yana, katılımcı, çoğulcu, şeffaf, insan haklarından yana, farklılıklarına rağmen insanların barış içinde bir arada yaşadıkları bir dünyadan yana yeni hayallerimiz olacak ve bir gün o hayaller gerçek olacak. Aynı toprağın çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmek isteyenlerin planlarını boşa çıkartacağız.
Bakın, Kars’ta bir İslam Cumhuriyeti vardı. Nisan 1919’da İngilizlerin yıktıkları bu “Kars İslam Cumhuriyeti”nde bir Rus, iki de Rum denilen bakan vardı! Neden bunu yazmaz basınınız, neden tarih kitaplarında “Kars İslam Cumhuriyeti”nden söz edilmez. Neden, neden!
Selam ve dua ile..