Abdurrahman Dilipak
Müslümanlararası kavgada ben yokum
En güzel söz bu: “Ben Müslümanlardanım”. Beyn-el Müslimin olmak en güzeli.
İki Müslüman din üzerine tartışırlarsa, o tartışmadan genellikle en çok yumruk yiyen ben olurum..
“Dinde tartışmaya girmeyin” denmedi mi bize! Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır olabilirdi hani.
Ne kadar sabırsızız, tartışmayı ne çok seviyoruz. Bilirim “öfke baldan tatlıdır”.
Hani iki Müslüman tartıştıklarında, biz aralarını bulacaktık. Küsmek yoktu!
Dün birileri mızraklarının ucuna Allah’ın ayetlerini geçirip savaşıyorlardı, bugün bizler dillerimizin ucuna Allah’ın ayetlerini, resulün sünnetini geçirip savaşıyoruz. “Rüzgârınız kesilir” gecenin karanlığında, okyanusta yalnız başına kalan bir yelkenliye dönersiniz.
Hesap sormayı ne çok seviyoruz! Rakibini yenmek ne büyük haz veriyor öyle. Aşkla savunuyor, öfkeyle saldırıyoruz! Yanlış yapıyoruz, yanlış!
Ne yani, şimdi Şafilerle Hanefiler, parmağı kanayan adamın abdesti bozulur mu, onu mu tartışacaklar. Bunun kime ne faydası var? Muhkemleri bırakıp, müteşabihlerin peşine düşüp, zannınızı muhkemmiş gibi nasıl dayatıyorsunuz. Ruhsatı, azimeti unuttuk. Helal ve haramdan ibaret sanki dünya, vacip, sünnet, mendup, mübah, mekruh nereye gitti.
Düşünsenize bizim bir takım hocalara göre, sanki Allah’ın emrine uymazsanız haram, Resulün sünnetine uymazsanız mekruh, ama onlar gibi düşünmezseniz dinden çıkarsınız. Böyle bir şey olabilir mi? Aman ha! Şeytan sizi Allah’la aldatmasın. Unutmayın, “ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı.” Kelami konuları akaid meselesi gibi sunuyor birileri bize. Hanefi’ye göre “Amel imandan bir cüz değildir” mesela. Mezhep, tarikat hepsi birbirine karıştı. Birileri haşa Cebrail’e gerek görmeden her hafta Allah’la görüşüp geliyor. 3’ler, 7’ler, 40’lar halkasından mesaj getirdiğini söyleyenlerin dedikleri de birbirini tutmuyor.
Erdal Aslan kardeşim geçen gün bir mesaj göndermiş, evet “Üç büyük tehlike: 1- Akıllı insanların duygusuz oluşu, 2- Duyarlı insanların etkisiz oluşu, 3- Etkili insanların akılsız oluşu”.
Kazdal ağabeyle telefonla konuşuyoruz bazen de. Sahi bize ne oldu? Ne oldu ise azar azar oldu değil mi? Para, makam ve iktidar bizi bozdu gibi sanki. Oysa biz para, iktidar ve makamı bunun için istememiştik.
Mesela İmam-ı Caferi Sadık, İmamı Azam Ebu Hanife’nin hem hocası, hem de üvey babası idi. Aralarında bildik bir tartışma yok. Aslında bugünkü tartışmanın temelinde ne Hanefi gerçek Hanefi, ne Caferi gerçek Caferi.. Hanefilere göre Caferiler Rafızi, Caferilere göre Hanefiler Yezit!
Herkes kendine göre bir din uydurdu. O dine uygun Kur’an yorumu, gelenek ve hadis yorumu ya da uydurma hadisler üzerinden İslam olduğu iddia edilen dinler icat edildi.
Bakın, kim sizi kendine çağırıyorsa ondan uzaklaşın, kim sizi Allah’a, resulüne, kitaba çağırıyorsa, Müslümanların kardeşliğine çağırıyorsa onlara yaklaşın. Ama unutmayın, bazen insanlar kötü niyetli olmasalar da yanılırlar. Siz, siz olun aklınızı kiraya vermeyin. Din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin. Kendi aranızda, bir konuda ittifak ederseniz birlikte hareket edersiniz, değilse birbirinizi mazur görürsünüz. Unutmayın “Bu dünyada tartışıp durduğunuz şeylerin hakikati size öbür dünyada gösterilecektir”. O zaman pişman olabileceğiniz bir konuda nasıl bu kadar inatla kendi kanaatinizi öne çıkartabiliyorsunuz ki!
Öte yandan; eleştirilere karşı çok tahammülsüzüz. Birilerinin mezhebine, şeyhine, liderine, örgütüne, partisine, ırkına bir şey söyleme de kime ne söylersen söyle, birileri bundan rahatsız olmuyor. Oysa gerçekten Müslümansak, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacağız. Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa. Peki, biz bugün böyle mi yapıyoruz. İşi ehline mi veriyoruz? Yoksa!
Helale haram katmadan yemiyor birileri, hem de cami ile, vakıfla, yetimle kendi soygunlarını gizleyerek yapıyorlar bunu. Yani insanları Allah’ın adını kullanarak aldatıyorlar. Bu iman etmeyenlerin yaptıklarından ağır bir vebaldir. Allah’ın ayetlerini, geçici bir dünya malı için şeytanın varislerine satıyorlar! Kem alat ile kemalat olmaz. Haram para imar edilen yapının yapana hayrı dokunmaz.
Tartışan Müslümanlara bakıyorum da bazen haklı olduğunu düşündüğüm birinin üslubu başka bir felaket, başka bir fecaat. Biri esastan öteki usulden gümlüyor. Öyle şeyler söylüyor ki, dinleyen, özellikle de dinden habersiz birileri ondan öyle anlamlar çıkartabilir ki! Hani insanlara anlayışlarına göre hitap edecektik. Bizim ne söylediğimiz kadar, başkalarının bundan ne anladığına da dikkat etmemiz gerekmiyor mu?
Birileri İslam düşmanlarını bırakmış, ha bire diğer Müslümanların açıklarını, ayıplarını arıyor. Ahvali şahsiyesine giriyor. Haklı olmak, kimseye, başkasına haksızlık etmek hakkı vermez!
Birine öfkelenmişsek, küfür, iftira, dedikodu, gıybet sanki serbestmiş gibi. Biri 1 yapıyor, ona 10 şiddetle saldıramazsınız. Yapmayın efendiler! “Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yokeder.”
Hani Taif’e giden peygamber gibi olacaktık. Hani kendini kuyuya atan kardeşlerine, yaptıkları hatayı anlayıp, pişman olduklarında Hz. Yusuf’un söylediği gibi söyleyecektik! Hani “Affetmeyenler affedilmeyecekler” diyecektir.
Müsteşriklerin asırlardır ısıtıp ısıtıp servis ettikleri müfsid konuları yine birileri ısıtmaya başladı.. Müfessirler, Muhaddisler, Fakihler, Kelamcılar, Sufiler, Selefiler, Şiiler, rey taraftarları, masumiyet iddiasındakiler, gaybi meseleler, Ledun, avam, havas tartışmasını yine başlatacaklar. Kimi Şeriat, Hakikat, Marifet diye başlayacak, kimi Maturidi-Eşari tartışması başlatacak. Akıl-iman, ilim tartışması öte yandan.. Şu da var tabi, bizim “Alim” dediklerimiz dünyada ne olup bittiğinden habersiz büyük ölçüde. “Enflasyon”u bilmez “Faiz”i konuşur. “Gerçek para”ya ilişkin hükmü “Kaime”ye uygulamaya kalkar. “Aydın” dediklerimiz de dinden habersiz. Hangi alim Bitcoin hakkında ne biliyor bugün! Hani bilmediğimiz bir konuda hüküm vermeyecektik!
Allah’ın dini, yeri göğü, ölümü ve hayatı açıklar. Bizim yaşadığımız din karı ile koca, gelin ile kaynana arasındaki ihtilafı bile çözmüyor. O zaman haydin, Allah’a, resulüne ve kitaba. İstişare ve şuraya. İhtilaf edip de çözemezseniz, hakeme gidin! Unutmayın iman etmeden cennete giremeyeceksiniz, birbirinizi sevmeden gerçekten iman etmiş sayılmayacaksınız! Sahi, birbirinizi çok mu seviyorsunuz! Ey iman edenler iman ediniz! Kardeş olun ey Allah’ın salih kulları. İnnemel mü’minune ihvetün. Selam ve dua ile.
Not: Artık “Abla”, “Abi”, “Cemaat”, “İmam” diyemeyeceğiz nerede ise. Farklı bir şekilde “Kur’an halkaları” diye birileri bir şeyler yapmaya çalışıyor, bir başkaları çok daha farklı bir şey. Siz birini eleştirirken, bir başkası bundan başka bir şey anlıyor. Ben de, okurlarım da dikkatli olalım. Sözü dinleyelim, doğrusuna destek verelim, yanlışına karşı çıkalım inşallah! Ve tabi kafamızı kiraya vermeyelim.