Abdurrahman Dilipak
İşler karıştıkça karışıyor
Geçen gün biliyorsunuz İngiltere’de Rothshild malikânesinin üzerinde özel bir jetle bir helikopter çarpıştı. Çarpıştıktan sonra düşen uçakla ve helikopterin her ikisi de aileye aitti. Çarpışmanın sebep ve sonuçları üzerine ne İngiliz hükümeti, ne Sivil Havacılık ve ne de aileden bir açıklama gelmedi.
Bu olay, BBC’nin, ABD’nin, DEAŞ’in Rakka’dan çıkışındaki yardımlaşma ve işbirliğini, PYD’nin bu olayda ABD ve PYD ile birlikte DEAŞ militanlarının silahları ile birlikte bilinmeyen bir yere nakillerini konu alan haberinden hemen sonra yaşandı.
Şimdi de İngiltere›nin Ankara Büyükelçisi Moore, Rakka’da yüzlerce teröristin serbest kalmasını sağlayan kirli anlaşmadan uluslararası koalisyonun haberdar olduğunu söyledi ve NATO tatbikatında yaşanan skandal için de ‘çok utanç verici bir olay’ dedi.
Bu arada; dikkat ederseniz bir lobi, Türkiye, Rusya ve Kemalist-ulusalcı sol ile AK Partinin de arasını bulmaya çalışıyor. İyi saatte olsunlar iş başında. Bütün bunlar olurken, ABD, İngiliz ve Fransızların inisiyatif alanında tek başına bir emrivaki siyaseti uyguluyor. Ne Balfour tanıyor, ne Sykes-Picot. İngiltere, ABD’nin bu tavrından son derece rahatsız. Arap dünyasını tek başına yeniden dizayn etmeye çalışan ABD’nin bu politikası, AB ülkeleri ve NATO çevresinde de belli kesimlerin kaygısına sebeb oluyor. Bu işlerin uzun süre bu şekilde devam etmesi beklenmiyor. Bir yerden kopacak, ama bu arada işler geri dönülemez bir noktaya gelirse, sürecin sonunda dünyayı neyin beklediğini kimse tahmin bile edemiyor.
Bu arada haklı olarak soracaksınız, tek bir ABD, tek bir İngiltere mi var. Tek bir İsrail mi var. Tek bir NATO, tek bir AB’de yok. İç içe geçmiş bir çatışma süreci yaşıyor dünya.
Durum tam da şu: Ben ve amcaoğlum kendi içimizde kabile liderliği için savaştayız, ben ve amcaoğlum birlikte, düşmanla savaştayız.
Batıda demokrasi, bugüne kadar, ne güzel her sorunu çözüyordu. Sömürge mirası ve yağma üzerine oturum, el-aleme nizam vermek kolay. Şimdi işler karıştı. Hollanda’da hükümet kuruldu ama işler istenildiği gibi gitmiyor. Avusturya’da da durum hiç göründüğü gibi değil. İspanya, Belçika, İtalya malum. Haberiniz olmuştur, Almanya’da hâlâ hükümet kurulamadı. Merkel de azınlık hükümetine yanaşmıyor. Batıda herkes gelecek günlerin geçen günleri aratmasından korkuyor.
İşler fazlası ile karıştı. Kâbe imamı Sudeysi’nin ABD için söylediklerini biliyorsunuz. Suudi Arabistan Müftüsü Abdülaziz Al-i Şeyh ise Sudeysi’yi gölgede bıraktı. Müftü, geçtiğimiz hafta konuk olduğu televizyon programında kendisine yöneltilen ‘Mescid-i Aksa’da yaşanan olaylara ilişkin’ soruyu cevaplarken “İsrail’e karşı savaşmanın caiz olmadığını ve hatta Hamas’ın ‘terör örgütü’ olduğunu” iddia etti. İsrail İletişim Bakanı Eyüp Kara, Suudi Arabistan Müftüsü ve Ulema Heyeti Başkanı Abdülaziz Al-i Şeyh’i, fetvasından dolayı tebrik ederek ülkesine davet etti.
Biliyorsunuz geçen günlerde Sisi, Anastasiadis ve Çipras, yani Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs yöneticileri Türkiye’ye karşı Doğu Akdeniz konusunda birlikte hareket etme kararı aldılar. Ve tabi bu birlikteliğin arkasında İsrail de var. Yani Suudilerin de desteği var. Bu arada; Türkiye de Rusya ve İran’la birlikte Suriye konusunda Soçi’de, birlikte hareket etme kararı aldılar.
Dünyadaki bütün dengeler altüst. Ne Balfour kaldı, ne Sykes-Picot. Ankara Anlaşması da delindi. Lozan da Montreux’un da, daha doğrusu, 1. ve 2. Dünya Savaşından sonra yapılan bütün anlaşmaların yeniden gözden geçirilmesi gerek. Hatta BM’nin de, Güvenlik Konseyinin de. IMF’nin de, Adalet Divanının da. AB de sallanıyor artık. Yarın AİHM de tartışma konusu olacak göreceksiniz.. LIBOR gibi yapılar da tartışla konusu olacak. ABD içinde FED konusu gibi “yasak” ve tehlikeli konular da gündeme gelecek göreceksiniz.
Sadece bölgemizdeki 22 ülkenin değil, dünyadaki birçok ülkenin sınır, rejim ve iktidar yapıları da tartışılacak. Almanya ve Japonya tartışma konusu olacak. Çin, Hindistan, Rusya tartışılacak. Çünkü 19. yy sonlarında oluşan kavram ve kurumlarla 21. yüzyılı açıklamak mümkün değil.
Şunu görelim, bugünkü krizin temelinde kapitalizmin krizi var. Vestfalya krizi var. Ulus devlet yapıları çöküyor. Siyasal sistem, ekonomik sistem, uluslararası sistem çöküyor. Aile çöküyor. Gençlik umut vadetmiyor.
Sanki “Avrupa, 2018’de savaşa giriyor!”muş gibi bir hava var. Habertürk gazetesi 30.10.2011 tarihli bir haberde “İngiliz Daily Mail gazetesi, günümüzde Euro kriziyle boğuşan Avrupa ülkelerinin 7 yıla kadar birbirleriyle savaşa gireceklerini öngören bir felaket senaryosu yayımladı”ğını yazıyordu. Habertürk’ün haberine göre, Dominic Sandbrook imzalı haberde, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in hafta içinde yaptığı açıklamada yer alan “Kimse Avrupa’ya bir yarım yüzyıl daha barışın hâkim olacağına inanmamalı... Eğer Euro çökerse, Avrupa da çöker. Bu olmamalı” şeklindeki sözlerinden yola çıkarak önümüzdeki 7 yıl içerisinde kıta genelinde yaşanabilecek bir felaket senaryosu konu ediliyordu. O zaman daha İngiltere’nin birlikten ayrılması söz konusu değildi. İspanya olayı patlamamıştı. Yunanistan’da bir kriz beklentisi vardı. Portekiz’den önce İtalya’da çöküş bekleniyordu. Kriz, o günkü hesaplara göre sırası ile Almanya, İrlanda ve İngiltere’yi vuracaktı, ama bugün daha kötü bir tablo çıktı ortaya.
Rusya’da 2014’de krizin önce Letonya’yı vuracağı ardından 2016’da Estonya, Litvanya, Belarus ve Moldova’da benzer sorunlar yaşanacağı tahmin ediliyordu. Ama Ukrayna çok daha önce patladı.
Bir başka senaryoya göre Fransa ile İngiltere karşı karşıya gelecek. ABD’nin 2. Dünya Savaşı öncesinde olduğu gibi kendini izole etmesiyle yalnız kalan İngiltere, AB’den çekilme kararı alınca, Rusya’dan güç alan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy askerlerini harekete geçirecek. Şimdi batılıların korkusu şu: Merkel’in 7 yıl önce yaptığı uyarı gerçekleşmiş olacak.
Görünen o ki, bir takım ülkeler “büyük savaş” öncesi mevzi kazanmaya çalışıyorlar. Bölgede stratejik noktaları ele geçirmeye çalışıyorlar.
Bu arada; Türkiye’ye yönelik, iktidarı zaafa uğratmak için başlatılan psikolojik harp ve 6. kol faaliyetleri bütün şiddeti ile sürüyor. Sarraftan döviz fiyatlarına, sağdan soldan gelen abuk subuk eleştiriler, meydan okumalara kadar hepsi sanki belli bir merkezden yönetiliyor. Dikkat! Birileri iş başında. Fırtına öncesi sessizlik var gibi. Selam ve dua ile.