Abdurrahman Dilipak
“Kudüs Müftüsü’nün Oğlu İstanbul’dan Arsa Bakıyormuş”!?
Başlığa inanıp beni aramayın, ya da Kudüs’e gitmek için uçak saatlerine filan bakmayın. Bu bir ironi.. Adamın oğlu olup olmadığını, varsa ne iş yaptığını da bilmiyorum..
Kudüs Müftüsü’nün oğlu İstanbul’dan Araplar için arsa, gayrimenkul almaya gelseydi, bizim işadamları kendinden randevu almak için herhalde beni arayıp yardım isterlerdi..
Öyle ya, Kudüs Müftüsü’nün oğlu, kim bilir kimleri tanıyordur. Onlara yakın olmak isteyen birçok kişiye de daire, villa satışı yapma umudu ile ne kadar çok kişi görüşmek isterdi kendisi ile..
Ama Kudüs Müftüsü İstanbul’daydı, Türkiye’ye teşekkür için gelmişti, insanları cennete çağırıyordu, ne işadamlarımız, ne hoca efendiler, STK temsilcileri, kimse ortalıkta çok fazla gözükmedi.. Bazı kişiler için “para getirmeyen görüşmeler” boşa geçirilmiş zamanlardır ve kimsenin boşa harcayacak zamanı yok..
Hem yarın biri beraber görür de, senin o adamlarla ne işin vardı derse ne diyecek! Sakallı, sarıklı, yaşlı bir adamla konuşacak neyi olabilir ki, bu zevatın. Hem yarın Kudüs, Filistin için para filan isterlerse!
Siz sadece dünyalık peşinde iseniz, en iyisi hafta sonu için Gürcistan’da otellerde yer var mı ona bakın, ya da Moldovya filan..
“Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir” der bir zat. Zaten kitap da yazılan şey şu değil mi: “Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır”. “Zalimlere yardım etmeyin, sonra ateş size de dokunur” denmedi mi bize! Hz. Ali’ye nisbet edilen bir söz var: “Yöneticileri fakir olan milletler zengin olur. Yöneticileri zenginleşen milletler de fakirleşir”miş.
Adi insanları yüceltir, ali insanları onlara muhtaç, mecbur bırakır ve onların insafına bırakırsanız helakiniz yakın olur.
Bize oturduğu koltuktan şan, şeref alanlar değil, oturduğu koltuğa şeref veren adamlar lazım.. “Kökü mazide olan ati” gençler lazım.. Harami, harabi, harabati, müfsit, heva ve heveslerinin peşinde koşan nesiller değil!
Ya hu, bir de şunu öğrenebilsek, kimse ecelinden fazla yaşamayacak ve kimse rızgından fazlasını yiyemeyecek. Ne diye debelenip durur ki insanoğlu o menfaat bataklığında.
Ben Müslümanlardanım. Davet beklemiyorum..
Kızıyorum, eleştiriyorum, ama bilin ki, sevgim nefretimden, merhametim gazabımdan büyüktür. Evet kızgınlığım sevgime mani değil, sevgim de eleştirmeme mani değil.. Sevince hatasını görmeyenlerden, eleştirince sevgisini yitirenlerden değilim..
Hakkın hatırı, halkın hatırından üstündür, bir topluluğa düşmanlığım bile beni onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemesidir duam.. Ben Müslümanım, “Müslümancı” da değil.. Müslümancılığı bile ırkçılık sayarım.. İlk haram, ilk lanet ve şeytanın en eski ve en keskin fitnesi ırkçılıktır.. Adalet gözetmeyen her “taraftarlık” ırkçılıktır.
Sakın, Şeytan bizi Allah ile aldatmasın.. Biz de kendimizi başka dini semboller, kişi ve kurumlarla kandırmayalım.. Bakın bile bile zulüm, fısk ile malul iken ve bundan pişmanlık duymazken, kimse kendini namaz kılıyor, Umre’ye gidiyor olmakla kandırmasın..
Geçen hafta “Teşekkürler Türkiye” etkinliği ile ilgili olarak İslam ülkelerinden gelen kanaat önderleri ile birlikte olduk.. Onların gözündeki Türkiye adeta bir mitoloji kahramanı gibi, ama içimizdeki ağaç kurtları yüzünden birçok şey berbat oluyor.. Ah şu “içimizdeki beyinsizler” yok mu? Bir de gözleri olup görmeyen, kulakları olup duymayan, kalpleri var hissetmeyen kimileri yok mu? Onlara bakınca bu taraftakiler onlara göre zemzemle yıkanmış gibi.
Bir CHP’li, yanındaki hanıma şöyle diyor: “Bir çukura düşsem, ölürüm de, bir başörtülü beni kurmak için elini uzatsa o eli tutmam”. “Çukurdaki laikçi kadın”ın dünyası böyle bir dünya! Laiklik onun için din, din ise haram, günah! Bu kafadaki insanlara ne anlatacaksınız “Söylesen de bir söylemesen de”. Hani şu Manavgat suyunu Kıbrıs’a taşıyan boru hattının açılışında, bir grub çağdaş (!) kadın ellerindeki pankarta ne yazmışlardı; “Sidiğimizi içeriz suyunuzu içmeyiz. Cünüb gezeriz suyunuzla yıkanmayız.” Bunu yazarken de utanıyorum, ama bir zihniyeti tanımak açısından bu örnek önemli.. Kılıçdaroğlu denen kişi bu zihniyet sahiplerinin önderi.. Aralarında bir tencere-kapak ilişkisi var.. “Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş”
Aslında halk, bu CHP zihniyetindekilere bakıp, AK Parti’ye sığınıyor.. Birileri de bu büyük teveccühten istifade ederek köşe dönmeye çalışıyor.. Yani AK Parti’ye teveccühün arkasında birçok faktör yanında bu faktörün varlığını da bir kenara not etmek gerek..
Bu arada, Gülen hocaefendi hazretlerinin müridanı, daha önce gittikleri ülkelerde Erdoğan’ın hocaefendinin sadık bir müridi olduğunu, onun hocaefendi tarafından yetiştirildiğini, görevlendirildiğini filan anlatıyorlarmış. Buna inanan o zevat bugün gelinen noktayı anlamakta güçlük çekiyordur.. Birçok kişi Erdoğan’ın yanından ayrılıp hocaefendinin eteğine tutundu, ama çok daha fazla kişi de oradan kopup Erdoğan’ın yanına geldi.. Yarın tekrar Gülen güçlense bunların bir kısmı herhalde tekrar eski yuvasına döner. Adamların arzı ihlas ettikleri tek dergah var, o da çıkarları, para, makam.. Para varsa Kudüs Müftüsü’nün de peşine takılırlar, yoksa oradan ayrılırlar, papazın, hahamın peşine takılırlar..Kapitalizmin putu paradır çünkü!
Keşke aşk ve öfke sarmalından kurtulabilsek. Evet bir Müslümanız, ama Müslümancı değil. Bizim kardeşliğimiz din temellidir. Bu kardeşliğin çerçevesini din çizer.. Din çerçevesi dışındaki işler ve sözler kardeşlik hukukunun dışında kalır. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, biz mazlumdan yana zalime karşı oluruz mesela. Mesela, işi ehline veririz. Ehliyet ve liyakat imandan önce gelir. Gelmeli. Yeryüzünün bütün açları ümmetin yetimidir mesela. Bütün mazlumlar ve erdemli insanlar bizim tabii müttefiklerimizdir. Onlar bizim için müellefetü’l-kulûb’dur.. Ve yeryüzünde değer üreten herkesle nimet ve külfet dengesine dayalı itilaflar gerçekleştirirz. Bir topluluğa olan öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemeli tabii ki. Bütün insanlığın hayrına olmayan bir teklif, bizim teklifimiz olmamalı. Çünkü biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmetiyiz.
Selâm ve dua ile.