DÜNYA
İran’ın arka bahçesi Haşdi Şabi terör örgütüdür!
Haşdi şabi gerçek anlamda bir terör örgütüdür. DEAŞ ne ise Haşdi Şabi'de odur. Birini destekleyip diğerini görmemezlikten gelmek olmaz.
14 Kasım 2016, Pazartesi
Haşdi şabi gerçek anlamda bir terör örgütüdür. DEAŞ ne ise Haşdi Şabi'de odur. Birini destekleyip diğerini görmemezlikten gelmek olmaz.
Gazeteci Aslan Balcı, son aylarda sıkça adından bahsedilen Haşdi Şabi örgütünü mercek altına yatırdı. İşte o yazı:
Hazreti Hüseyin'in intikamını(!) Musul ve Telafer kentlerinde yaşayan Sünni Müslümanlardan almak için yola çıkan sözde Şii inancında olan çapulcularınaçıklamaları cehalet ve vahşetten öte bir şey değildir. İşin garip tarafı bu aptalca ve insanlık düşmanı açıklamaya bazı Şii din adamlarının, sözüm ona, “fetva” vermeleri çok daha büyük facia, gaflet ve delalettir.
İran'ın Pers ve Sasanı hayalını gerçekleştirmek için bölgeyi ateş çemberine çevirme isteğini mezhep ayrışması üzerinden yapması asla kabul edilebilir bir durum değildir. Şii inancını kontrolüne alan, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi bu inancın esaslarınıçıkarları doğrultusunda değiştirmesi, dinle imanla hiçbir alakası yoktur. İran sadece kendi emperyalist emellerine ulaşmak için Şii inancını kullanıyor.
Yemen, Bahreyn, Suudi Arabistan, Lübnan, Suriye, Irak ve hatta Azerbaycan'da dinin güzelliklerini anlatacağına bin 336 yıl önce Kerbela'da yaşanan hazin olayın vahşiliğini gündemde tutarak Sünni dünyayı düşman göstererek kendine bağlı fedai gruplar oluşturdu. Bu kişiler İran'ın goygoyuna gelerek başta kendi ülkeleri olmak üzere komşu ülkelere de terör eylemleri yapmaya başladılar. Son zamanlarda Şii terör eylemleri Rusya ile birlikte Halep'te çocuk yuvasını vurmakla devam ediyor.
Sevgili Peygamber efendimizin torunu ve Hazreti Ali'nin oğlu, gençlerin efendisi olan Hz. Hüseyin'iülkelerine çağıran halk daha sonra ihanet ederek Kerbala çölünde şehadet edilmesine vesile oldular. Siyasi amaçlarla Emevi Halifesi Yezid'in askerleriyle Hz. Hüseyin'e bağlı birlikler arasındaki anlamsız savaşta ailesiyle birlikte 72 yiğit şehit oldu. Bu vahşeti hiçbir Müslüman tasvip etmez. Burada savaş değil hile, ihanet ve kandırılma var. Bu ihanet ve katliama imza atan kişilerin torunlarının büyük bir kısmı şimdi Şiaların olduğu topraklarda yaşıyor.
İran'ın kontrolündeki Şii ileri gelenleri bu olayı Sünni Müslümanların üzerine atarakkendilerine taraftar bulmaya çalışıyor. Tarihte vuku bulmuş bir olayı başka milletten ve bölge dışındaki insanlara mal etmekkadar aptalca ve cahilce bir şey olamaz. Bu siyasi hırs için yapılmıştır. Sünni Müslüman olarak bu aptalca vahşetten bizim mes'ultutulmamız tam bir akıl tutulmasıdır. Şia inancı kendine taraftar bulmak için bunca yıldır bir yalan hikaye uydurup bu yalanın peşine koşmaktadır.
Şii gruplar neden işgalcilere ses çıkarmadı?
Etraftan toplanan çapulcular, katiller, uyuşturucu müptelası olanlar, hırsız ve uğursuzlar değişik isimlerle Şii milis grupları oluşturdu. Fanatik Şiilerin yönetiminde olan Irak devleti bu çapulculara aylık maaş vererek işlemiş oldukları cinayetleri meşru olarak göstermeye başladı. 9 farklı grup Haşdi Şabi şemsiyesi altında birleşti. Bu katil ve mücrim gruplar ülkelerinin bağımsızlığı ve özgürleşmesini sağlayacağına masum Sünni sivilleri kendilerine düşman kitle olarak seçti.
Sanki DEAŞ terör örgütünü Batılı emperyalistler değil de Sünni Müslümanlar kurmuş gibi ülkedeki tüm kaos ve iç savaşın müsebbibi olarak gösterilmeye çalışılıyor. Oysa bu lanetli DEAŞ en çok Sünni Müslümanlara zarar verdi ve vermeye de devam ediyor. Iraktaki tüm Sünni bölgelerden halk Hicret etmek zorunda kaldı. Evsiz, yurtsuz ve perişan halde yaşamalarına rağmen bu yalan propaganda ve emperyalistlerin gayretiyle DEAŞ'in Sünni bir örgüt olduğu imajı verilmek istenmektedir. Terör örgütünün Sünni'si veya Şia'sı olmaz ki. Lanetli olan her kim olursa olsun asla tasvip edilmez ve kabul edilmez.
Irak'taki Şii yönetim bir gün içinde ellerindeki ağır silahlarla birlikte Musul'u DEAŞ'e teslim etti. Şimdi ise devlet Musul'u kurtarmak için harekete geçti. İşin gelişi olarak “Devlet” diyorum. Yoksa Irak'ta bir devlet idaresi ve yönetimi yok. Burası hala işgal altında. Sözde Başbakan olarak atanan kişi ülkenin değil, bağlı bulunduğu Şii mezhebinin temsilcisi olarak davranıyor. Gerçek anlamda bir kukla olan Haydar El-İbadiİran'ın atadığı basit bir memurdan başkası değildir. Haşdi Şabi katil şebekesine devletin imkanları sunulup tek düşmanlarının Sünniler olduğu pompalanıyor. Oysa bölgede düşman güç DEAŞ ile birlikte Batılı emperyalistler bulunmaktadır.
ABD öncülüğündeki Haçlı Birliklerinden 63 ülke Irak'ta bulunmaktadır. İran kontrolündeki Şii terörist grupları bu işgalcilerle kol kola girerek tek düşmanın Sünni Müslümanların gösterilmesi çok talihsiz ve barışa hizmet etmeyen bir gelişmedir. Bölgede savaşa değil barışa hizmet edilecek her gelişme takdire şayandır ve meşrudur. Ama her kim ki savaşa ve tefrikaya davet ediyorsa o da mel'un en az PKK ve FETÖ kadar hain ve alçaktır.
Ülkesi ABD ve emperyalistler tarafından işgal edilince sesi çıkmayan hatta işgalcilerin yanında yer alan Şii merci Ali Sistani ile şımarık ve tekfirci Mukteda es-Sadrutanmadan, sıkılmadan kendi halkından ancak başka mezhepten olan “kişilerin katledilmesi hatta malları ve namusları Haşdi Şabi için helaldir” diye görüş belirtmiş olmaları kime ve neye hizmet ettiklerini açığa çıkmıştır. Namuslarını kirletenişgalcilere karşı durmayıp aksine onların yanında boy gösteren bu zavallı ve garip mahluklar utanmadan sivil Müslüman halkı hedef gösterilmeleri ne kadar acı ve ne kadar talihsiz bir durumdur.
DEAŞ ve Haşdi Şabi mezhep kavgası çıkarmak istiyor
Bu kişiliksiz ve ahlaksızca açıklamalar bölge ve Irak için son derece talihsiz, halkların arasında husumetinoluşmasına vesile olmaktan öte bir şey değildir. İşgalciyeverilmeyen tepkinin Müslümanlar için öngörülmesi bölgedeki mezhep taassubununhangi boyutlara geldiğinin anlaşılması bakımından önemlidir.
Haşdi şabi gerçek anlamda bir terör örgütüdür. DEAŞ ne ise Haşdi Şabi'de odur. Birini destekleyip diğerini görmemezlikten gelmek olmaz. Her ikisi de birbirini besliyor.Sözde bu gruplar Şii ve Sünni grupları temsil ediyor. Bu büyük bir yalandır. Her şeyden önce İslam ve güzel dinimiz terör ve teröriste sıfır tolerans tanır. Kendi sapık anlayış ve lider konumundaki satılmış kukla kişilerin vereceği din dişi fetvaların geçerliliği yoktur. Sistani'nin ilerlemiş yaşına ve okumuş olduğu bunca kitap ve ilime yazıklar olsun! İslam kendi görüşünden olmayanlardan intikam almayı değil savaşta bile adaletli davranılmasını emrettiğini unutmamak gerekir.
Emperyalistlerin kurguladığı DEAŞ terör örgütü kendisine verilen emir ve görev doğrultusunda etnik ve azınlıklara yönelik katliam yaparak toplumsal barışı baltalamak istiyor. Karşısına çıkarılan Haşdi Şabi'nin de ayni aptalca yöntemlerle mezhep kavasıçıkarması kimsenin hayrına olmaz. Beni en çok üzen bu şer oyuna Şii veya Sünni fıkhı görüşlerin alet edilmesidir. Zaten DEAŞ bitti gibi. Musul, Rakka ve Dabik'ta hiçbir varlık gösteremiyor. Yerine yeni örgüt kurulacak.
DEAŞ gibi camileri bombalayan, masum sivil halkı topluca katleden ve girdikleri Sünni köyleri talan edenHaşdi Şabi terör örgütünün durdurulması gerekir. Musul ve Telafer'de katliam yapmaması ve bölgede mezhep kavgasının kalıcı olmaması için gayret sarf eden Türkiye'nin telkinleri ve “kırmızı çizgisi” azgın Şii teröristleri frenledi. Telafer'e girmeyeceklerini ilan ettiler. Bunlarda “takiye” olduğu için fazla güven olmazama umarım bir aptallık etmezler.
Bölgede yaşanan bunca sıkıntı ve kaosun yanında bir de mezhep kavgası bizi Avrupa'nın karanlık çağlarına götürür. Etnik ve mezhebi katliam yaşanmaması için Türkiye elinden geleni yapıyor. Keşke İran ve Irak yönetimleri de elimizi tutup birlikte bölgede huzur ve sükunu ihdas etsek.
Ehli kıble olarak kabul ettiğimiz Şii mensubu kişileri sağduyulu olmaya, eleştirdikleri DEAŞ gibi terör ve intikam eylemlerinden uzak durmaya ve İran'ın bölgedeki şeytanca planının bir parçası olmamaya davet ediyorum.