Abdurrahman Dilipak
Laik AB bizden ne istiyor!
Laik AB, kendi “Hristiyan”lığını öne sürerek bizim “Müslüman” kimliğimize karşı çıkıyor.. Hani o demokrasiniz, o hoşgörü kültürünüz, çoğulculuğunuz, katılımcılığınıza ne oldu ya hu!.. Çıkarlarınız sözkonusu olduğunda hepsini helvadan put yapıp yiyordunuz değil mi? Afiyet olsun.. Ya da bunlar makyaj malzemesi idi değil mi? Loreal, Maybelline, Deborah gibi bir şey yani. Şeffaflık deyince içini, gösteren kıyafetleri anlamalıyız.. “Maskara”lık bir şey mi idi sizin için o insan hakları, hukuk devleti filan dediğiniz şey.. Ya da kendinizi maskeli baloda mı sandınız. Bizi AB’ye alıp aklınızca Hristiyanlaştıracaktınız öyle mi, Çağdaşlaştıracaktınız, Batılılaştıracaktınız..
1960’larda işçi alırken, sağlıklı, okumamış olanları Anadolu’nun bozkırlarından toplayıp, Paris, Londra, Berlin, Roma’nın metrolarına fırlatacaktınız. Onları dönüştürüp, servet sahibi yaptıktan sonra onların çocuklarını tekrar Türkiye’ye gönderip bizi dönüştürme hayalleriniz vardı değil mi? Ama olmadı işte.
Harfimizi değiştirerek bizi tarihimiz, kültürümüz, geleneğimizden koparacağınızı sandınız, laikçi uygulamalarla dinle aramıza mesafe koyacağınızı düşündünüz, kıyafetimizi değiştirerek bizi kendinize benzettiniz, zaman, mekan algımızı değiştirmeye çalıştınız, nisbeten başarılı da oldunuz. Ama işte buraya kadar..
Anadolu yaylalarında çıplak ayakları ile şaraplık üzüm ezen Normandiya köylülerini arayan, Musolini’nin terbiye diktatoryasına hayranlık duyan yerli misyonerlerinizin çabaları boşa çıktı.. Aslında AB üyeliği için 1000 ya da 3000 yıl tarih biçenler, bizi kendilerine benzetmenin imkansızlığına vurgu yapıyorlar, bu ifadeleri ile.. Türkiye’nin AB’ye kabul edilmemesinin tek sebebi, Müslüman kimliğimizden vazgeçmememiz.. Kemalizm başarısız oldu. Tek partinin zulmü de. Darbeler bunun için yapıldı, ama darbeciler de başarısız oldu.
Son umutları Paralel yapı idi. O da çöktü. Yüz milyarlarca dolar harcadıkları projeleri bir anda çöktü. BOP da bu projenin askeri ve siyasi ayağını oluşturacaktı.. O da bitti. O zaman Türkiye’yi AB’ye niye alsınlar ki.. 80 milyonluk nüfusu ile hatta Suriye, Gürcistan, Irak’la bütünleşme iradesine sahip bir Türkiye’yi içlerine alıp ne yapacaklar..
1950’de Türkiye’nin nüfusu 21 milyondu. 1960’da 28 milyon oldu. 1970’de 36 milyon.. Biz 2023’de bu göç dalgasından sonra 100 milyona gidiyoruz. AB’de nüfus eksiye gidiyor..
Bugün AB’de yaşayan Müslüman sayısı, 1970’deki Türkiye’nin nüfusundan fazla. AB Türkiye’yi taşıyamaz.. Türkiye’yi kabul etmemelerinin asıl sebebi bu.
Türkiye AB içinde ya iktidar ortağı olur, ya ana muhalefet.. Onları korkutan da bu..
AB gideceği yeri bilmeyen bir kaptan gibi. Onun için hiçbir rüzgar onlara fayda sağlamaz.. Onlar Türkiye ile yapamadıkları gibi, Türkiye’siz de yapamazlar.. Onlar bizi “boy verince budamak, solunca sulamak” isteyecekler hep. “Hayır” diyen bir Türkiye istemiyorlar. Onların ucuz asker deposu olalım, sıçrama tahtası olalım istiyorlar..
Müslümanları atomize etme, birbirine kırdırma senaryoları, DAEŞ, PYD, PKK, HDP, Paralel yapı, Gezi senaryoları hep birbiri ile ilişkili senaryolar..
Türkiyesiz olmuyor, Türkiye ile de olmuyor.. Bu arada İsrail askeri istihbarat şefi tümgeneral Herzl Halevi’nin “IŞİD kaybederse zor duruma düşeriz” açıklaması aslında birçok şeyi açıklayacak mahiyette. İsrail bu sebeble ABD’nin başını çektiği uluslararası koalisyonun IŞİD’le mücadelesini desteklemiyor. İsrail aslında batının ruhunu temsil ediyor.. İsrail’in bugünkü konumu batının ileri karakolu olması ile ilgilidir.. Bir yandan AB Türkiye arasında mesafe koyarken, öte yandan İsrail Türkiye’ye yakınlaşma çabasında.. Türkiye karşısında AB, ABD ve İsrail arasında din temelli bir ittifak var.. Rusya da bir şekilde bu ittifakın içinde..
Komünistlerin, Sovyetlerin dağılmasından hemen sonra fanatik bir haçlıya dönüşmelerinin arkasındaki asıl sebeb bu olsa gerek.. Komünist, laik fark etmiyor, ya da liberal, ateisti bile kültürel aidiyet olarak Hristiyan..
Batıda İslamifobia durup dururken ortaya çıkmış bir şey değil.. Ilımlı İslam’dan söz eden kimse, İslamifobiayı icad edenler de onlar. Müslümanları kendilerine benzetmek istiyorlar. Yani alameti farikaları yok edilmiş bir İslam istiyorlar.. Bu sadece bizimle başlayıp biten bir hedef değil, Türkiye üzerinden İslam dünyasını dönüştürmek istiyorlardı, olmadı.. Yaşadığımız gerçek batının bu planının iflas ettiğidir.. Bunun yerine koyacakları yeni bir planları da yok.. Batı dünyası eğer İslam dünyasını teslim alamayacaksa bu batı için sonun başlangıcı anlamına gelmektedir.. Batı İslamifobia politikasını sürdürecek olursa bu batının Türkiye ile daha doğrusu Türkiye’nin şahsında İslam dünyası ile hesaplaşmaya girişeceği anlamına gelebilir.. Zaten bu niyetleri başından beri belli idi. SSCB dağılınca, soğuk savaş bitince NATO tehlikenin rengini kırmızıdan yeşile çevirmişti. Bunun anlamı açıktı.. Batı çalışma grubu aslında bu savaşın Truva atı idi. Ama ABD, Paralel yapı üzerinden ılımlı bir İslam politikasına destek verince BÇG ile Paralel yapı arasında savaş çıktı.. Ergenekon ve Balyoz davaları, Paralel yapı ile BÇG arasında bir savaşa dönüştü.. Bu batının taşeronluğu için siyasi kahyalar arasında çıkan bir savaştı..
Batı sadece Paralelciler ve laikçileri almadı yanında, İslam karşıtlarını, liberalleri, solcuları herkesi yanına almaya çalıştı. Kontrol dışı unsurları ise birbirine karşı kışkırtma yolunu seçti. Dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik, felsefi ve vicdani kanaat farklılığına sahip herkesi birbirine karşı kışkırtarak kontrollü bunalım stratejisi ile dindarları atomize ve nötralize etmeye çalıştılar ve çalışıyorlar.. Ama suçüstü oldular. Deşifre oldular ve çözülme başladı..
Avrupa bizden inancımızı, tarihimizi, kültürümüzü, kimliğimizi, bizi “biz” yapan, bizi kendilerinden ayırt eden, alameti farikamız olan ne varsa onu terk etmemizi istiyor. Bu konudaki cevabımız açık, net ve kesin, “hayır”.. Sizin dininiz, yaşam tarzınız size, bizimkisi bize. Herkes kendi yoluna. Biz Müslümanlarla müttehid olacağız. Siz isterseniz, erdem üzerine ittifak yapabiliriz. Size duyduğumuz öfke, korkmayın bizi sizin hakkınızda adaletsizliğe sevk etmeyecek. Biz, siz değiliz.. Nimet külfet dengesine dayalı itilaflar da gerçekleştirebiliriz. Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmetiyiz. Bütün insanların hayrına olmayan bir öneri ise bizim önerimiz olmayacak.. Karar sizin. Selâm ve dua ile.