Abdurrahman Dilipak
AK Parti’de teşkilatlar yeniden düzenlenirken
Hani “sütten ağzımız yandı ya, yoğurdu üfleyerek içiyoruz”.. Halk arasında bir deyiş var; “gelen gideni aratmasın” diye. Bir de “Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olma” deyimi var.
Erdoğan’ın çıkışı önemli idi. “Metal yorgunluğu”ndan söz etti, topyekûn bir uyanıştan ve yenilenmeden söz etti. “Değişim” dedi.
Söyleyeyim, Taban’ın MKYK’daki değişim konusundaki beklentisi daha yüksekti.. Teşkilatta, Kabinede daha fazlası bekleniyor.
Ben dışarıdan bakıyorum, içeriden görünen gerçekler, dengeler daha farklı anlaşılan..
Hani “sapla saman birbirine karıştı” deniyor ya, korkulan şu, altınla cüruf birbirinden ayrılacak da geriye kim kalacak.. Bir yandan manken kızlar, öte yandan anam gibiler.. “Sonunda alavere-dalavere olmaması gereken birileri pat diye yönetime gelir” korkusu çok yaygın..
“Münafık” karakterli adamlarda “Şeytan tüyü” var. Kaz gelecek yerden tavuk esirgemiyorlar.. 40 yerden tezkiye ile geliyorlar. Kanaat önderleri, vakıf, dernek herkes peşinde.. Tabiri caizse 5 kuruşluk işi 15 kuruşa yapıyor, 5 kuruşunu dağıtıyor, ondan iyisi çok..
Bu sahtekarlara dikkat etmek lazım.. FETÖ’cüler “ihtida” edip, 40 şahidle yeniden en önde yer alabilirler.. Bir de onlardan bu işi öğrenen, onları kıskanan ve kıskandıracak olan başka “The Cemaat” denilen CIA-MATE’lere karşı da dikkatli olmak lazım.. Şimdi daha tecrübeli ve daha dikkatliler..
Bir de, namuslu bu işlere bulaşmamış birini getiriyorsunuz, geldikleri yer öyle bir yer ki, iki günde bozarlar adamı.. Para, kadın ve makam zaafı olanlar uzak dursunlar bu işten.
Yine öyle adamlar vardır ki, ne yer, ne yedirir, ama hiçbir iş yapmaz.. Hata yapmaktan korktuğu için ne ileri götürür, ne kötü.. Bir de bu tipler, bir getirdin mi, bir daha gitmek istemez. Mahkemeyi kadıya mülk sanan tipler bunlar..
Kimisi yemek için kaşığı belinde dolaşır. Bunlara dikkat.
Kimi birilerinin adamıdır, emri, kendini oraya getiren iradeden alır..
Kimi yemez, ama çevresine öyle yamyamlar toplanır ki, onlar yer de yedirir de..
Kimi hem yer, hem yedirir. Halkın en çok sevdiği tipler bunlardır. Parasını versin, işi yapsın da, yer mi, yemez mi ona bakmaz. Ona göre zaten yemeyen de yok. Kendi de fırsatını bulsa öyle yapar.. Bu hem yer, hem yedirir tipler, cemaat buldu mu namaza da durur. İmamlığa da geçer. Hacca gider defteri sildirir, Şeyh efendinin vakfına yardım eder, camisine adını yazdırır, onun duası ve şefaatı ona yeter. Cami de yaptırır, Kur’an kursu da.. Torununu Kur’an kursuna da gönderir.. Kan alacak damarı da, bal alacak çiçeği de bilir..
Kimi yer yedirmez. Bunlar ihtiraslı tiplerdir. Yerken üstüne başına döker, ömrü uzun olmaz..
Kimisi ne yer ne yedirir, ama iş yapmaz. Kuluçkaya yatmış tavuk gibidir.. Herkesten, her şeyden işkillenir..
Peki yemeyecek, yedirmeyecek ama yapacak adamı nereden bulacaksın..
Bakın bu yiyici takımının göz diktiği yerlerden biri Parti, biri belediye, ötekisi merkezi hükümettir.. Şeytan üçgeni böyle kuruluyor.
Kedi yavrusunu yemeye karar verirse, onu fareye benzetirmiş.. Bunlar da bir haltı yemeye karar verirlerse bir yolunu buluyorlar. Fetvasını da buluyorlar.. Ufak ufak başlıyor bu işler, sonra geri dönülmez noktaya geliyor. Bir noktadan sonra da içki, kumar, kadın hangi pisliği dersen hepsine bulaşıyorlar. Kendilerine göre bir din ediniyorlar.. FETÖ böyle bir dinin azizi olarak çıktı ve yükseldi.. Ve bunun gibi daha bir sürü adam var çevremizde. Kalkancı, FETÖ’den ibaret değil bunlar. Hani bir ayet var, “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” diye ya, bunların çoğu yemeye cami, dernek, vakıf, Kur’an kursuna yardım diye başlıyor, sonra fon oluşturuyorlar, böyle başlıyor ve sonu gelmiyor.. Yaşlanınca daha çok hacca, umreye gidiyorlar, tabii belli bir doyuma ulaştıktan sonra.
Teşkilat yöneticileri burada üst uç nokta. Belediye ve milletvekillerinin ilk seçimini bunlar yapacak.. Buradaki bir yanlışlık bütün yapıya sirayet eder.
Parti Teşkilatı, Ankara ve yerel yönetim üçgeninin ortasına bir de işadamlarını oturttunuz mu, iş karanlık ve derin yapının çekirdeği, hücresi tamam. Şeytan iş ortağınızdır artık. Şeytan (LA) derin ortaklarını da toplayıp başınıza üşüşür..
Taşrayı temizleyecekseniz, merkezdeki kirli adamlar üzerinden bunu nasıl yapacaksınız.. Asıl soru, asıl sorun bu.. İş dönüp dolaşıp, “tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan” sorusuna geliyor. Taşrayı denetleyecek olanlar kimler. Bugünkü merkezi teşkilat mı, milletvekilleriniz mi? Peki zaten bunlar içindeki hastalıklı kişilerden kurtulmak istemiyor musunuz?
Sanırım en başa dönmek gerekiyor. Bu süreçte sadece kendi teşkilatınıza yönelmek değil, belki ayrı bir istihbarat yapısı ile bir “Müddei umumi” gibi, bütün iddiaların istihbaratını yapmak gerekir.. STK, sokak, işadamları, odalar, muhalefet, basın.. Bazı şüyuu vukuundan beter hadiseler de var.. Sonra farklı iki üç heyetten faklı zamanlarda rapor alıp, bunlardan kim kim hakkında ne diyor, onlara bakıp, aslında bu “muhakkikler” hakkında da bu vesile ile bir kanaata varmak gerek.. Çünkü bazıları sonucu maniple etmek isteyecektir.. Bu konu güvenmekle olmaz. Güvenmek güzel olsa da, kontrol etmek daha da güzeldir.. Siyaset güven değil denetim müessesesidir.. Sonucu maniple etmeye kalkanlar, kesinlikle, acil olarak ve şiddetle cezalandırılmalıdır..
Kesinlikle görevlendirmede ehliyet ve liyakat esas alınmalıdır. Bilgili, dürüst ve cesur olacak. Korkaksa, bilgili ve dürüst de olsa bir şey çıkmaz.. Siyaset korkakların işi değil. Cesur olup, namuslu değilse al başına belayı. Başınıza Mafia kesilir. Kibirli adamla da olmaz, ezik tiplerle de..
Zor bir işten söz ediyoruz.. Bir yerlere gelmek için işe çok istekli olanlardan da uzak durmak gerek.. Allah kişiyi ihtirasla istediği şeyle imtihan eder. Kamu malını yetim hakkı olarak gören adamlar lazım bize “devletin malı deniz, yemeyen domuz” diyenler değil. Selâm ve dua ile.