Abdurrahman Dilipak
Kahl kahrol e mi!
Geçen haftanın gündemini biliyorsunuz. Bu adamın sözleri beni son derece rahatsız etti. Şimdi bu adam “DİPLOMATİK BİR LAF” mı etmiş oluyor. Yoksa bizimle dalga mı geçiyor. Ayıkken mi söylüyor bu sözleri? Yoksa takvimi mi şaşırdı, Nisan 1 şakası mı yapmak istedi! Her neyse! Çok şakacısın Kahl. Kahrol e mi?
Alman İstihbarat Servisi Şefi Bruno Kahl, darbe girişimini FETÖ’nün yaptığına dair bir kanıt olmadığını belirterek FETÖ’nün “eğitim için çalışan sivil bir cemaat” olduğunu söyledi.
Hiç güleceğim yoktu! Hahaha, hih hohho hohhhoo..
Yoksa sen de mi?
Bilmiyor olamazsın, peki niye böyle yapıyorsun Kahl!
Bu açıklamayı yaparken kafan iyi mi idi bayım..
Sahi Merkel hanım ne diyor bu işe.. Bayım sizi bu şekilde konuşturan nedir? Bilmediğimiz bir korkunuz mu var yoksa. Hani şu Alman vakıfları meselesi gibi filan..
Böyle konuşurken, insanların bunu nasıl anlayacağını, sizin hakkınızda ne düşüneceğini hiç düşünmediniz mi?
Eğer bu adam söylediklerine inanıyorsa ve Alman istihbaratı böyle bir adama emanet edildi ise, Almanya’dan ne köy olur ne kasaba.. Ya da bu adam böyle bir yalana insanların inanacaklarını mı sanıyor.. Böyle düşünüyorsa yine bu adamdan bir halt olmaz.. O adamın söylediklerine inanacak kaç zavallı vardır dünyada! Bu sözler Gülen’in 15 Temmuz için tiyatro eleştirisi kadar saçma.
Alman İstihbarat Servisi (BND) Şefi Bruno Kahl, “darbe girişiminin arkasında Fetullah Gülen’in bulunduğuna dair kanıt olmadığını” ileri sürmüş ya, hani söyleseydi de öğrenseydik peki bu darbeyi yapan kimdi.. Yoksa işin içinde kendi bağlarının olduğunun ortaya çıkmasından mı korkuyor..
BND şefi ayrıca, FETÖ’nün Türkiye›de iddia edildiği gibi radikal İslamcı ve hatta terörist bir örgüt olarak değerlendirilemeyeceğini belirterek, örgütü ‘dini ve seküler eğitim için çalışan sivil bir cemaat› olarak nitelendirmiş..
BND şefi saçmalamış: “Dini ve seküler eğitim için çalışan sivil bir cemaat”ten söz ediyor.. Hem “dini”, hem “seküler”, hem “sivil”, hem de “siyaset ve bürokraside örgütlenmiş bir cemaat”. Bu zat, bu kavramların adını da mı bilmiyor. BND bu adamların eline kalmışsa ah Almanya, vah Almanya!
Bu sözler karşısında güler misin, ağlar mısın!
MİT müsteşarı hemen Kahl’ı davet etmeli, ya da biri gidip bu adama anlatmalı bazı gerçekleri.. Değilse bu adamı böyle konuşturan gerçeği soruşturmalıyız.. Savcılıklar da bu iddialar karşısında Kahl’dan elindeki bilgi ve belgeleri isteyebilir..
Bu adam Can Dündar’la konuştu da sonra mı böyle oldu, ya da Cem Özdemir’le konuştu da şakülü mü kaydı adamın.. “The Cemaat”ten birileri ziyaret etti de aklını mı karıştırdı adamın.
Alman İstihbarat Servisi Şefi Bruno Kahl İsrail’e yakın biri olabilir mi? Gülen’in İsrail’deki dostları adamın aklını karıştırmış olabilirler. Axel Springer’i, Stern’i, Der Spiegel’i alıp gelmişlerse adamı kandırmış olabilirler..
Gülen’in Vatikan’daki dostları, ecinnileri devreye girmiş olabilirler.. İngiltere’deki ya da CIA’deki FETO dostları, Mason biraderleri Kahl’ı kandırmış olabilir..
Kahl’ı kandıranlar, başkalarını, basını, STK’ları, politikacıları, turizm firmaları ve iş dünyasını da kandırabilirler. İktisadi derecelendirme kuruluşlarını, uluslararası örgütleri de kandırabilirler.. Kahl örneğinden yola çıkılarak, önce bu kanaatin oluşma sürecini yakından inceleyerek bu işin üzerine gitmek gerek..
Eğer görünen bu etki mekanizması yoksa bakmak gerek Kahl’a sübliminal mesajlar göndererek etki altına alınmış olabilir mi? Çünkü böyle bir saçmalığın bir sebebi olmalı. Buna bir açıklama getirmek gerek..
Kim bilir belki de Kahl, zaten kendisi doğrudan bu senaryonun bir parçası olabilir.. Almanya, Avrupa’nın kalbinde siyasi anlamda bir “Şeytan üçgeni”ni oluşturan ABD, İngiltere ve Fransa’nın derin operasyonun merkez üssü değil mi? O zaman Kahl yabancı biri değil, bu “Aileden biri” olmalı..
Sanırım, en azından dışişleri bakanlığı, bu açıklamayı ciddiye alıp, kendilerine yazılı bir açıklama göndermeli. Çünkü bu kafaya sahip birileri bunları Almanya’da himaye ediyor.. Adalet Bakanlığındaki bilgi ve belgelerin bir sureti de Almanya’ya gönderilmeli. Sadece Almanya’ya değil, özellikle ve öncelikle de ABD, İngiltere, Fransa, İsrail, Vatikan, Belçika, hükümet, başsavcılık, dışişleri bakanlıkları ve istihbarat şefleri ile BM, AB ve NATO genel sekreterlerine göndermek gerek sanırım.
Bazıları görse de anlamayacaktır biliyorum.. Gerçekleri görmek istemeyenden daha kör, duymak istemeyenden daha sağır kim olabilir.
Onlara sorsanız, “biz ancak ıslah edicileriz” derler, “bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir”.. Al birini, vur ötekine, Hitler’e benzetince kızıyorlar da, Wilders ne kadar özgürlükçü ise işte o kadar da demokrattırlar.
Ah! Kahl’a sormak gerek, PKK, PYD de özgürlükçü, sivil demokratik hareket değil mi?
Sahi referandumda sizin çocuklar iyi çalışıyor değil mi? Ama işte sonuç ortada. Ancak bu kadar!
“Hayır”cılara söylüyorum: “Bana dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” Sahi siz kimin değirmenine su taşıyordunuz?
Selam ve dua ile.