Abdurrahman Dilipak
PDY ve cürmü atfi!
Önümde onlarca mektup, onun da birkaç katı mesaj ve şikâyet var. Haksız görevden alma ve gözaltılardan şikâyet var. Hadi gözaltılarda savcılık, mahkeme aşaması var. Ama görevden almalarda, kişiler FETÖ’cü olmak gibi bir suçla kendisi savunmadan mahkûm ediliyor.. Neyse ki, bu konuda itiraz yolu açıldı ve artık hem görevden almalar, hem de inceleme sonucu yanlışlık tesbit edilenler göreve iade edilmeye başlandı.
Görevden alınanlardan görevine iade edilenler konusunda, görevden alınma işleminde kusurlu bulunanlar hakkında da işlem yapılmalı, kasıt varsa onlar da cezalandırılıp görevden el çektirilmeli. İnceleme sonucu, suçu sabit görülenler savcılığa sevkedilmeli, Tekrar söylüyorum; suçsuz insanları suçlayanlar hakkında, görevden almaya esas ihbar ya da takdir yetkisi kullananlar hakkında idari ve hukuki soruşturma başlatılmalıdır..
Ve kasten, FETÖ’cü olmadığı halde birileri, birilerini kasten FETÖ’cülükle suçlanıyor ve bunu tekrar tekrar yapıyorsa, ortada bir taksir yok, teammüd varsa o kişi çok daha ağır bir şekilde cezalandırılmalı. Hele hele eskiden orada olup da bugün FETÖ ile canla başla mücadele eden birileri, kripto FETÖ’cüler tarafından bir şekilde cezalandırılmaya kalkılıyorsa, o zaman bu işin kime hizmet ettiğine dikkat edilmeli.
FETÖ’cü olmadığı halde, birini FETÖ’cülükle suçlamak bir FETÖ’cü taktiği olarak, işi sulandırmaya yönelik bir komplodur ve bu fiil doğrudan örgüte yardım ve yataklık şeklinde değerlendirilmelidir.. Aslında suçsuz birini suçlu ilan etmek, hem bir kişiye yapılan bir haksızlık, hem de kendini ve suçunu gizlemeye yönelik ayrı bir suçtur.. Cürm-ü Atfi mahiyetindeki bu suçun acil olarak sorgulanması gerekir..
FETÖ’cüleri elerken, arasında kendi rakiplerini katarak onları da aynı yekûn içinde değerlendirmek de suçtur. Ama eğer birileri sistemli şekilde suçsuz insanları, ya da eski bir takım beraberlikleri bahane ederek birini suçluyor, ama Paralel Devlet Yapılanması içinde aktif olan birilerini ısrarla koruyorsa, o kişinin kim olursa olsun, derhal görevden uzaklaştırılması gerekir. Garip şeyler oluyor. FETÖ’cü olduğu belli olan birileri, AK Parti milletvekillerinden, parti teşkilatından, hatırı sayılır hacı-hoca çevrelerinden birilerini araya koyarak, bu örgütlü kadrolar kendilerini kurtarabiliyorlar.. Bu da toplumda yorgunluk ve yılgınlığa sebep oluyor..
Bu kadar büyük, kapsamlı bir operasyonda hata yapılmaması mümkün değil. Bunu da görmemiz gerek. Onun için sabırlı olacağız. Ama öte yandan bir takım kripto adamlar, bugün bile hâlâ oyun kurarak bulanık suda balık avlamaya çalışıyorlar, biz de bu tuzağa düşüyorsak, yazık! Hadi bir olur, iki olur, ama bu kadar da olmamalı..
Emin değilsek, tedbir olarak el çektirme yerine, zorunlu izne ayırmak gibi ara bir model uygulanamaz mı mesela.. Bir de görevden alınanların yerine kim alınmaya çalışıyor, ona da bakalım. Eğer iyiler gidip, kötüler getiriliyorsa, bunu yapanlardan bu işin hesabının ağır bir şekilde sorulması gerek.. Bu noktada, bakanı, müsteşarı, daire başkanı, genel müdürü, özerk kuruluşlar, yerel yönetimler, herkes dikkatli olmalı.. Haksız görevden almalar, kriptoları koruma ve bu adamları istihdam etmek isteyenlerin oyunlarına alet olmayalım..
Özel kalemlerinize dikkat edin, temizlik ve fiziki güvenlik, kamera, bilişim güvenliği güvenlik personeli, bilişim, insan kaynakları, genel sekreterlikler, mali ve idari müdürlükler, basın ve halkla ilişkiler, satın alma, imar ve ihale komisyonları, emlak müdürlükleri, gardiyan, mübaşir, mahkeme kalemleri buralar, bunların yuvalandıkları yerler..
17 Aralık öncesi, okul, yurt, dershane, abone, iş ilişkisi gibi konularla ilişki kurularak kişiler hakkında suçlamada bulunmak bizi her zaman doğru bir sonuca götürmeyebilir. Kuşkusuz o zamanda hainler, kripto elamanlar vardı. Ama herkes bunlarla bir şekilde ilişkili idi.. Tabi ki soru çalmışsa suçludur, iftira etti ise, sahte evrak tanzim etti ise, kamu kaynaklarını hortumladı ise bunların hepsi, her zaman suç. FETÖ’cü olsa da suç, olmasa da..
FETÖ’cü de olsa, kimseyi yapmadığı bir şeyle suçlamamak gerek..
Bunların ikiyüzlü olduklarını unutmayalım. Çok rahat yalan söyleyebiliyorlar, iftira edebiliyorlar.. Yemin edebiliyorlar.. Her kılığa girebiliyorlar..
Arkadaşlarının kimliklerini alıp, onlar adına banka hesabı açabilirler. Böylece adımıza açılan hesap üzerinden himmetler toplanıp, bir takım adreslere para transfer edilmiş olabilir.
Herkes soru çalmadan söz ediyor da, bunlar bir sürü diploma ve akademik kariyer üretmişler.. Yurt dışında da yapmışlar bunları.. Bir sürü kayıt dışı işleri var. Borsa ve döviz işleri, para aklama, hayli işlemler hepsi var. Petrol kaçakçılığının da izi sürülürse FETÖ’nün izine rastlanması benim için sürpriz olmaz..
FOREX üzerinden para transferleri yapıyorlar.. Daha bunların çoğu ortaya çıkmış değil..
Hangi taşı kaldırsanız altından bu örgüt çıkıyor.. Bu yapı OPPUS DEİ-P2 karışımı bir şey..
Bu örgüt şimdi diğer dini yapılar, liberal, sol gruplara sirayet etmeye çalışıyor.. Oralarda gizlenmeye çalışıyorlar. Deşifre oldukları için korkuyorlar. Uluslararası sistemin kendileri hakkındaki kararının belirsizliği tedirginliklerini daha da artırıyor..
Bu yapının ABD, AB, NATO, Vatikan ve İsrail nezdinde bir iç politika sorununa dönüşmesi sürpriz olmayacaktır. Eğer başarsalardı Erdoğan ve arkadaşlarını Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne göndereceklerdi. Ama olmadı. Kazdıkları kuyuya düştüler. Aslında şimdi bu ülkeleri UCM’ye şikayet etmek gerek.. Tabi bu hadise karşısında BM, Avrupa - Arap - Afrika Birlikleri sessiz. NATO sessiz. Ama öte yandan mızrak çuvala sığmıyor. Batılı ülkeler suçüstü oldular. Karanlık planları ortaya döküldü. Demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti iddialarının yalan olduğu ortaya çıktı. Bu kriz sadece Gülen’in değil Kapitalizm’in de sonunu hazırlayacak bir gelişmeye kapı aralayabilir.
Dün, Baykal’ın üstünü çizen üst akıl, şimdi Gülen’in üstünü çizmeye hazırlanıyor..
Batılıların ilkeleri yok, çıkarları var. Bunu Gülen de görecek ve bir daha gülemeyecek.. Ağlamak için de fazla bir ömrü kalmadı sanki. Elbette ne olacağını Allah bilir. Görelim Mevla’m neyler. Selam ve dua ile..