Abdurrahman Dilipak
Ramazan ve kan
Her Ramazan’da bu tür saldırılar olur.. Müslümanlara mutlaka bir acı tattıracaklar..
Bizi rahat bırakmayacaklar.. Bu olayın failinin kim olduğu çok da gizli değil, “ya şundadır ya bunda”. Tetiği çeken kim olursa olsun, o sadece bir piyon. Kuklaya değil kuklacıya bakacaksak o fotoğrafı gözü kapalı da olsa tarif edebiliriz..
Şimdi Diyanet İşleri Başkanı “hilal konusunu çözdük” diyor ya, birileri dine ilişkin yeni tartışmalar başlatacaklardır.. Fecr tartışması ya da benzer fıkhi tartışmalar aslında aynı merkezlerin provoke ettiği şeyler..
Din, mezhep, etnisite, ideoloji, siyaset, birileri her şeyi kavga, çatışma sebebi yapmak istiyor.. Bakarsınız Mehdi-Mesih konusunu da çatışma sebebi yaparlar..
İhanet çetelerinin işi çok zor değil. Zaten bir sürü psikopat, potansiyel olarak bu rolü üstlenmeye hazır..
Psikolojik harp, post modern savaş ya da asimetrik savaş işte böyle bir şey..
“Ölen niye öldüğünü, öldüren niye öldürdüğünü” bilmiyor aslında..
Ramazan öncesi yeni bir acı tattırmaya çalışacaklar demiştim. Bunun arkası gelecek..
Türk Sovyeti, Derin çeteler, Paralel yapı, PYD-PKK, Esed-MOSSAD hepsi devrede olsa gerek.. CIA, MI5 iyi bilir bu işleri. Kambersiz düğün olmaz..
Asıl hedefleri Polis filan değil. Türkiye. “Hayır” diyen bir Türkiye istemiyorlar. Ya gidip “beyaz efendiler”in elini öpeceğiz ve “Tom Amca” olmayı kabul edeceğiz, ya da direneceğiz.. O zaman bu olanları göze almamız gerek. Teslim olmayacak, direneceğiz.. PKK, DAEŞ, Paralel, derin devlet, darbeler hepsi aynı kaynaktan besleniyor.
Öyle anlaşılıyor ki, bu saldırılar devam edecek.. Devlet terörle mücadelede politika değişikliğine gidecek. Bunun Paralel yapı için de, PYD ve PKK için de faturası çok ağır olacak.. Tabii ki DAEŞ için de.. Önleyici, caydırıcı, etkin, sonuç alıcı, hızlı hareket temelinde yeni bir yaklaşım benimsenecek ve çok güçlü bir istihbarat ağı oluşturulacak..
Sadece semptomlara odaklanırsak gerçek faili göremeyiz.. Kibriti gözümüze çok yaklaştırınca arkasında kocaman bir ormanı kaybederiz.. Bu oyunda, bizzat olayın faili bile nasıl bir oyunun parçası olduğunu bilmeyebilir. Bu açıdan çok dikkatli olmak gerekiyor.
Eğer güneydoğuda terörü bastırırsanız, bunların başka yerden saldırmalarını beklemeliydik..
Türkiye uluslararası bir komplo ile karşı karşıya.. Bunu görelim. Alman parlamentosundaki oylama, batı basının bu olaya bakışı, ABD ve batılıların PYD’ye verdikleri destek, hepsi oligarşik bir üst aklın gözetiminde oluyor sanki. Yani “tavşana kaç, tazıya tut” diyen biri var..
Şimdi bu olaylar karşısında halkı provoke ederek sokağa çekmek isteyenlere karşı da dikkatli olmak gerekiyor..
Evet hükümetin kararlı, cesur ve hızlı kararlar alması gerek..
Birçok faktörü birden düşünmemiz gerek. Suriye ve Irak faktörünü gözardı ederek bu oyunu çözemeyiz..
Bu arada kontrol dışı unsurlarla, kontrol dışı süsü verilmemiş olaylara da dikkat etmek gerek. O akıl, her yolu deneyecek.. Bir sonraki adımı, bir önceki adımdan sonra belirleyecekler.. Yani kontrol dışı bir şey yok. Bunun adı “kontrollü bunalım stratejisi”.
Sadece içeriye ya da bölgeye bakarak gerçek faili görmek mümkün olmayabilir.. Büyük fotoğrafı görmemiz gerek..
Saldıran taraf, arkadan dolaşıp dostmuş gibi davranabilir.. Yani evinizi soyan ve size sigorta poliçesi satmak, ya da size alarm sistemi satmak isteyenler aynı kişiler olabilir..
İngilizler DAEŞ’e işaret ediyor.. Bunlar, kendi örgütledikleri saldırıyı kendileri de ihbar edebilir.. Apo’yu teslim edenler, Apo’yu destekleyenler değil mi idi.
Bunların dostları ya da düşmanları yok. Sadece çıkarları var..
Türkiye ya iddialarından vazgeçecek, boyun eğecek ya da daha bir süre bu tür saldırılarla uğraşacak.. Kendine dünyada yeni müttefikler bulacak..
Tabii önce Müslümanlarla müttehid, yeryüzündeki tüm mazlumlar ve erdemli insanlarla müttefik, kim olursa olsun, değer üreten herkesle nimet ve külfet dengesine dayalı itilaf..
Sadece iki düşmanımız var bizim, bize düşmanlık edenler ve içimizdeki ve dışımızdaki bozguncular.
Kaldı ki, o konuda da bizim tavrımız çok açık ve net değil mi: Bizi öldürmeye gelenler bizde dirilsinler..
Bizim şunu her yerde ve her zaman yüksek sesle dillendirmemiz gerek. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacağız, zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa. İşi ehliyet ve liyakat sahibi kimse ona vereceğiz. Ve her zaman bu kör şiddeti, lanetlenmiş katliamları reddedeceğiz. “Kem alat ile kemalat olmaz!” Selâm ve dua ile..