DÜNYA
Gazze'nin suyu kalmayacak!
2007'den beri İsrail ablukası altındaki Gazze'de, şebeke suyunun yüzde 95'i insan kullanımına uygun değil. Bugünkü durum devam ederse 2020'de, 1,8 milyonluk nüfusun içme suyu kalmayacak.
1 milyon 800 bin kişinin yaşadığı Gazze'nin en büyük sorunlarından biri temiz suya ulaşım. Avrupa Birliği'nin yaptırdığı araştırmaya göre, Gazze şebeke suyunun yüzde 95'i insan kullanımına uygun değil. BM raporuna göre, 2020'de içme suyu kalmayacak.
Al Jazeera'dan Can Hasasu'nun haberine göre; Gazze'de herhangi bir akarsu, dere gibi su kaynağı yok. Su ihtiyacı yeraltı rezevlerinden sağlanıyor. Ancak bu yeraltı su kaynaklarının yüzde 90'ından fazlası da Akdeniz'den gelen tuzlu su ve çeşitli atık sularla kirlenmiş durumda. 2007'den beri abluka altında olan Gazze'de birkaç küçük ve eski arıtma tesisi var. Ancak bunlar yetersiz kalıyor. Ambargo nedeniyle tamir ve bakım çalışmaları da yapılamadığı için kapasitesinin çok altında çalışıyorlar. Neredeyse yok gibi. Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği minimum günlük su kullanım miktarı kişi başı 100 litre, Gazze Şeridi'nde ise bu miktar 89,5 litre.
'SUYUMUZ SOS GİBİ TUZLU'
Türkiye ile İsrail arasındaki mutabakatın ardından Gazze'deyiz. Gazzeliler evlerinde çeşmelerden akan suyun tuzlu ve hijyenik olmamasından şikayet ediyor. Ali Muhammet de onlardan biri. Evlerindeki suyun duş almak için bile uygun olmadığını söylüyor:
“Suyumuz sos gibi tuzlu. Abdest için bile uygun değil. Yıkanmaya uygun değil, bulaşığa uygun değil...”
İsrail'in Gazze'ye yıllardır verdiği su miktarı da ihtiyacın altında. İsrail saldırıları ve abluka yüzünden temiz su tesisatı çürüyor. Halkın tek çaresi tankerlerle su almak. Denetimsiz tesislerde arıtılan suyun 1 metreküpü yaklaşık 30 TL.
Evinin su deposunu boş bırakmamaya çalışan Mahir Ebu Şaban çeşmeden akan suyun kalitesinin her geçen gün kötüye gittiğini söylüyor:
“Bu evde ilk oturmaya başladığımızda su iyiydi ve çeşmeden su içerdik. Biraz tuzlanınca filtre taktık. Suyu süzüp içebiliyorduk. Şimdi o kadar tuzlu ki deniz suyu bile bizimkinden iyi.”
KANALİZASYON, TEMİZ SUYA KARIŞIYOR
Gazzelilerin tek sorunu sularının tuzlu olması değil. Kanalizasyon temiz su şebekesine karıştığı gibi, yeraltı sularını da tehdit ediyor. Kanalizasyon, yeraltı sularını kirletiyor. Bu şekilde eko sistem de geri dönüşü olmayan zararlarla karşı karşıya kalıyor.
Bir başka sorun yeraltı su seviyesinin azalması. Filistin Su İşleri Müdürü Yaser al-Shanti de geçtiğimiz Mart ayında basına yaptığı açıklamada Gazze'nin yeraltı suyu seviyesinin daha önce hiç görülmemiş şekilde azaldığını, deniz seviyesinin 15 metre altına düştüğünü, bu durumun Gazze'nin su krizini kızıştıracağını söylemişti.
İsrail tarafındaki sınıra yakın tarlalarda da, Gazzelilerin tek kaynağı olan yeraltı suyu yoğun bir şekilde kullanılıyor.
SEBZE EKİMİ YAPILAMIYOR
Sudaki yüksek nitrat ve tuz nedeniyle sebze ekimi yapılamaz hâle geldi. Bu yüzden çiftçiler bostanlarını bozup, Gazze suyuna daha dayanıklı olan meyve ağaçları dikiyor.
Gazzeli çiftçi Cemil Masri, tarlasını kuyu suyuyla sulayanlardan. Ancak, o da kuyu suyunun yeterli derecede temiz olmadığını söylüyor:
“Su pompam yaklaşık 40 metreye iniyor. Atık sular 40 metreye kadar ulaştı. Bu artezyen kuyulardan çıkan suyun büyük bir bölümü topraktan süzülen atık sular ve biraz da yeraltı sularından oluşuyor.
TÜRKİYE TEMİZ SU TEMİN EDECEK
Türkiye ile İsrail arasında, ilişkilerin normalleşmesi için imzalanan mutabakatın önemli başlıklarından biri de Gazze'nin su sorununun çözülmesi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan çarşamba günü cumhurbaşkanlığı personeline verdiği iftarda, bu konuda varılan mutabakatı anlatırken, "Dedik ki; bir, denizden arıtma, iki, sondaj. Her ikisine de 'evet' dendi ama bu arada 'Biz İsrail'den de su verebiliriz' dediler. Bu konuda yine şu an itibarıyla detaylarına girmeyeyim, oradan da su vermek suretiyle bu 3 çeşitlendirme olmuş olacak" ifalerini kullandı.
Türkiye'nin yapacağı arıtma tesisi, Gazzeli çiftçi Cemil Masri'yi de memnun etmiş:
"Gazze'de su arıtma tesisi yapılması çok güzel olur. Proje, vatandaşlara içme suyu sağlamaya yönelik olsa da, en azından insanlar yeraltı sularına yüklenmez, bu da hem halkı, hem çiftçileri rahatlatır.”