Abdurrahman Dilipak
Referandum’un “tahtında müstetir” yan etkileri
Referandum süreci yaklaştıkça toplumsal ilgi, merak, heyecan ve stres de artıyor.
Bana kalırsa sakin olalım. Dikkatli olalım. Sabırlı olalım.
Şunun şurasında iki hafta kaldı ama öyle görülüyor ki bu iki hafta çok kolay geçmeyecek.
Önce referandum geçmez diyorlardı. Şimdi geçeceği anlaşıldı, birileri de düğmeye bastı. Gül’ün susup susup, sonunda “Türk tipi başkanlık diye bir şey olmaz” diye konuşması dikkat çekici.. Bakalım diğerleri de konuşacak mı? Bana kalırsa konuşsalar iyi ederler. En tehlikeli gerçek, söylenti kadar tahripkâr değildir. Onun için atalarımız “Şuyuu vukuundan beter” diye bir şeyden söz ederler.
Bu referandum sürecinde şu gerçeği de görüyoruz, kim kimdir görüyoruz. Derin gerçeklerle yüzleşme fırsatı buluyoruz. Bırakın herkes eteğindeki taşı döksün.
Sahi “Türk tipi başkanlık olmaz” da, “Avrupa tipi Demokrasi”, “İngiliz tipi Liberalizm”, “Fulbright tipi müfredat”, “Strafor” ya da “Exeter tipi politikacı” olur mu?. Tabi kraliçe yapınca “hayırdır inşallah” diyeceksiniz, Tom Amca yapınca “Kör müsün!”
Referandum sonuçlarına ilişkin kamuoyu araştırmaları % 55’in üstünü gösteriyor ve bu rakam yükselmeye devam ediyor. Bu da birilerinin evdeki hesabı ile örtüşmüyor. Senaryolarını revize edecekler..
16 Nisan’a kadar dikkat. Daha doğrusu referandum sonuçlanıp, sonuçlar açıklanana kadar herkesin teyakkuzda olması gerek.
Özellikle de şu 31 Mart tahliyelerine dikkat. 31 Martta serbest bırakılan gazeteciler, 1 Nisan’da gece yarısından sonra geri alındılar, ama 31 Mart’ta Türkiye genelinde yüzlerce FETÖ’cü serbest bırakıldı. Halk bunu bir operasyon olarak okudu. Bir el sürece müdahale etti sanki. Önce serbest bırakılıp, sonra gözaltına alınanlar açısından bu olay kötü bir Nisan 1 şakası gibi idi.
Kimsenin yargının saygınlığı ile bu şekilde oynamaya hakkı yok. Burada bir suiistimal varsa gereken yapılmalıdır.. Peki diğer bırakılanlar yarın kaçarsa bunun sorumlusu kim olacak! Aynı günde bu kadar kişi nasıl serbest kalabiliyor. Bunun bir açıklaması var mı? Yeni bir Adil Öksüz vakasına toplumun tahammülü yok.
Aslında bu süreçte böyle bir şok neticesi itibarı ile olumlu da olabilir. AK Partililer şimdi daha sıkı çalışacaklar, toplum her ihtimale karı teyakkuz halinde olacak. Siyaset, bürokrasi, medya, finans, bilim dünyasındaki FETÖ’cüler üzerindeki çember daha da daralacak. Bu 16 Nisan’a endeksli bir operasyonun ilk kalkışması ise, yine erken hareket ettiler. Erken öten horoz kesildiler başımıza.. Akıllarınca kendi tabanlarına bir mesaj verecekler, rakiplerine de korku salacaklardı.. Ama yine olmadı işte..
Bu tür ahmakça girişimler, aslında kendileri için toplum vicdanında sığınabilecekleri son hücreleri de berhava ediyor..
Bu gelişmeler CHP tabanındaki, MHP tabanındaki mütereddit kesimler için de aslında yön gösterici olacaktır. Bundan sonra CHP’liler ve MHP’li muhaliflerin işi daha da zor olacaktır. AK Parti içindeki AKP’liler için de hüsranla sonuçlanacaktır..
“Zor zaman”lar kim kimdir anlamak için önemli günlerdir. “Mert dayanır, namert kaçar, meydan gümbür gümbürdenir”. Sonunda kim ne derse desin, “Allah’ın dediği olur”, ama bu arada herkesin ne olduğu görülür, anlaşılır.. Ve gün gelir, insanlar yaptıklarının ya da yapmadıklarının hesabını vermek üzere Yüce Divan’a sevkedilir. Kim ne yaparsa yapsın, herkes “Allah’ın iradesi”nin tecellisi için çalışır. “Hayır da, şer de Allah’ın iradesi içinde”dir.. Allah’ın rızasını arayanlarsa, onlar kurtuluşa erenlerdir. Birçok kişi, bu hikmet, sır ve imtihandan gafildirler. Bu vesile ile kim Tanrıyı kıyamete, kim iktidara zorlama derdinde, kim hikmete ram olma sevdasında ortaya çıkmaktadır. Bu durum sadece referandum için değil, her zaman, her konuda geçerlidir. Keşke hep imtihan olduğumuzu, insanların her an, her yerde, imtihan olduğumuzun farkında olabilsek. Bizi gören, duyan, bilen, kadir-i mutlak, hüküm sahibi biri olduğunu anlayabilsek.. Ama işte durum ortada. “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım, “Onlara ‘yeryüzünde bozgunculuk yapmayın’ dediğinizde, ‘biz ıslah edicileriz’ derler. İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir..” Oysa çoğu “iyi niyetli” olduklarını söylüyorlar değil mi?. Bazı durumlarda “Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir”.. Allah cahil, fasık, inkârcı ve zalim kişi ve topluluklara hidayet nasib etmeyecektir.
Tamam, bu Anayasa değişikliği ile bir bakıma Türkiye’ye özel yeni partili bir başkanlık sistemi denenecek. Bu anayasa değişikliği ile artık koalisyon dönemi, sıkıyönetim, örfi idare, askeri mahkeme filan kalkıyor. Jandarma-JİTEM dönemi bitiyor. “Askeri vesayet sistemi”nin önüne set çekiliyor.
Farkında mısınız, bu sistemle ağalık düzeni de sona eriyor.. Yine bu Anayasa değişikliği ile iller arası seçmen iradesi endeksi değişiyor. Daha genç, daha şehirli, daha okur-yazar seviyesi yüksek, daha hızlı ve daha etkin kararlar alabilen bir yönetim biçimi hayata geçiriliyor.
Bunları ilk bakışta bu Anayasa değişiklinin metninde göremiyorsunuz. Aslında birilerini asıl rahatsız eden bu derin gerçek. Bu birilerinin uykularını kaçırıyor.
Bu ayrıntıların çoğu, uygulama sürecinde ortaya çıkacak.
Bu referandum sadece, sınırlı bir Anayasa değişikliğinin yapıldığı bir referandum değil, bu çok daha öte, kapsamlı bir değişikliğin anahtarını içinde gizleyen bir referandumdur. Bu referandum, bir milad olacaktır ve kendinden sonraki büyük değişim süreci için domino etkisi yapacaktır. Selam ve dua ile..