DÜNYA
Müslüman kadınlara köpek muamelesi!
-
Fransa'da yasalar Müslüman kadınları hedef yaptı. Peçeli, başörtülü, şal kullanan kadınlar hem hakarete hem de saldırıya uğruyor.
-
Üstelik iş de verilmiyor. Hamile kadınlar sokak ortasında, büyük marketlerde saldırıya uğruyor. İşte Avrupa'nın göbeğindeki Fransa'daki insanlık ayıbı...
Fransa'da Müslümanlara yapılan zulüm uzun zamandır gündemde fakat dünya kamuoyu Avrupa'nın göbeğinde gerçekleşen bu insan hakları ihlali ve zulme sessiz kalıyor. Fransa'da yasalar Müslüman kadınları hedef yaptı. Peçeli, başörtülü, şal kullanan kadınlar hem hakarete hem de saldırıya uğruyor. Üstelik iş de verilmiyor. Hamile kadınlar sokak ortasında, büyük marketlerde saldırıya uğruyor. İşte Avrupa'nın göbeğindeki Fransa'daki insanlık ayıbı...
Malek Layouni 9 yaşındaki oğlunu Paris yakınlarındaki bir eğlence sitesine götürdüğünde Müslüman kimliğinin ya da başörtüsünün sorun olacağını düşünmüyordu. Ama tam tersine gittiği yerde asıl sorun bunlardı.
Yerel yetkililer plajda şişme oyuncaklarla Layouni'nin yolunu keserek ona hakaret etmek için “dini sembolle, sarhoş ve köpekle girilmez” işaretini gösterdi ve bu davranış başörtülü kadınların giremeyeceği anlamına geliyordu.
Bayan Layouni arkadaşları ve komşularının gözü önünde yolunun kapatılması nedeniyle aşağılandığı için mahçup olduğunu ve oğlunun “Anne, biz ne yanlış yaptık?” sorusuna verecek cevap bulamadığını ifade ediyor.
Fransa devlet okullarında peçe giyerek okula gelen genç kızları kısıtlayan ilk anti-peçe yasasının kabul edilmesinden 10 yıl sonra; inançlı Müslüman kadınların kara çarşaf, renkli ipek eşarp gibi başörtüleri, ülkedeki gergin ilişkilerin en önemli nedenlerinden biri oldu. Gerginliğin nedeni ise ülkede sürekli artan Müslüman nüfusuydu.
Anaakım politikacılar, örtülü kadınların iş, eğitim kurumları ve toplumsal hayatta erişimini engellemek için yeni önlemler ve yasaklar çıkarmak için gayret ediyor.
Politikacılar, bunun kamu düzeni yararına ya da laiklik adına, kilise ve devlet işleri ayrımını sağlamak için yaptıklarını iddia ediyorlar.
Ama bu görüşe muhalefet eden eleştirmenler bu çabaların laik düşünceyi teşvik etmek yerine özellikle Müslüman ve peçeli kadınlara karşı taşkın ayrımcılığı teşvik ettiğini öne sürüyor. Ve bu yapılanların sonuç olarak, kamu okullarında Hristiyan tatillerini kutlamanın, Müslümanlar tarafından, Fransa devletinin ırkçılık anlayışının bir parçası olarak görüleceğini ifade ediyorlar
Bazı eleştirmelerin tezlerine göre, Fransa'da Müslümanlara getirilen yasaklar, Batı’da Müslüman olan ve olmayanlar arasındaki derin ayrılığı sürdürmek isteyenlerin eline koz verecek.
Şimdiye kadar 2004 yılında Fransa’da kamudaki ilk ve orta öğretimde başörtüsünü yasaklayan 2 kanun çıkmıştı. Bir diğer yasak ise; nüfusun sadece küçük bir kesimi tarafından giyilen tam yüz peçesinin 2011’de yasaklanması oldu.
Ama Fransa'da başlarını, saçları görünmeyecek şekilde, eşarp ya da şal ile çene altından gevşekçe bağlayan inançlı Müslüman kadınlar, yeni yasaların kendilerini hem istismar konusu hem de hedef yaptığını, örtülerinin başlarından çekilmeye çalışıldığını, tükürüldüğünü ve yolda insanların kendileri ittiklerini söylüyor.
Bazı şehirlerde, başları örtülü annelerin çocuklarını okuldan alması ya da okul gezilerine katılması engellendi. Fransa'nın büyük indirim mağazalarından biri, rutin olarak kapalı kadınları aramakla suçlanıyor. Hatta bazı kapalı kadınların markette saldırıya uğradığı da biliniyor.
Son dönemde Toulouse’de başörtülü hamile bir kadın kendisine “kirli Müslüman” diye bağıran bir genç tarafından cadde ortasında hastanelik edildi.
İslamifobiye Karşı Ulusal Gözlemevi’nden bir gözlemci grup tarafından yapılan çalışmaya göre; son iki yılda Müslüman olmayanlar tarafından müslümanlara uygulanan şiddet ve saldırı içeren olayların yüzde 80’i kadınlara yönelik gerçekleşiyor.
İslamifobiye Karşı Ulusal Gözlemevi Grup Başkanı Abdallah Zekri “İşin iğrenç tarafı bu tür şiddet olayları güpegündüz gerçekleşiyor ve çevredeki insanların tamamı bu duruma kayıtsız kalıyor” diyor.
Müslümanlar, Fransa’da toplam nüfusun yüzde 8’ini oluşturuyor. Fransa; Kuran’ın emirlerini mütevazi bir biçimde yerine getiren ve dünyadaki Müslüman kadınların standart olarak başlarınını örttükleri örtüleri örten kadınlardan uzun süredir rahatsızlık duyuyor.
Son dönemde, Fransız liderler hiç olmadığı kadar peçe yasağının üzerine eğildi. Fransız liderler bir dizi etken tarafından yönlendiriliyor. Aşırı sağcılığın da yükselmesi ile birlikte, maalesef bu durumu Fransa’nın Müslümanlaştırılması olarak görüyorlar.
Ve Fransa’nın kendi içinde yerli radikal dinci grupların Ocak ayında Charlie Hebdo'ya gerçekleştirdikleri iki saldırı bu liderlerin değirmenine şu taşıyor.
Eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy gibi sağcı politikacılar kapalı kadınların üniversiteden men edilmesi için çağrı yapıyor. Sarkozy’nin partisinin üyeleri; kamusal alanlarda, başını kapatan kadınlara yeni cezalar getirilmesini talep ediyor.
Soldaki partiler içerisinde gücü az olan bir parti ise hukümet sözleşmeleri ile gündüz bakım merkezlerinde çalışan örtülü kadınların çıkarılacak yasayla yasaklanması istiyor.
Hatta, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın sosyalist iktidarının genç Kadın Hakları Bakanı Pascale Boistard; ocak ayında yaptığı açıklamada “Peçenin üniversite seviyesinde yer alması gerektiğinden emin değilim” diye açıklama yapmıştı.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu Komseri Nils Muiznieks; 2014 yılında Fransa’da gerçekleştirdiği araştırmada, kapalı kadınlara karşı yükselen saldırıların kaygı verici boyuta ulaştığını açıklamıştı. Muiznieks, Fransa’yı Müslüman kadınlara ait kıyafetlerle uğraşmasından dolayı eleştirmiş “Bu yapılanlar sadece müslüman kadınları damgalar ve hedef gösterir” demişti.
Birçok Fransız yetkili başörtüsü karşıtı yasaları savunuyor. Yüzü tam kapatan peçe yasağının Belçika’da da benzerinin olduğunu Hollanda’nın yeni bir düzenleme yapacağını ve bunun güvenlik nedeniyle gerekliliğini savunuyor.
Yetkililer okullarda peçe ve başörtüsünün yasak edilmesini talep etmelerine 1989 yılındaki bir olaydan örnek veriyorlar. O yıllarda devlet okulunda başörtüsünü çıkarmak istemeyen üç genç kızın evine gönderildiğini ve bunu laikliği sağlamak için yapıldığını iddia ediyorlar. Yetkililer; Yahudi takkelerinin ve büyük Haç'ların ve diğer gösterişli dini işaretlerin de yasaklandığına dikkat çekiyorlar.
Laiklik kavramı Fransız Devrimi esnasında hükümet tarafından Roma Katolik Kilisesi'nin etkisini sınırlamaya yönelik geliştirilmişti. Yalnız son zamanlarda uzmanlar bu olayların “hakların çığlığı” haline geldiğini ve büyüyen Müslüman nüfusun korkutucu etkisi olarak görüldüğünü ve bunun karşısında Fransız yaşam geleneklerini savunmak için bir silah olarak yeniden tanımladığını öne sürüyorlar.
Oysa, peçe ile ilgili kısıtlamalar için daha fazla güvenlik aramalarının yapılması bile; Fransa’daki peçe yasağı yasasının sorunlu olduğunu kanıtlıyor. Uzmanlar; Fransız Müslümanların sadece çok küçük bir kısmı (500-2000 arası) bu şekilde giyinirken bunun neden bir sorun haline geldiği hakkında sorguluyor.
Yasaların çıktığı zamandan bugüne son 3 yılda 1000’den fazla 150 Euro’luk ceza uygulandı. Öyle görünüyor ki onlarca kadın, polisle çıkan arbededen memnun değil. Fransa'da bir Müslüman kadının bu yüzden 80’den fazla ceza aldığı ve sadece birkaçını ödeyebildiği belirtiliyor. Bu soruna çare olmak için zengin bir Cezayirli işadamı Müslüman kadınlara kesilen cezaları ödemek için bir fon kurdu.
Araştırmacılar, kapalı Fransalı Müslüman kadınların artık evlerinden çıkmaya korktuğunu söylüyor.
İnsan haklarını destekleyen kar gütmeyen Açık Toplum Vakıfları üzerine 2 rapor hazırlayan Naima Bouteldja Müslüman kadınlar için “Bu en kötü durum senaryosu. Onlar özgür değiller bu yasalarla hapsedildiler” diyor.
Diğer taraftan yasakları tiye alan Fransız Müslüman kadınlar, Ortadoğu’dan gelen varlıklı yüzleri peçeli, ellerinde pahalı çantalar taşıyan turist kadınların Champs¬Élysées’de gezerken veya Côte d’Azur tatil yaparken yasayla dalga geçtiklerini söylüyor. Fransız Müslüman kadınlar bu yaşananların, peçe yasaları üzerindeki sabit tartışmalarda neyin yasak olduğu neyin olmadığı konusunda insanları da şaşırttığını belirtiyor.
Bir başka örnek de Paris’in kuzeyindeki Meru şehrinden; peçeli bir annenin yaklaşık 18 ay devlet okullarında sınıf gezilerine refakat etmesine izin çıkmadı. Bunun yanı sıra ne de, çocuklar için Hıristiyan kutlamaları bağlantılı tatil partilerine yardımcı olabilecek.
Aktivitelerden men edilen 34 yaşındaki Ouassila Arab isimli anne Noel partisine işinin başında olduğu için gelemediğinden yasaklanan ilk örtülü anne olduğunu anlatıyor. Açtığı dava halen devam ediyor.
Babası Cezayir’den yol yapımına yardım için getirilen doğma büyüme Merulu Ouassila Arab “Fransa bize ihtiyaç duyduğu zaman bizi istiyor” diyor. İnancı kuvvetlendikten sonra 20’li yaşlarda başını örten Ouassila Arab “Fransa, şimdi bizimle o kadar ilgilenmiyor ”diyor. Ama birçok örtülü kadın gibi o da bunun bir tercih olduğunu ve bedeli olduğunu söylüyor. İş bulma konusunda sorunlar yaşadığını ve bu yüzden bir saatlik yolu teperek Paris’te Müslümanların ait bir inşaat şirketinde sekreterlik yaptığını anlatıyor.
Kapalı kadınlar, diğer dini sembolleri belirgin olarak taşıyanlar gibi, laiklik yasaları gereğince resmen kamusal sektörlerde çalıştırılmıyorlar. Kuşkusuz bu uygulamada, kısıtlamalar başlarını örten Müslüman kadınlar üzerinde geniş bir etkiye sahip.
Geçen Pazar, Paris'in bir banliyösü Montreuil’de bir apartman dairesinde bir grup Müslüman kadın, din ve ahlak konuları üzerine konuşmak ve peçe konusunu görüşmek üzere aylık bir toplantıya katıldı.
Kadınların hepsi özel yaşamlarında peçelerini giydiğini ama işe giderken çıkarmak zorunda kaldıklarını ve bazılarının araçlarında başörtülerini değiştirdiğini kaydediyor. Kadınlar arasında finansçı, pazarlamacı, eczacı , gözlükçü ve beslenme uzmanı olarak çalışanlar var.
Kadınların birçoğu örtüleri ile iş bulmak istediklerini ama işverenlerin kendilerini o halde gördüklerinde hemen vazgeçtiklerini anlatıyor.
Paris’in bir başka banliyosundan 33 yaşında büyük bir inşaat şirketinde mühendis olarak çalışan Müslüman bir kadın yıllardır işyerinde başını kapatamadığını ama 10 yıl sonra karar verdiğini ve bunu deneyeceğini ama bunun çok zor olacağını söylüyor.
Patronunun bu konuda kendisini desteklediğini ama giyeceği örtünün şirin, renkli ve boynunu kapatmayacak şekilde olması gerektiğini söylediğini aktarıyor.
İşyerinde bazı yardımcılarının kendisi ile konuşmayı kestiğini; hatta bazı çalışanların, atrona giderek, "kadının bu şekilde giyinmesine izin verilmemesi gerektiğini ve bu şekilde şirketi temsil edemeyeceğini" söylediğini belirtiyor. Mühendis kadın "Beni işten atmak istediklerine eminim” diyor.
Malek Layouni’ye ilişkin yasağı; savunan Wissous Belediye Başkanı Richard Trinquier; “Fransa’nın laiklik konusundaki kararlılığını koruduğunu kaydediyor. Gazetenin aktardığına göre, Sarkozy’nin merkez sağ partisi UMP üyesi belediye başkanına göre dini sembollerin kamusal alanda yükselen bir trendle kullanılmaya başlaması toplumun birlikte yaşamasına engel oluyor. Gazetenin aktardığına göre konu hakkında başkan demeç vermeyi reddediyor.
Yargıç, Wissous davasında Malek Layouni lehine kadar verdi ve plaj sonunda Layouni’ye açılmış fakat bu olay o köyde bir tramvaya neden olmuş ve köy sakinlerini ikiye bölmüş. Layouni derin bir iç çekişle kocasının kendisine “İçimdeki umudu kaybettim” dediğini aktarıyor. Bölgede bir çayevine sahip Layouni çifti Wissous’un yeni belediye başkanının seçilmesiden sonra işlerinin kötüye gittiğini, İşyerlerini bu yıl kapatacaklarını ve akrabalarının olduğu şehre taşınacaklarını ifade ediyorlar.
Kaynak : Haber7-Washington Post