Abdurrahman Dilipak
Nederland, ah Nederland!
Bretix, Trump derken, şimdi de Wilders. Sırada Almanya ve Fransa var.. Batıda Demokrasi ölüyor. Yükselen değer Faşizm.. Vahşi Kapitalizm Faşizmle buluşunca neler olacağını göreceğiz..
Hollanda’da 12,7 milyon seçmenin %30’u göçmen. Hollanda seçimleri Türkiye’deki referandumun ve son günlerde yaşanan krizin gölgesinde kaldı.. En çok konuşulan konu Hollanda’nın geleceği değil, İslam, Türkiye ve “yabancı”lar oldu!
2017’de Fransa’da nisan ve mayısta cumhurbaşkanlığı seçimi var, eylülde ise Almanya genel seçime gidecek.
Erdoğan’ın batıyı Faşistlikle suçlaması, batı siyasasının öncelikli gündem maddesi oldu.. Aslında batılılar bir süreden beri kendi içlerinde bunu tartışıyorlardı. Erdoğan söyleyince hepsi birlik oldu Erdoğan’a saldırıyor..
Batılı herkes Kızılderili katliamını, kara derililerin köleleştirildiğini, sarı ırkın sömürüldüğünü bilir. 1. Dünya savaşını, 2. Dünya savaşını da.. Soğuk savaşı da bilir ama bilmiyormuş gibi yapar. Suçluluk psikolojisi ile kendilerini gizlemek için, demokrasi maskesi kullanırlar. Demokrasi ile estetik ameliyatı yapmışlardır, Demokrasi dedikleri şeyi makyaj malzemesi olarak kullanırlar..
Hollanda seçimlerinde sürpriz yok. Seçim sonuçları krizi kronikleştirdi. Son kamuoyu araştırması Wilders’in %20’nin üzerinde açık ara önde olduğunu gösteriyordu. Wilders’e özenen Rutte ise %15 seviyesinde kalıyordu. Ötekiler ise (D66, CDA, SP, GL, PVDA) %5-10 aralığına sıkışmış vaziyette
Bu durumda kimse Wilders’le koalisyon kurmak istemediği için ve Wilders de tek başına 76’yı bulamayacağına göre Hükümeti yine Rutte kuracak ama bu durumda en az kendine 3 koalisyon ortağı daha bulması gerekecek.. Bunun anlamı da şu; kriz derinleşecek.
Erdoğan söyleyince kızıyorlar ama, gerçek ortada, Faşizm Hollanda’nın yükselen değeri. Faşist parti iktidar olmasa da lider durumda. Erdoğan’a bakacağınıza kendinize bakın.
Zaten Rutte de Wilders’i kıskanıyor. Onun gölgesinde kalan sağ bir politikacı. Son uygulamaları gösterdi ki, ona öykünüyor ve ondan geri kalır yanı yok ve bu ikisinin toplamı nerede ise iktidar için yeterli. Wilders iktidar değilse, ufaklıklar Wilders’e karşı olduğu ve Rutte’nin başbakanlığı Wilders’e vermek istemediği, onun gölgesinde kaybolmak istemediği içindir..
Gerçek şu, Hollanda’da seçimi Faşizm kazandı. Yani Wilders kazandı! Bakalım Erdoğan’a demediğini bırakmayan Alman basını bu gerçeği nasıl görecek. Şimdi gözler Rutte’de. Muhtemelen Rutte koalisyon için Hristiyan Demokrat CDA ya da sosyal liberal D66’nın kapısını çalacak. Belki bir 3. Partiye daha ihtiyaç olacak. Yani bir yamalı bohça hükümeti sözkonusu
Ancak Groen Links gibi küçük partiler de bu parlamento dengesinde kilit parti durumuna gelebilir. Jesse Klaver’in Yeşil hareketinin sandıktan 3. parti olarak çıkmasının sürpriz sayılmaması gerektiğini söyleyenler de var.. 30 yaşındaki Klaver’in, sol partiler arasındaki işbirliğiyle Rutte’ye karşı direneceğini söyleyenler de var. Ama sonuçta bir hükümet kurulacak. Ama bu arada Wilders ve Rutte olmadan bu meclisten bir hükümet çıkarmak kolay olmayacak. Çıksa bile bu kolay bir iktidar olmayacak. Bu da ana muhalefet lideri Faşist Wilders’in şansını daha da artıracak. Sol blok Rutte’yi desteklese bile bu kerhen verilen bir destek olacak.
Şunu açık, kesin ve net bir şekilde görelim, bu seçimin tek galibi var o da Wilders. Bir önceki seçimde 15 vekil çıkaran Wilders bu seçimde sonucu ikiye katlayabilir, hatta daha da fazla sandalye sahibi olabilir, oyunu katlamasa bile.
Göreceksiniz bundan sonra parlamentoda ve meydanlarda, mediada Wilders’in adı daha çok geçecek, sesi daha çok çıkacak.. Bunun sonucu Hollanda Faşistlerin stratejik üssüne dönüşecek.
Bugün dünya Hollanda’da kimin başbakan olacağını değil, Wilders’in alacağı oyu merak ediyor. Irkçı, Faşist, Türk, İslam ve yabancı düşmanı, İslamifobik Geert Wilders’in Özgürlük Partisi’nin (PVV) alacağı sonuç Avrupa’nın geleceği açısından yön gösterici olacak.. Wilders, göçmenleri ülkelerine geri göndermeyi, camileri kapatmayı, Kur’an’ı, ezanı, başörtüsünü yasaklamayı savunan bir faşist!
Batı Media’sı Nederland rezaletini görmezden geldi. Dahası Türkiye’ye, “Diktatör” diye Erdoğan’a saldırmayı tercih ettiler. Batı siyasası da, içimizdeki Nederlandlılar da olanlara bir kılıf uydurmaya çalıştılar.. Mızrak çuvala sığmayınca onlar da seslerini kıstılar.
12 Eylül 2012 seçimlerinde Mark Rutte’nin Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi %20.4 oy almış ve 31 milletvekili çıkarmıştı.. Dietrik Sampson’un Hollanda İşçi Partisi %19.6 oy aldı ve 30 milletvekili çıkardı. Bu seçimde Geert Wilders’in Özgürlük Partisi %15,5 oy alarak, 24 milletvekili çıkarmıştı. 150 sandalyeli mecliste ikisinin toplamı bile 76’yı bulmuyor, %51 etmiyordu. Seçmenlerin %30’u sandığa gitmediği için aslında başbakanın partisinin aldığı oy %13.2’de kalıyordu. Koalisyonun oy toplamı ise ancak %20’yi buluyordu..
2010 seçiminin sonuçları şöyle: Liberal Parti (VVD) 41, İşçi Partisi (PvdA) 39, Sosyalist Parti (SP)15, Özgürlükler Partisi (PVV) 15, Hristiyan Demokratlar Birliği (CDA) 13, Demokratlar 66 (D66) 12, Yeşil Sol (GL) 3, Hristiyan Birlik (CU) 5, Refomcu Devlet Partisi (SGP) 3, 50 Plus 2, Hayvanlar Partisi (PvdD) 2.
Bu sabah gün ışırken Hollanda seçimlerinin sonuçları da gelmiş olacak.
Görelim Mevlam neyler. Selâm ve dua ile..