Abdurrahman Dilipak
Harika
Enerji zirvesi Türkiye’yi biraz daha Rusya’ya yaklaştırdı.. PKK zirve öncesi saldırdı. Irak yönetimi eleştiri dozunu saldırganlık seviyesine yükseltti. İran da Irak rejimine destek verdi.
Sonuçta bugün Türkiye Avrupa’dan bir adım daha uzaklaştı..
Bu arada bir kere daha hatırlatalım ki, ABD’den Gülen’in iadesi ile ilgili bir gelişme yok. Clinton PYD’ye destek sözü veriyor, Trump zaten İslam düşmanı!? Müslümanları ABD’den sınırdışı edecek(miş)! Mevcut yönetimin PYD’ye desteği devam ediyor. Yunanistan ise FETÖ’cülerin iadesi konusunda ipe un sermeye devam ediyor..
Geçen günlerde servis edilen bir haber var önümde. Şu habere bakar mısınız: AB Komisyonu Üyesi Günther Oettinger, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin AB üyeliğinin artık mümkün görünmediğini” belirtti. Deutsche Welle Türkçe’nin haberine göre, Bildgazetesine demeç veren AB Komisyonu’nun dijital ekonomiden sorumlu Alman üyesi Günther Oettinger, “Bu büyük olasılıkla Erdoğan sonrası bir konu olacak” diye konuştu. Oettinger, “Hâlihazırdaki şartlar altında bir üyeliğin gelecek on yıla kadar gerçekçi olmadığı görüşünde olduğunu kaydetti.” Harika değil mi?
Tamam on yıl bekleyin. Sonra ne göreceksiniz biliyor musunuz, bugünleri arayacaksınız.. Gelecek günler, geçen günleri aratacak.. Size inat Türkiye Erdoğan’dan vazgeçmeyecek. O da insan, o da bir gün ölecek, ama ondan sonra gelen de bu çizgiyi sürdürecek. Bu çizgi bu toprağın halkının iradesinin yön verdiği bir çizgidir..
Irmak yatağını arıyor bayım. Siz istemeseniz de bu böyle! “Cici demokrasi”nizi alın başınıza çalın. Sizin olsun. Katılımcı, çoğulcu, şeffaf, adaletten, barıştan, hürriyetten yana, müdafayı hukuk temelinde, adli ilahiye adanmış hukuku beşeri ihya için size de, sizin kavramlarınıza da, kurumlarınıza da ihtiyacımız yok. Bu tecrübeden yararlanmak için de herhalde telif ödememiz gerekmeyecek. Artık biz de, başkaları da biliyor ki, siz; “Biz ıslah edicileriz” diyorsunuz ama, siz; “bozguncuların ta kendilerisiniz”
Batılıların kafası karışık. Her kafadan bir ses çıkıyor. Bunların kendi aralarında bile görüş birliği yok. Kendilerinden çok emin gibi gözükseler de, aslında paniklemiş durumdalar.
Bunların bir bildikleri fazla bir şey de yok ama, kendilerini alleme sanıyorlar.. Bunlar darbeye darbe, darbeciye darbeci diyemeyenler.. Her yönden dökülüyorlar.. Kavramları ile kurumları ile dayandıkları ne varsa yıkılıyor. Aileleri dağıldı. “Hasta adam” bunlar bugün. Giderek “viranelerin yasçısı baykuşlara döndüler”.
Gelecek günler geçen günleri aratacak.
Herkesin bir planı var, Allah’ın da bir hükmü var. Mekerallah!
Avrupalılar Erdoğan’ı niye sevsinler ki. En son Lozan’ı tartışmaya açtı.. Daha önce gitti ABD’ye, BM Genel Kurulu’nda Güvenlik Konseyini tartışmaya açtı.. Sadece İsrail’e “One minute” demiyor. BM’ye de “One minute” dedi..
Kanal projesi doğrudan Montreux’u tartışmaya açmaktır.
Suriye’yi tartışmak, Sycos-Picot’u tartışmaya açmaktır, Belfaur’u tartışmaya açmaktır. Yarın Musul gündeme gelecek.. Kut’ul Ammare’yi tartışmak İngiltere’nin bölgedeki varlığını tartışmaya açmaktır..
Madem Lozan tartışmaya açıldı, yarın Hilafet, Ayasofya da tartışmaya açılacaktır. Lozan’ı tartışmak, sadece 12 adaları tartışmaya açmaz, tek parti dönemini, 2. Meclis dönemini tartışmaya açar..
Bugün Suriye’yi tartışıyorsanız yarın Ürdün’ü, Lübnan’ı, Sina’yı, Filistin’i, İsrail’i, Suudi Arabistan’ı, Kudüs’ü tartışacaksınız demektir.. Bir adım ötesinde Kudüs, Mescid-i Aksa konusu var.
Bugün İncirlik’i tartışıyorsanız, yarın Fulbright’i tartışırsınız.. Onlar Ermenistan’ı tartışıyorlarsa, Süryanileri Türkiye’ye karşı kullanmak için birtakım planlar yapıyorlarsa, siz de Patrikhane de tartışma konusu olacak demektir..
Konuşulması gereken o kadar çok konu var ki! Batı ile tek sorun Kıbrıs değil..
Yıllardır söyleyip duruyorum; AB, Türkiye’yi içeri alamaz, dışarıda da bırakamaz.. Türkiye AB’ye girse de, girmese de, artık AB ülkelerinde 30 milyonun üzerinde Müslüman bir nüfus var.. Avrupa Türkiye’yi almasa da, biz Avrupa’dayız. Avrupa da bizim içimizde. Bizden olup da Batılılaşmış ve bunu içselleştirmiş bir sürü yurttaşımız var.. Ama biz Avrupa’dan ibaret değiliz ve olamayız. Bizim inanç, tarih, gelenek ana kimliğimizdir, alameti farikamız, belirleyici vasfımızdır. Güçlenen, yükselen değer bu..
Erdoğan batıyı eleştirince gerilim oluyor da, batılılar, batı mediası, siyaset adamları, derecelendirme kuruluşları Türkiye’yi eleştirince niye gerilim olmuyor?! Türkiye’de OHAL olunca bu antidemokratik, Fransa’da olunca demokratik oluyor öyle mi! Onlar bize her şeyi söyleyebilir, biz onları eleştiremeyiz! Böyle mi demek istiyorlar. Bir yanlış varsa söyleriz. Onlar da bir şey söylerse cevabını alırlar.. Düne dair ne varsa dünde kaldı. Artık “Hayır” diyebilen bir Türkiye var.. Burası sizin ucuz asker deponuz, sıçrama tahtanız değil..
Dinimize karışıyorsunuz, devletimize karışıyorsunuz, ekonomimize karışıyorsunuz, kültürümüze karışıyorsunuz, toplum hayatımıza müdahale ediyorsunuz.. Her şeye burnunuzu sokuyorsunuz. Her şeyimizi kendinize benzettiniz. Alamet-i farikamız, ayırt edici özellik olarak neyimiz varsa, ona karşı düşmanlık ettiniz. Teröre arka çıktınız, darbelere destek verdiniz. Soğuk savaşta bizi bize kırdırdınız. Derin devletten sonra şimdi de paralel devleti başımıza bela ettiniz. Yetmedi mi? Doymadınız mı? Yorulmadınız mı?
Mısır’da darbeye darbe, darbeciye darbeci diyemediniz. Fransa’da teröre karşı nasıl dayanışma içine girdiniz. Peki Türkiye’ye saldırdıklarında ne yaptınız?
Sahi Fehriye Erdal neyiniz oluyor. FETÖ’yü niye koruyorsunuz?
İsrail’in katliamları karşısında neden sesiniz çıkmaz!
Pahalı ama önemli bir süreç yaşıyoruz.. Harika! Şimdi sizi daha iyi tanıyoruz. Selâm ve dua ile.