DÜNYA
"Katliamlara sessiz kalanlar Kobani için ayağa kalktı"
-
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suriye'de 300 bin insanın katledilmesine sessiz kalan dünya, şu anda Kobani'de ayağa kalkmış durumda" dedi.
RİGA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "300 bin insanın ölümüne, katledilmesine sessiz kalan dünya şu anda Kobani'de ayağa kalkmış durumda. Peki çok güzel de Dera için neredeydiniz? İdlib, Hama, Humus, oralar yanarken neredeydiniz? Örneğin PKK gibi kanlı bir terör örgütünü umursamayan dünya bir anda IŞİD terör örgütü için ittifak kurabiliyor. İyi de PKK ülkemde 40 binden fazla insanı öldürürken neredeydiniz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Letonya Meclis Başkanı Solvita Aboltina'nın Parlamento'da onuruna verdiği ve basına kapalı gerçekleşen öğle yemeğinin ardından Letonya Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi'ne geldi.
Erdoğan, buradaki konuşmasına, Baltık coğrafyasının tarihi üniversitesinde öğrenci ve akademisyenlere hitap etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirerek başladı.
Riga'ya, dün akşam saatlerinde geldiğini ve verimli görüşmeler gerçekleştirdiğini dile getiren Erdoğan, Türkiye'nin Letonya'yı 1925'ten itibaren özgür ve bağımsız bir ülke olarak tanıdığını, 1991'de diplomatik ilişkilerin yeniden başladığını, o günden itibaren de gerek siyasi gerek ekonomi alanındaki işbirliğinin sürdüğünü ifade etti.
İki ülkenin yıllık ticaret hacminin 323 milyon dolar olduğunu, bu yılın ilk sekiz ayı sonunda 236 milyon dolarlık ticaretin gerçekleştiğini dile getiren Erdoğan, hedeflenen 1 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşılması için iki tarafta da gerekli iradenin olduğunu kaydetti.
Türkiye'ye, Letonya'dan geçen yıl 55 bin turist geldiğini, Türk öğrencilerin eğitim için tercih ettiği ülkeler arasında Letonya'nın da bulunduğunu anlatan Erdoğan, her alandaki ikili ilişkilerin gelişmesi için yoğun gayret gösterildiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "NATO içinde olduğu kadar AB sürecinde ve ekonomik alanda, çok daha iyi seviyelere Letonya ile birlikte ulaşacağımıza inanıyorum" dedi.
"Ölüme neden olan silah ne olursa olsun, bu suçtur"
Erdoğan, "Sevgili öğrenciler, şuna dikkatinizi çekmek istiyorum, bir şey devamlı sizlerin önünüze gelecektir veyahut da internette vesaire bunu takip edeceksiniz, hep şunu söylerim, silahlarda kimyasal silahları gündeme getirirler fakat konvansiyonel silahları gündeme getirmezler" ifadelerini kullandı.
St. Petersburg'daki G20 toplantısını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"G20 toplantısının akşamında 20 ülke ve uluslararası bazı kuruluşlar, bir çalışma yemeğindeyiz ve çalışma yemeğinin gündemi Suriye'deki gelişmeler. Tabii herkes konuşuyor ama konuşurken söylenen şu, 'Kimyasal silahlar kullanıldı Suriye'de, dolayısıyla bu kimyasal silahların kullanılmasına karşı ne yapacağız?' O zaman Suriye'de kimyasal silahlarla ölenlerin sayısı bin 600'dü. Fakat konvansiyonel silahlarla ölenlerin sayısı o zaman 120 bindi. Şimdi tabii 300 bin oldu.
Tabii sıra bize geldi, biz konuşmaya başlayınca dedim ki 'Bir şey benim burada dikkatimi çekiyor. Kimyasal silahlarla bin 600 kişi öldü ancak konvansiyonel silahlarla 120 bin kişi öldü. Niye biz konvansiyonel silahları bir kenara koyuyoruz da bin 600 kişinin ölümüne sebep olan kimyasal silahları konuşuyoruz? Şu anda biz varil bombalarıyla, gökten yağdırılan uçaklardan bombalarla, helikopterlerden bombalarla öldürülen 120 bin insanı niye konuşmuyoruz?' Yani kimyasal silah kullanılınca suç, konvansiyonel silah kullanılınca suç değil."
"Neticesi ölüm olan ve bu ölüme neden olan silah ne olursa olsun, bu suçtur ve bizler siyasiler olarak bunun tedbirini almamız gerekir" diyen Erdoğan, "O günden bu güne o 120 bin sayısı 300 bin oldu, kimyasal silahlarla öldürülenlerin sayısı 2 bin oldu hala kimyasal silahlar konuşuluyor ama 300 bin insanın ölümü, o konvansiyonel silahlar konuşulmuyor" görüşünü bildirdi.
"Sayı daha sonra artar mı artmaz mı şu anda bilemiyorum"
Şimdi Kobani diye bir olayın tutturulduğunu dile getiren Erdoğan, "Bu Kobani'nin önemi nedir? Kobani'den 200 bin insan benim ülkeme geldi ve içeride artık sivil kalmadı. İçeride kalan 2 bin tane şu anda PYD'li" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2 bin PYD'linin şu anda orada IŞİD ile mücadele sürdürdüğünü belirterek, "Onlar da terörist onlar da terörist. Bu PYD benim ülkemdeki bölücü terör örgütü PKK'nın aynıdır, hiçbir farkları yok. PKK'nın Suriyeli liderlerin bir tanesi de şu anda PYD'nin içinde savaşmaktadır" dedi.
"Bütün bunlara karşı şu anda işte geçen gün biliyorsunuz Amerika, kendilerine silah yardımında bulunmuştur" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu silah yardımında bulunurken, indirilen silahların bir kısmı PYD'nin eline geçerken bir kısmı yine kimin eline geçti? IŞİD'in eline geçti. IŞİD kendi sitelerinden bunu yayınladı mı? Yayınladı. Herhalde gördünüz. Şimdi, biz ne işe yarıyoruz? Biz kendilerine dedik ki 'Sayın Obama, bakın siz bu silahları onlara vermeye kalkarsanız bu onların da eline geçer. Bu PYD'nin kendisi zaten terör örgütüdür. Burada gelin bakın, ılımlı muhalifler var ki bu ılımlı muhalifler hem rejime muhaliftir hem IŞİD'e muhaliftir. Kim bunlar? Bir, Suriye Ordusu. İki, eğer bu Suriye Ordusu'nu kabul etmiyorsanız o zaman peşmergelerle bu işi yürütelim. O zaman kendi topraklarımızdan peşmergelerin kontrollü bir şekilde Kobani'ye girmesine biz yardımcı oluruz.' Bu da PYD tarafından kabul edilmedi. Niye kabul edilmedi biliyor musunuz? Çünkü 'PYD terör örgütü Kobani'deki hakimiyetini kaybederse durum ne olur? Peşmergeler gelir oraya hakim olur, o da bizim için sıkıntı olur' gibi bir mantık çalıştırılmaya başlandı."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şu anda garip olan peşmergelerden şu anda, düne kadar kabul edilmiyordu, son anda şimdi 200 kişiyi peşmergelerden, PYD kabul etti ve bu PYD'nin kabulü üzerine şimdi peşmergeler oraya bizim kontrolümüz altında 200 kişiyi gönderecekler. Belki bu sayı daha sonra artar mı artmaz mı şu anda bilemiyorum" diye konuştu.
Bütün bunların bir şeyi ortaya koyduğunu anlatan Erdoğan, "Yani 300 bin insanın ölümüne, katledilmesine sessiz kalan dünya şu anda Kobani'de ayağa kalkmış durumda. Peki çok güzel de Dera için neredeydiniz? İdlib, Hama, Humus, oralar yanarken neredeydiniz? Örneğin PKK gibi kanlı bir terör örgütünü umursamayan dünya bir anda IŞİD terör örgütü için ittifak kurabiliyor. İyi de PKK ülkemde 40 binden fazla insanı öldürürken neredeydiniz" değerlendirmesinde bulundu.
"Tüm insanlığın vicdanını yakacak kadar maalesef büyüktür"
Ortadoğu'daki, Kuzey Afrika'daki, Doğu Avrupa'daki yangının asla ve asla lokal kalmadığını ve kalmayacağını vurgulayan Erdoğan, "Yakın siyasi tarihimizde günde 5 bin insanın öldürüldüğü ülke pek yoktur ama Mısır'da öldürülmüştür. 'Demokrasi, demokrasi, demokrasi' diyenler yüzde 52 oyla işbaşına gelen Mursi'yi darbeci bir yöntemle indirmişlerdir ve onun arkasında durmuşlardır" ifadelerini kullandı.
"Peki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde bir ses var mı? Yok. Çünkü BM Güvenlik Konseyi'nde 5 kişi ne derse o oluyor veya o 5'ten bir tanesi ne derse o oluyor" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ben son bu yıl BM Genel Kurulu'nda daha önce de değişik ülkelerde ifade ettiğim tezimi ileri sürdüm, 'Dünya 5'ten büyüktür' dedim. Peki dünyanın 5'ten büyük olması neyi gerektiriyor? Artık bugün İkinci Dünya Savaşı'nın şartları yok. Birleşmiş Milletlerin reforme edilmesi gerekmektedir. Ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin daimi üyeleri, dünyayı temsil etmiyor. Bildiğiniz gibi işte Avrupa'dan orada ki ben Rusya'yı da Avrupa'dan sayıyorum, üç üye var. Amerika orada. Diğer tarafta bir de Asya'dan Çin var. Dünyanın diğer yerinden yok. Bir de işin diğer kültürler boyutuna geliyorum, inançlar boyutuna geliyorum, mesela bu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyindeki daimi üyelerin içerisinde bir tane halkı Müslüman olan ülke yok. Veya farklı dinlerden yok. Bunlar Birleşmiş Milletler ifadesine bir defa terstir. Dolayısıyla dünya 5'ten büyük. Öyleyse 5'ten büyük olan dünya ne yapacak, bu işi çözmesi lazım. Ben birCumhurbaşkanı olarak bunu görürüm veya görmem ama her yerde bunu anlatmaya devam edeceğim."
"Siyaset ne yazık ki bilimsel temelli olarak veyahut da halkların dilini gündeme getirmek suretiyle sürecini çalıştırmıyor" diye konuşan Erdoğan, "Sesleniyorum, diyorum ki siyaseti, diplomasiyi, ticareti bir kenara bırakın. Bu bölgelerdeki sadece insani sorun dahi tüm insanlığı, tüm insanlığın vicdanını yakacak kadar maalesef büyüktür. Çocuklar ölürken bunu seyreden hiç kimse masum değildir. Kadınlar ölürken, kadınlar en vahşice işkencelere maruz kalırken bunu seyretmekle yetinen hiç kimse masum değildir" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ölenler Ortadoğulu, ölenler Müslüman, ölenler bizden çok uzakta diye kendisini teselli etmeye çalışanlar varsa bu bahanelerin de gayriinsani olduğunu, ırkçı ve ayrımcı olduğunu burada özellikle vurgulamak istiyorum" diye konuştu.
Avrupa niçin kapılarını sığınmacılara açık tutmaz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye ve Irak'tan kaçıp Avrupa'ya sığınanların sayısının 130 bin olduğunu belirterek, "Acaba Avrupa bu kadar imkanlara sahip olduğu halde niçin kapılarını bu sığınmacılara açık tutmaz, niçin onları kabullenmez? 'Ey Türkiye sen bir buçuk milyon insanı kabul ettin, bize ne düşüyor, biz acaba ne gibi katkıda bulunabilir, nasıl destek verebiliriz' diye Batı'nın herhangi bir derdi yok, başta Avrupa Birliği de buna dahil. Bu çifte standart değil, bu çoklu standart" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Letonya Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesinde öğrenci ve akademisyenlere hitaben yaptığı konuşmada, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Avrupa'nın doğusunda önemli gelişmelerin yaşandığını, Türkiye'nin hem coğrafi konumu hem de bu bölgelerle olan tarihi ve kültür bağları itibarıyla yaşanan krizleri çok yakından izlediğini belirtti.
Küreselleşen dünyada krizlerin yalnız yakın coğrafyalarını değil tüm dünyayı derinden sarsabildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu bölgelerde insanlığı ilgilendiren, vicdan, kalp sahibi herkesi ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken trajediler yaşanıyor. Letonya, Ortadoğu'dan, Irak ve Suriye'den fiziken çok uzak bir ülke olabilir, belki medya bölgede yaşanan trajediyi her boyutuyla ve yoğun olarak yansıtmıyor olabilir. Yaşanan trajedi, sosyal medyada belki tüm boyutlarıyla görülmüyor olabilir. Ben, Suriye ve Irak'taki feryatların, orada yaşanan acıların buraya kadar ulaştığını ve buradaki yüreklere de etki ettiğini biliyorum" değerlendirmesini yaptı.
Irak'ta işgalin ardından istikrarlı ve her kesimi kucaklayan bir yönetim oluşturulamadığını, Bağdat yönetiminin, mezhepler ve etnik kökenler arasında yaptığı ayrımın Irak'ı, huzursuz, bölünmenin eşiğinde bir ülke noktasına getirdiğini dile getiren Erdoğan, IŞİD terör örgütünün de El Kaide'nin doğurduğu bir yapı olduğunu söyledi.
Erdoğan, Musul'da yaşananların üzerinde önemle durulması gerektiğini kaydederek, Maliki ordusunun başta ağır silahlar olmak üzere bütün silahlarını bırakarak Musul'u terk ettiğini anlattı. Erdoğan, ABD'nin Irak ordusuna verdiği bu silahların IŞİD'in eline geçtiğini, silahların alınmasının ardından da IŞİD operasyonlarının çok daha etkin hale geldiğini anlattı.
"Uyarılarımızı ne yazık ki ne Suriye ne Irak değerlendirmeye dahi tabi tutmadılar"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, IŞİD'in Irak'ın üçte birine sahip olduğunun altını çizerek, şimdi IŞİD'in Suriye'de yaptığı operasyonlara bakıldığında da benzer şeylerin görülebileceğini kaydetti. Erdoğan, şöyle konuştu:
"Irak'ta hava operasyonlarıyla kısmen de olsa ABD'nin etkinliğinin faydası olmuştur. IŞİD'i biraz caydırmıştır. Ama hakimiyet yine IŞİD'tedir. Havadan yaptığınız operasyonları eğer kara harekatıyla tamamlayamıyorsanız, kara harekatıyla tamamlamadığınız sürece sizin orada herhangi bir yeri ele geçirme diye bir durumunuz olamaz. Kendinize ait olan yerleri de koruyamazsınız. Şu anda da yaşanan budur, gördüğümüz de budur. Ülkedeki memnuniyetsizliği çok iyi değerlendiren, mağduriyetleri çok iyi istismar eden IŞİD, terör örgütü olarak çok kısa sürede Irak'ta ciddi bir tehdit haline geldi. Ülkenin önemli bir kısmını kontrol ederken, onun bu caydırıcı gücü sebebiyle oradaki halkların bir kısmı da bunlara katılma durumunda kaldı. Irak'ta farklı mezhepler arasında kanlı saldırılar olurken, bu sefer de IŞİD terör örgütü acımasızca kan akıtmaya başladı.
Suriye'de ise uzun yıllardır devam eden baskı rejimi, Kuzey Afrika'da ortaya çıkan 'Arap uyanışı' kapsamında halkın protestolarına muhatap oldu. Suriye rejimine, bu protestoları dikkate alması, talepleri karşılaması yönünde çok samimi ve dostane uyarılarımız oldu. Bizim Suriye ve Irak ile olan sınırımız bin 295 kilometredir. Bu kadar uzun bir sınıra sahibiz. İlişkilerimiz geçmişi itibarıyla çok önemli. Tarihi, kültürel, dini ilişkiler bizi birbirine farklı bir şekilde bağlıyordu. Demokratik bir sisteme geçiş için yaptığımız uyarıları ne yazık ki ne Suriye ne Irak değerlendirmeye dahi tabi tutmadılar. Otokratik rejimler çökerken demokrasiye geçmek herkesin işine gelmiyordu. Yaklaşık 4 yıl içinde Suriye'de kimyasal silahlar, konvansiyonel silahlar, işkence ve diğer metotlarla 300 bine yakın insan hayatını kaybetti. 300 bin insanın önemli bir kısmını kadın ve çocuklar oluşturuyor. 300 bin insan ölürken, Suriye'de 7 milyonu aşkın insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bunların da yaklaşık 3 milyonu ülke dışına sığındı."
"Maliyet 5 milyar dolara doğru yürüyor"
Türkiye'de Irak ve Suriye'den kaçan 1,5 milyon insan olduğunu, yürütülen "açık kapı" politikasıyla bu insanların tümünün ülkeye kabul edildiğini belirten Erdoğan, "Bize maliyeti şu ana kadar, yaptığımız yatırımlar, çadırlar, konteyner kentlerle beraber 4,5 milyar doları buldu. Yaklaşık 350 milyon dolar da Suriye ve Irak tarafında kalanlara yaptığımız gıda, ilaç, giyim, tüm bunları da saydığımızda yaklaşık bu rakam 5 milyar dolara doğru yürüyor" dedi.
Türkiye, tüm bu yardımları yaparken BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nden Türkiye'ye sadece 25 milyon dolarlık destek geldiğini ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bize, üç hafta içinde sadece, eski adıyla Ayn el-Arap yeni adıyla Kobani'den sığınanların sayısı 200 bin. Tüm Avrupa'ya sığınanların veya Avrupa'nın kabul ettiklerinin sayısı 130 bin. Şimdi soruyorum, acaba Avrupa bu kadar imkanlara sahip olduğu halde niçin kapılarını bu sığınmacılara açık tutmaz, niçin onları kabullenmez? 'Ey Türkiye sen bir buçuk milyon insanı kabul ettin, bize ne düşüyor, biz acaba ne gibi katkıda bulunabilir, nasıl destek verebiliriz' diye Batı'nın herhangi bir derdi yok, başta Avrupa Birliği de buna dahil. Bu çifte standart değil, bu çoklu standart. Bunları aşmamız lazım.
Biz bütün bunlara rağmen insan öncelikli bir hareket olmamız hasebiyle, insan öncelikli bir siyasi anlayışa sahip olmamız hasebiyle kapımızı açık tuttuk ve tutmaya devam edeceğiz. Ben burada açık açık ifade etmek durumundayım, Irak'ta Bağdat yönetimi ülke genelinde mezhep ve ırk ayrımını körükleyen girişimlerde bulunurken, maalesef ne BM ne AB ne de diğer ülke ve uluslararası kuruluşlar hiçbir önlem almadılar. Aynı şekilde Suriye'de 300 bin insan ölürken, 7 milyon insan yerlerini terk ederken aynı uluslararası kuruluş ve ülkeler bu trajediyi umursamadılar. Ne zaman ki IŞİD terör örgütü çıktı ve petrol kuyularını tehdit eder hale geldi, işte o zaman her iki ülkedeki trajedi fark edilmeye başlandı. O zaman ben şunu düşünüyorum, demek ki dert ölen insanlar değil, dert petrol. 'Acaba biz buradan ne kadar petrol elde edeceğiz'. Zaten şu anda Irak'taki petrollerin geneli itibarıyla, ağırlıklı kısmı araştırıldığında Batı dünyasına aittir. Batı'nın şirketleri oralara adeta sahip olmuştur. Bu, çok anlamlıdır."
"Yakındoğu vardı, Uzakdoğu vardı ama Ortadoğu yoktu"
Erdoğan, yüzyıl öncesine kadar Ortadoğu diye bir kavramın ve böyle bir coğrafi adlandırmanın olmadığını belirterek, şunları kaydetti:
"Yakındoğu vardı, Uzakdoğu vardı ama Ortadoğu diye bir kavram yoktu. Ortadoğu yeni icat edilmiş bir kavramdır. Dikkatinizi çekiyorum: bir coğrafi bölgenin değil kriz, çatışma ve petrol alanlarını gösteren bir isimdir Ortadoğu. Krizlerin, çatışmaların, insanlık trajedilerinin yaşandığı bölgeye Ortadoğu ismini verenler, bir asır öncesinden kriz ve çatışma bölgesi olarak kurgulamışlar ve bu kurguyu da bugüne kadar taşımışlardır."
Batı tarafından Irak'ın taslak haritalarda üç parçaya bölündüğüne, şimdi de bunun altyapısının oluşturulmaya çalışıldığına dikkati çeken Erdoğan, "Tabii geldiğimiz noktada yeniden tasarlanmasından başka bir çare onlar açısından kalmamıştır. Bölgenin her meselesi inanın kolayca çözülebilir. Eğer insanı, vicdani, adil ve demokratik bir tavır sergilenirse Afganistan'ın, Irak'ın, Suriye'nin, Filistin'in, Mısır'ın, Ukrayna ve Yemen'in sorunları anında çözüme kavuşur" dedi.
Erdoğan, Afganistan'da halkın güvenlik endişesi taşıdığını, yabancıların ise sokağa çıkmakta zorlandığını belirterek güvenliği sağlayan ülkelerin ülkeden ayrıldığını, Kararlı Destek Misyonu adı altında ABD, Türkiye, Almanya ve İtalya'nın ülkede 12 bin kişilik bir ekiple belli bir süre daha kalacağını bildirdi.
"Gençlerin yeni bir dünya inşa edeceklerini biliyorum"
Birleşmiş Milletlerin istemesi ve samimi davranması halinde dünya barışında çok daha farklı etki alanlarının doğabileceğini, bunun başarılabileceğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Avrupa Birliği de sınırları dışında aktif olmayı tercih etse Avrupa Birliği de bu konuda çok daha faydalı olabilir. Tek tek ülkeler, hatta tek tek bireyler yaşanan trajediye dikkat kesilseler ve itiraz etseler inanın bu sorunlar çözülebilir. STK'lar bir kenara konulmasın, sivil toplum kuruluşları çok daha etkili olabilir. Asla umutsuz değilim, asla umutsuz da olmayacağız. Özellikle Avrupa'da din ve mezhep ayrılığının tuzağına düşmeyecek pırıl pırıl gençler yetişiyor. Bu gençler bu işin gidişini değiştirecek güçtedir. Bu gençlerin köklü şekilde değiştireceklerine, vicdan odaklı bir diplomasi inşa edeceklerine ben yürekten inanıyorum. Türkiye'de olsun, Letonya'da olsun, diğer Avrupa ülkelerinde olsun, soran sorgulayan ve sınırların ötesine dikkat kesilen gençlerimiz var. Bu gençlerin yeni bir dünya inşa edeceklerini biliyorum."
Sosyal medya her şey değil
Gençlere seslenen Erdoğan, sosyal medyanın her şey olmadığını, gençlerin sosyal ve görsel medyayla yetinmemeleri halinde sağlıklı bilgiler edinmelerinin önlenebileceğini söyledi.
Erdoğan, en kolay algı operasyonlarının sosyal ve görsel medya üzerinden yapıldığını ifade ederek, "Son Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısında, internet olayının gözden geçirilmesi değerlendirildi. Niye biliyor musunuz? IŞİD'in interneti çok ideal anlamda kullandığı ve bununla hem toplumları terörize ettiği hem de kendi propagandasını en ideal şekilde yapabildiği. Ben de burada bir benzetme yaptım, dedim ki 'internet olayı aynen bıçak gibidir, eğer katilin elinde olursa insan öldürür, eğer doktorun elinde neşter olursa hayatı kurtarır'. Olay budur."
"Vicdan odaklı uluslararası ilişkileri savunan bir ülkeyiz"
Sosyal medyanın insanlığın hayrı, gençliğin gelişmesi için nasıl kullanılacağına ilişkin çalışmaların yapılması gerektiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"En kolay yönlendirme ve yanlış bilgilendirme o mecralarda yapılabiliyor. Onu ülkemde yaşadım. Batı sosyal medyasının ülkemde mevcut gerçekleri nasıl ters yüz ettiğini bizzat yaşadım. Bilgilerinizi edindiğiniz haberleri mutlaka ama mutlaka çapraz sorgulamaya tabi tutunuz. Şu anda Türkiye için uluslararası medyada tamamen gerçek dışı, tamamen operasyon amaçlı kampanyalar yapılıyor. Türkiye'yi sadece bu art niyetli mecralardan takip edenler, Türkiye'yi ve Türkiye'nin vicdan odaklı, barış odaklı dış politikasını görmeyebilirler. Biz ülke içinde de bölgemizde de dünyada da çok güçlü şekilde barışı, dayanışmayı, vicdan odaklı uluslararası ilişkileri savunan bir ülkeyiz. BM'de, NATO'da, üyesi olduğumuz G-20'de, üyelik müzakerelerini yürüttüğümüz AB'de en güçlü şekilde insani ilkeleri, evrensel değerleri savunuyoruz. Türkiye, şu anda dünyada ve bölgesinde ekonomisini, demokrasisini, insan odaklı dış politikasını en istikrarlı şekilde büyüten ve kazanımlarını da muhafaza eden bir ülkedir. Bu şekilde ilerlemeye devam edeceğiz."
Erdoğan, 11 yıl önce iktidara geldiklerinde, Türkiye'nin en az gelişmiş ülkelere verdiği yıllık desteğin 45 milyon dolar olduğunu ancak şu anda yılda 3,5 milyar dolara çıktığını bildirerek "Bunu sadece insan odaklı bir hayatı yaşamak ve üstlerine düşen bu görevi yerine getirmek için" yaptıklarını söyledi.
Dünyanın her yerindeki özellikle de Avrupa'daki dostlarla dayanışmanın kararlıkla sürdürüleceğini aktaran Erdoğan, Letonya gibi AB ve NATO içinde her zaman barışı ve demokrasiyi savunmuş dost bir ülkeyle de dayanışmanın devam edeceğini kaydetti.
Erdoğan, ziyaretinin gelecek adına hayırlara vesile olmasını temenni etti.