Abdurrahman Dilipak
FG Kudüs konusunda ne düşünüyor?
Sahi Fetullah Gülen hocaefendi “!?” Kudüs konusunda ne düşünüyor.
Suudilerin “eklemlenmiş” gazetecilerinin ne düşündüklerini öğrendik.. “Hocaefendi”nin Gazze savunmasında İsrailliler için gözyaşı döktüğünü biliyoruz. Zaten “Hoca efendiye” göre Haçlılar da Müslümanlara karşı bir kötülükleri olmadı. İsrail ve haçlılar hakkında böyle düşünen bir adamın ABD hakkındaki düşüncelerini kestirmek zor olmasa gerek.
FETÖ deyince bazı Gülen’ciler üstlerine alınmıyorlar. FETÖ’cüler Gülen hareketine sızıp onlar üzerinden siyasete müdahale etmek isteyen bir grupmuş. Bu yalanlarla kendilerini kandırıyorlar şimdi de.. Hocaefendi de, cemaat de temizmiş aslında. Cemaat toparlanıp, siyasete bulaşmadan yollarına devam edeceklermiş ama, Tayyip Erdoğan, FETÖ diye cemaatin temiz ve masum insanlarını da bu vesile ile cezalandırmak istiyormuş.
Cemaat ile iltisaklı isimleri Kudüs toplantılarında göremiyoruz ne hikmetse. CHP daha ne yapacağına karar vermemiş durumda. MHP AK Parti ile beraber, BBP ve SP de Kudüs konusunda duyarlı. İYİ Parti, BOP’un eş başkanlığı üzerinden Erdoğan’a yükleniyor.
Erdoğan’ın BOP’daki eş başkanlığı konusunda birileri menfi bir propaganda yapıyor. Eş Başkan dediğinizde bunun iki anlamı var. Ya birbirinize çok güveniyorsunuz ve aynı hedefe birlikte yürümek ve bunun şanını-şerefini tek başına ötekine bırakmak istemezsiniz, ya da bir işte beraber yola çıktığınıza güvenmez, sizin kabul etmediğiniz bir şeyi öteki tarafın yapmasını engellemek için bir rol üstlenirsiniz. Türkiye’nin BOP eş başkanlığı 2. şıktır. Hatta Erdoğan bu yolla BOP’u çalışamaz hale getirmiştir.
Türkiye ABD ile çıktığı bu yolda, sisteme önce İngiltere’yi, daha sonra da Hüsnü Mübarek döneminde Mısır’ı dahil etmiş, ardından da Erdoğan gidip Rusya ile stratejik işbirliği anlaşması imzalamıştır. BOP işte o gün bitmiş oldu.
Zaten 15 Temmuz bu sonucun bir intikamı için yapılmıştır. ABD BOP’la, bugün Suudi Arabistan, Mısır ve BAE üzerinden varmaya çalıştığı hedefe Türkiye üzerinden ulaşmak istiyordu. İYİ Parti sözcüsünün bu gerçekleri görmezden gelerek Kudüs konusunu bir kenara bırakıp Erdoğan’a yüklenmesi, başka bir derin gerçekle ilgili olsa gerek. Bu gerçeği görmek için bu iddia sahiplerinin derin ilişkilerine bakmak yön gösterici olacaktır.
Merak ediyorum, bakalım ilk Kudüs’e gidecek ya da ABD’ye destek verecek İslam ülkesi, Arap ülkesi kim olacaktır..
Hemen belirteyim ki bu suça ortak olacak iktidarların kendi halkları nezdinde hiçbir itibarı olmayacaktır. Bu işe destek veren hiçbir kişi ve kurumun da Müslümanlar üzerinde hiçbir itibarı kalmayacaktır. Gelinen noktada FETÖ ve Mısır, Suudi Arabistan gibi işbirlikçi rejimlerin çok zor durumda kaldıklarını düşünüyorum.
Bu arada şunu da görelim; bu iş burada kalmayacak. İntifada her an başlayabilir.. ABD ve İsrail rejimi geri adım atmaya yanaşmayacaktır. Ama bu durum İsrail’in ve ABD’nin iç politikalarında krize yol açacaktır. Avrupa bu işe mesafeli duruyor. Onların beklentisi İsrail’in bu aşamada Filistin devletini tanıması ve uluslararası düzeyde kendi varlık ve meşruiyetini güvenceye kavuşturması, bundan sonraki adımların Filistin yönetimi ile birlikte atılması yönünde idi. Yarın Filistin yönetimi Hamas çizgisine kaydığında bu iş çok zor olacaktı. Ama İsrail yönetimi, Suriye ve Irak krizi devam ederken batıyı da bir emrivaki ile batıyı arkasına alarak bu işi bitirmek, sadece Kudüs değil işgal altındaki toprakların ötesinde, Lübnan, Suriye ve Lübnan’a, Mısır’a doğru genişletmek istiyor.
İsrail “Büyük İsrail” için sınırlarını Nil ile Fırat arasına genişletmek ister. Daha ileri giderek “Tanrı’yı kıyamete zorlamak” isteyenler var. “Tarihin sonu”nu getirecek bir “kıyamet savaşı”ndan, Armageddon’dan söz edenler de yok değil.
Öte yandan; Melheme-i Kübra, Mehdi, Mesih tartışmaları insanlığın gündemini kilitleyebilir..
Filistin’de 3. intifadadan söz ediliyor. Trump’ın “bölge barışına güç vereceği”ni söylediği girişim bölgede giderek derinleşen bir krizin başlamasına sebeb oldu.
Bu arada; dikkat ederseniz FETÖ’den hiçbir ses çıkmadığı gibi DAEŞ’den de ses yok. Tabi PYD’den de..
ABD’nin bu son aldığı karar, Türkiye’nin ABD ile ilişkileri açısından bir kırılma noktası oluşturacak.. ABD’nin, PKK/PYD, FETÖ, DAEŞ ile karanlık ve derin ilişkisi artık gün gibi ortaya çıktı.. ABD’de devam eden Sarraf davası ile başlayan süreç de devam ediyor.
Bu kriz, sadece ABD ve İsrail için bir felakete sebep olmayacak. ABD ve İsrail ile işbirliği içindeki tüm ülkeler, kişiler ve kurumlar için felaketin başlangıcı olacak. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak..
ABD Kongresi, ABD Elçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararını 1995 yılında aldı. Ama bu kararı yürürlüğe koymadı. 22 yıl sonra Trump bu kararı uyguladı. 1917 yılında İngiltere’nin Balfour Deklarasyonundan sonra bu kez ABD İsrail’e tam anlamı ile destek verirken bu kez yanında İngiltere yok, Sykes-Picot’un taraflarından Fransa da..
Bu arada; ABD ve İsrail de bu karardan sonra İslam dünyasındaki tepkilerle panikledi. ABD Dışişleri Bakanlığı, kararın hayata geçirilmesinin 2 yıl gibi bir zaman alacağını açıklarken, İsrail Dışişleri Bakanlığında bir süre genel müdürlük görevini yürüten eski diplomat Uri Savir, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü ‘İsrail’in başkenti’ olarak tanıma kararının ABD’yi zora sokarken, İsrail’in Kudüs konusundaki konumunu zayıflattığını söyledi. Bu daha bir başlangıç. Bunun arkası gelecek. Bu gidiş Trump’ın da, Netanyahu’nun da başını yiyebilir.
Olan oldu. Şimdi önümüze bakalım. Hak şerleri hayreyler. Görelim Mevla’m neyler.
Selam ve dua ile..