DÜNYA
IŞİD'le mücadelenin yeni adı: 3. Irak Savaşı
Dış politia konularında son derece çarpıcı açılımlara imza atan Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, dünyanın, sonunu merakla beklediği IŞİD terörü ilgili de son günlerin en net değerlendimesini yazdı.
İşte Karagül'ün en net yorumu:"Kim ne derse desin bu, 1991 Körfez Savaşı ve 2003 Irak işgalinden sonraki 'Üçüncü Irak Savaşı'dır. Her ABD başkanına bir kahramanlık hikayesi yazılır. Galiba Barack Obama için de böyle bir senaryo hazırlandı. O da bir savaş kahramanı olacak ve gelenek değişmeyecek."
3. Irak Savaşı ve IŞİD'i Cehenneme göndermek!
Bir önceki yazıda; 'Türkiye'den asker istemeyin. Kara gücü olarak Bağdat yönetimine ait askerleri ve Kuzey Irak yönetiminin askeri birliklerini kullanın. Ancak bunu yapsanız bile bu birlikler üzerinden kara operasyonu başarılı olmayabilir' demiştim.
Gerçekten de öyle yapıyorlar. Kürt yönetiminin askeri unsurları ile IŞİD karşısında tanklarını toplarını bırakıp kaçan Bağdat yönetiminin askerlerini kara gücü olarak kullanacaklar. Ayrıca Suriye ve Irak'taki hemen bütün örgütleri de bir çatı altında toplayacaklar. En azından şu ana kadar böyle bir hazırlığın işaretleri var.
Tek bir noktaya odaklanmışlar. Oluşturacakları koalisyonun ne tür sorunlara yol açacağını, yapacakları operasyonun arkasında nasıl bir enkaz bırakacağını, kaç tane daha örgüt ortaya çıkaracağını, bunun da Irak-Suriye hattında sonu gelmez çatışmalara yol açacağını hesap etme gereği bile duymamışlar.
3. Irak Savaşı
Kim ne derse desin bu, 1991 Körfez Savaşı ve 2003 Irak işgalinden sonraki 'Üçüncü Irak Savaşı'dır. Her ABD başkanına bir kahramanlık hikayesi yazılır. Galiba Barack Obama için de böyle bir senaryo hazırlandı. O da bir savaş kahramanı olacak ve gelenek değişmeyecek.
Ortadoğu'da hiçbir savaş çözüm üretmemiş, tam tersine sorunları alabildiğine artırmış, bir iken ona çıkarmıştır. Bir örgüte karşı küresel koalisyon oluşturma projesi başlı başına bir skandaldır. Koca ülkeleri bir araya getirip, Irak-Suriye hattına yönelik enerji rekabetleri için hizaya sokmak, koalisyona katılan ülkeler için utanç vericidir. Üstüne üstlük bir de buna 'terörle mücadele' denmiyor mu? İnsanın yerin dibine giresi geliyor.
11 Eylül sonrası küresel ölçekte terörle mücadele seferberliğinin altından neler çıktı çok çarpıcı biçimde tanık olduk. Terörle mücadele ve ahlak dersi verenlerin bütün dünyaya terör yöntemleri ihraç ettiğini, bunu da yeni uluslararası gerçeklik olarak pazarladığını, bir çoğumuzun maalesef bu palavralara inandığını gördük. İşkence ve insanlık suçları bize terörle mücadele adı altında yutturuldu.
2003 Irak işgalinin çirkinlikleri sadece bu ülkedeki yüzbinlerce ölüm değildir. Tüm insanlık için en ahlaksız yöntemlerin normalleştirilmesidir. Bu ahlaksız işgal ardında sadece terör ve kaos bırakmıştır. IŞİD'i doğuran çevresel şartları ABD üretmiştir. Şimdi kalkıp bize, bu coğrafyada yaşayanlara yeni yalanlar, kendince gerçekler sunmasın. ABD ve malum koalisyonun bu bölgede hiçbir kredisi yoktur, hiçbir ahlaki değer taşımadıkları da tescillenmiştir.
IŞİD'İ DEĞİL IRAK'I CEHENNEM BEKLİYOR
Basit diplomatik yöntemlerle, kıvrak manevralarla çözülebilecek sorunları Anglo-Amerikan sağcı davranış bozukluğu ile çözmeye kalktığınızda ortada sadece enkaz ve felaket bırakırsınız. Son elli yıldır bu gerçek hiç değişmemiştir. ABD başkanlarına kahramanlık hikayeleri yazma adına milletler kıyıma uğratılmış, ülkeler harabeye çevrilmiştir.
Obama'nın 'IŞİD'i cehenneme gönderme' stratejisi bundan hiç de farklı değildir. Belki IŞİD Cehenneme gitmeyecek ama Irak'ı cehennem gibi bir gelecek bekliyor. Irak ve Suriye'nin kaderi artık birleşmiştir ve İran sınırından Akdeniz kıyısına kadar uzanan bölge bu gidişle daha uzun süre huzur bulmayacaktır.
3. Irak Savaşı'nda ABD'nin liderliğinde oluşturulan koalisyona on Arap ülkesi destek veriyor. Bu destek üzerine tezler, düşünceler üretilemez ve bu destekle bir yere varılamaz. Bu ülkelerin kendi tercihleri ve inisiyatifleri olduğunu kimse iddia edemez. Onlara sadece rol verilir ve uygularlar. Bugüne kadar bölgeye yönelik ABD planlarından hiç birini sorguladıklarına şahit olmadık.
Ancak İran, Suudi Arabistan ve İsrail'in aynı paydada buluşması oldukça dikkat çekici. Görünüşte bu bir terörle mücadele ve erdemli bir davranış olarak kabul edilebilir. Bence hiç de öyle değil. İran ve İsrail'in özel gündemi burada ciddi biçimde örtüşüyor. Buna S. Arabistan'ın talimatla hareket etmesini de eklersek bu ortaklığın olmayan sırrı da çözülmüş olur.
IŞİD'İN EN BÜYÜK ZARARI TÜRKİYE'YE
IŞİD en büyük zararı Türkiye'ye verdi. Konsolosluğumuz basıldı ve insanlarımız rehin alındı. Bunlardan bir tanesinin başına bir iş gelmesi Türkiye'yi ayağa kaldırır. Öyleyse akl-ı selimle hareket etmek gerekiyor. Askeri operasyon rehineleri tehlikeye atar. ABD ordusu, bir yıldır IŞİD'in elinde bulunan kendi rehinelerini kurtarmak için bir operasyon yaptı. Sonuç? Örgüt ABD'li bir gazeteciyi öldürdü.
Terörle mücadele konusunda hiçbir ülke Türkiye kadar istikrarlı ve kararlı olmadı. Bir çok ülke, 'benim teröristim, senin teröristin' derken Türkiye bu konuda hep ilkeli durdu. Dolayısıyla yapılacak askeri müdahalede Türkiye'nin tavrını bu açıdan sorgulamak insafsızca olacaktır. Türkiye'nin bu konudaki kararlılığı Irak'taki terör örgütlerine karşı da devam edecektir. Bu işbirliği her zaman yapılacaktır. Terör örgütleri üzerinden, ölüm mangaları üzerinden Irak'ta hükümet kuranların Türkiye'nin bu tavrını sorgulama hakları yoktur.
Türkiye için Irak meselesinde köklü çözümler önceliklidir. Bu konuda da onların hiçbir işbirliği projesi ve önerisi yoktur. Daha doğrusu Irak ve Suriye'nin sorunlarının çözülmesine yönelik bir uluslararası irade söz konusu değildir. Batı, bu konuda ikiyüzlüdür, çifte standartlıdır.
IŞİD BİR ENERJİ HARİTASIDIR!
IŞİD sadece Sünni meselesi değildir. IŞİD bir enerji kavgasıdır. Örgütün daha ilk günden bu yana özellikle enerji haritasını izlemesi dikkatlerden kaçmamalıdır. Irak ve Suriye'nin petrol bölgelerine, boru hattı güzergahlarına yönelmekte özellikle Sünni bölgelerdeki enerji havzalarını denetim altına almaya çalışmaktadır. Ayrıca IŞİD'in S. Arabistan'ın petrol bölgelerine yöneleceği bile konuşulmaktadır. Öyleyse örgütün bu gücü nereden aldığı devletler kadar şirketler üzerinden de sorgulanmalıdır.
Endişem, yapılacak operasyonun Irak ve Suriye'de sonsuz çatışmalara neden olmasıdır. Kürtleri ve Şiileri böyle ön cephede kullanmak çok ciddi mezhepsel krizlere, çatışmalara neden olacaktır. Etnik ve mezhep eksenli çatışmalar alabildiğine yapılacaktır. Sünni Arap, Şii Arap ve Kürtler arasında derin uçurumlar ve düşmanlıklar doğuracaktır. Zaten var olan kimlik eksenli cepheleşme önü alınmaz hale gelebilecektir.
IŞİD sadece bir formattır. Saldırıların ardında yepyeni örgütler yepyeni formatlarla ortaya çıkacaktır. Yani korkumuz rehinelerimizdir ve yeni örgütler ve yeni çatışmalardır. 'Obama'ya kahramanlık hikayesi yazma' ve 'IŞİD'i Cehenneme gönderme' projesi yaygın çatışmalar demektir. Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan hatta S. Arabistan'ın bu çatışmaların içine çekilmesi ya da terör saldırılarının bu bölgelerde tırmanması demektir.
Unutmayın savaş oyunu oynamak isteyenlerin elinde yarına ilişkin hiçbir çözüm projesi yoktur. Sadece yıkım vardır.
13 Eylül 2014, Cumartesi