Abdurrahman Dilipak
Ah İsrail, vah İsrail
Dinle Netanyahu! Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Sizi ne Clinton kurtarabilir ne de Trump! Öfkesi aklından büyük, gırtlağına kadar zulme batmış bu adamlar İsrail için kurtuluş umudu değil, felaketin büyütülmesinden daha başka bir şey yapamazlar.. “Madem söz dinlemiyorsunuz”, o zaman durmayın kendi cehenneminize odun taşımaya devam edin.
Seni oraya yerleştiren batılı abilerinin sözünü dinlemediğin için cezalandırılacaksın.. Şimdi, daha fazla toprak kazanmak değil, artık mevcudu muhafaza için çalışman gerektiğini söylüyorlar, anlamıyorsun.. “One minute”. Geçti Bor’un pazarı..
Senden istedikleri, bugünkü Filistin yönetimi ile masaya oturman ve barış anlaşması imzalaman. Hatta Filistin yönetiminin masaya oturmasını garanti etmek için, gerekirse taviz de vermen..
Anlamak istemiyorsun ya, yarın bugünkü Filistin yönetimi gidip yerine Hamas türü, Halid Meşal gibi bir gelirse bugünleri çok ararsın demeye çalışıyor batılı dostların.
Hem zaten artık onlar kendi can derdinde. Seninle uğraşacak halleri yok..
Trump Kudüs’ün İsrail’in başşehri olacağını söyledi ya, Siyonistler umutlandı. Madem bu son şansları ellerini çabuk tutmak istiyorlar.. Trump da bu açıklaması ile yangına körükle gidiyor.
Netanyahu’nun şunu görmesi gerek artık: Siyonizm filan hikaye.. Siyonizm kaba bir ırkçılıktan başka bir şey değil.. Dini de değil, hukuki de, ahlaki de.. Kapitalizmle Siyonizm etle tırnak gibidir. Biri yıkılırsa öteki de çözülür. Kapitalizm Siyonizmin eli ayağı, gözü, kulağı gibidir.. Hristiyanlık ya da Siyonist teoloji ruhani bir derinlikten çok siyasi bir ideolojiye dönüştü.. Bunlar seküler bir inanç sistemi artık. Ruhani boyutları kayboldu. Religio’ları seremonilerden, ritüeller ve ikonalardan ibaret..
Oliver North, hani şu “Siyasal İslam” tartışmasını başlatan Fransız, “AK Parti / Erdoğan ne İslamcı, ne Osmanlı” diyor.. Keşke batılılar bizi anlamaya çalışmadan önce İslam’ı anlamaya çalışsalar. Bizi anlama konusundaki çabaları kadar olmasa da Hristiyanlık ve kendi toplumlarını anlamaya çalışsalar. Bizim gözümüzde çöp ararken kendi gözlerindeki merteği görmüyorlar bile..
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, illegal Yahudi yerleşim birimlerinin “derhal ve tamamen” durdurulmasını talep eden BMGK kararı sonrası ne yapacağını şaşırdı. Birileri İsrail’i, Siyonizmi, Museviliği tartışacağına hemen bu tartışmayı başka yerlere çekmeye çalışıyor.. Oysa Netanyahu izlediği politika sebebiyle hem hükümet hem de muhalefet tarafından sert bir şekilde eleştiriliyor. Dünya basını bu olayı görmezden geliyor. Siyonistlerin hedefi sadece yeni yerleşim yerleri açmak değil, Kudüs’ün tamamını almak, Gazze’yi boşaltmak, hatta Sina’yı da ele geçirmek. Filistinlileri Ürdün’e sürecekler. Onlar her sabah vasıfsız işçi olarak çalıştırmak için vagonlarla Filistin topraklarına gelip geri dönecekler.. Onların gözünde Ürdün Filistinlilerin yaşadıkları bir bölge olacak..
Tabii bu hayaller bugün için çöktü. Siyonistler gerçekleri görmek, kabul etmek istemeseler de batı gerçeğin farkında..
Musevilerin hepsi Siyonist değil. Hepsi dindar da değil. Ateisti var, liberali var, ruhanisi var. Rabbi’lerin çoğu Siyonist de değil. Bunların önemli bir kısmı İsrail devletine de karşılar..
Bunların sermaye sahibi kapitalistlerinin kimi demokrat, kimi cumhuriyetçi, kimi globalist..
İsrail kuruluşundan bugüne en büyük krizlerinden birini yaşıyor.. BMGK kararı aslında bu anlamda İsrail’in yalnızlığının tescili oldu.. Bu durum İsrail’de iktidar ve muhalefet arasında daha da ciddi bir ayrışma konusu oldu..
Şimdi İsrail ABD ve batıdaki yalnızlığı gidermek için muhtemelen Rusya’ya, Türkiye’ye, Arap dünyasına yakınlaşmaya çalışacak.. Bu çok da kolay olmayacak. Bunu hem kendileri, hem de ötekiler çok da içlerine sindirmeyecekler..
Tabii bir de içimizdeki Siyonistler, masonlar, kıraldan fazla kıralcılar, efendileri adına ahkam kesen, darbecilere kucak açan, tetikçilik yapan hainler var. Bu durum en çok da onlar için cansıkıcı olsa gerek. Sadece cansıkıcı değil, korkutucu.. Geçmişte yedikleri haltların hesabının sorulmasından korkuyorlardır. Bunların kimi gazeteci, kimi bankacı, kimileri yargıç ya da avukat, kimi politikacı, kimi bürokrat.. Çoğu mason, işadamı filan..
Biliyorsunuz, her darbeden sonra kurulan ilk hükümetin üyelerinin hemen hemen tamamı bunlardan oluşuyordu..
Gelinen noktada Suriye’deki Esed rejimi gidecek. Yerine İhvana yakın isimler gelecek.. Bunun anlamı şu, Türkiye ile Suriye arasındaki sınır artık sadece sembolik olarak kalacak. Türkiye her anlamda Musul-Kerkük bölgesinde de, Suriye’de de varolacak.. Hatta askeri olarak da bu bölgede olacağız.. İslam temelli bir ortak savunma ve askeri işbirliği konusu gündeme gelecek.. Suriye sınır güvenliği Türkiye’nin gündeminde yer alacak..
Zaten Hilafetten Cumhuriyete devreden manevi bir miras olarak Kudüs konusu Türkiye’nin sıcak gündeminde.. Biz artık o topraklara bir adım daha yakınız.. Biz sadece bir kale olarak ya da Vahdeddin Han’ın türbesi için değil, Ankara anlaşmasının verdiği imtiyazdan öte, gelinen noktada daha ileri bir birlik için Bilad-ı Şam topraklarında olacağız..
Yeni bir dünya kuruluyor ve Türkiye bu dünyadaki yerini almaya hazırlanıyor..
Selâm ve dua ile.