Abdurrahman Dilipak
DİKKAT, DİKKAT!
15 Temmuz da geçti.
15 Temmuz’a gelirken iki badire atlattık: Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünün ardından Gezi benzeri bir ayaklanma ve buna paralel başlatılacak olan yeni eylem dizisi.
G-20’de yaşanan olaylar toplumun gözünü açtı. Ve tabi sivil cuntanın deşifre olması. Adada toplanan yeni darbe girişiminin sivil ajanları suçüstü oldular.
Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünü izlemek üzere, 600 civarında gazeteci gelmişti Türkiye’ye. Bir o kadar da STK temsilcisi. Her şey hazırdı! Ama evdeki hesaplar çarşıya uymadı.
Kılıçdaroğlu her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdı. Bu durumda Baykal’ın başına gelen, onun da başına gelebilir. Ya da işmardan anlayacak, sessizce ortadan kaybolacak.
Meral Akşener de partileşme yolunda ama, ilk tesbitlere göre, o da bir gelecek vadetmiyor.. Bu anlamda Amerikan cephesinde, daha doğrusu, batı cephesinde, Türkiye’de toplumda genel anlamda kabul görecek bir adam yok. Yani onlar açısından bir kahtı rical sözkonusu. O kadar sözde bilim adamı, siyasi aktör, sözde sanatçı bir araya geliyorlar, bakıyorsunuz toplumda bir karşılıkları yok..
Yazmıştım, neyi elde etmeye çalışıyorlarsa, onu kaybedecekler. Ve bugün onu kaybettiler. 15 Temmuz’un yıldönümü onlar için yeni bir hüsran oldu.
Michael Rubin’in psikolojik harp taktikleri ile yargılama sürecini sulandırmaya yönelik girişimleri de FETÖ’cü figüranların elinde patladı. F. Gülen’in batılı medya ve strateji kuruluşlarına verdiği mülakatlar da söz sahibi ile birlikte aracılarını da küçük düşürdü.
Aslında 15 Temmuz öncesi yine ortalığı kan gölüne çevireceklerdi. DAEŞ, PKK, FETÖ’nün intihar komandoları hepsi birden harekete geçeceklerdi, ama olmadı. DAEŞ’çiler, eylem hazırlığı içindeki DHKP-C’liler, PKK’lıların çoğu yakalandı. Ötekiler de şartlar oluşmayınca harekete geçemediler.
Diyorlar ki, FETÖ, bir takım hedeflere intihar saldırısı emri verdi. Şu Rus elçisine suikast düzenleyen polis örneğinde olduğu gibi. İki düzine medyumik karakterli polis seçildi deniyor. Tanınmış isimlere saldırı planları yapmışlar. Eylem alanı olarak daha çok Ankara ve İstanbul seçilmiş. Yine iddia edildiğine göre, bu arada ortadan ve hatta FETÖ’ye yakın, feda edilebilecek, tanınmış isimlere de suikast yapılacağı söyleniyor. Hedef korku ve panik doğurmak, kafaları karıştırmak, saldırılar konusunda bir yandan da iktidarı suçlamak.
Bu arada, birileri ile ilgili yolsuzluk ve kadın ilişkileri de gündeme gelebilir. YÖK çevresinden, ilahiyat çevresinden birileri de var deniyor listelerinde. Bakanlıklar, büyükşehir belediyeleri de hedefte. Psikolojik harp taktikleri uyguluyorlar, itibar cellatlığı, algı operasyonu denen türden şeyler.
Bu arada, savcıların elinde son derece önemli bilgi, belgeler var. Bir kısmı itiraflardan oluşuyor, bir kısmı aramalar sırasında ele geçmiş. Bunlar üzerinde ciddi çalışmalar yapıldığı bilgisi var. Muhtemelen adli tatilden sonra FETÖ ile ilgili son derece önemli bilgiler gündeme gelecek. FETÖ’nün dış ülkelerdeki ayağı ile ilgili önemli bilgiler gündeme gelecek.
Diplomatik merkezlerde şoför olarak, ya da elçilik ve konsolosluklarda görev yapan FETÖ’cüler, o araçları kimler için nasıl kullandılar. Para ilişkileri, istihbarat kaynakları neler. Diplomatik merkezlerin desteklediği gaybubet evleri ve yurt dışından gelen akademisyen, STK ve gazeteci maskeli ajanların faaliyetleri. Yani konu İzmirli bir pastörle sınırlı değil. Biliyorsunuzdur, Erdoğan’ın Trump ile görüşmesinde konu edilen, FETÖ üyeliği iddiasıyla tutuklanan Amerikalı pastör Andrew Brunson vardır. Brunson gibi İstanbul’da, Ankara’da, Adana’da, Diyarbakır’da, Malatya’da, Konya’da, Trabzon’da bir sürü adam var. Bu tür adamlar bugün ortaya çıkmış da değiller. Bunların bir kısmı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Üniversitelerde bunlarla çalışan bir sürü akademisyen var. STK’larda da! Yani konu Alman ya da batılı ülkelerin vakıfları ile sınırlı değil.
Bu iş bugünden yarına bitmeyecek. Uzun soluklu bir mücadeleye hazır olmalıyız. Dikkatli ve sabırlı olmamız gerek.
Şimdi 15 Temmuz ve bu süreçte bu işlerden zarar gören herkesin davacı olması, açılan davalara müdahil olması, ayrıca tazminat davaları açması gerek.
Bu adamların peşine düşmemiz gerek. Gerçek suçluları ortaya çıkartmalıyız. Suçsuz olan insanları FETÖ’cülükle suçlayarak sapla samanı birbirine karıştırmak isteyenlere fırsat vermemeliyiz. Bunları deşifre ederek cezalandırılmalarını sağlamalıyız.
Önceki gün, yine, yeni bir KHK yayınlandı. Göreve iadeler var. Kesinlikle suçsuz oldukları halde görevden alınanlar ve cezalandırılanlar ile ilgili karar sürecinin hızlandırılması şart. Madem yüzlerce kişi göreve iade edildi, bu kişilerin görevden alınmasına sebeb olan ihbarcı ya da işlem yapan kişilerde bu konuda kasıt varsa, kesinlikle onlar tesbit edilip en ağır bir şekilde cezalandırılmalı. Tedbir ve taksir olabilir, ona bakılır, ama kasıt varsa, bu konuda hiç acımadan ve sür’atle bu hainlerin bulunup cezalandırılması gerekir.
Eğer göreve iade edilenler arasında FETÖ’cüler varsa, bu konu da ayrı bir dikkat gerektiriyor. Çünkü böyle iddialar da var.
15 Temmuz’un yıldönümü, bu şekilde ay sonuna kadar bir takım etkinliklerle devam edecek. Ardından Ağustos şurası geliyor. Adli tatil, yaz tatili, askeri şura derken, sanırım yeni bakanlar kurulu da bu durumda Eylül’e kalacak gibi.
Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü ile 15 Temmuz heyecanı erken uyandı. Öte yandan; FETÖ’cülerin hezeyanları, milletin sabrını zorlayınca 15 Temmuz’da coşku tavan yaptı. FETÖ’cülerin silahları geri tepti.
Türkiye’de terör ve darbe, sınırımızda savaş tehdidi devam ettiği sürece OHAL kalkmamalı ve OHAL devam ettiği sürece herkesin dikkatli olması gerekiyor. Selam ve dua ile..