Abdurrahman Dilipak
Ah ABD, vah AB..
ABD eski Dışişleri Bakanı James Baker şimdi kalkmış diyor ki, “Uçuşa kapalı bölgeyi desteklemeliydik“. Gözünüz aydın, “Bade harabul Basra, Musul, Halep, Rakka, Ayn-el Arab”. Majesteleri bugün kalkmış; “Obama yönetiminin Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde uçuşa yasak bölge oluşturulması önerisini kabul etmemesi ‘çok kötü bir karar’” diyor.
İyi de dün neredeydiniz, gözleriniz vardı, görmüyor mu idiniz, kulaklarınız var duymuyor mu idiniz, kalpleriniz var, hissetmiyor mu idiniz!
Sahi sizin CIA ne iş yapar. Dostlarınız MOSSAD ve MI5 size bilgi vermedi mi bu konuda.. Bölgede taş atsan başına düşer bunların. STK’larınız, akademisyenleriniz, bölgede gözlem yapan monitörleriniz, diplomatlarınız, strateji kuruluşlarınızın elemanları var, tonla para ödediğiniz bunlar nerede idi, bütün bu olaylar olurken.. Şimdi kalkmış “Pardon” diyorsunuz.. Tarihin en kadim uygarlıklarının yaşadığı bir coğrafyada bir şehir George H. W. Bush’un başkanlığı döneminde 1989-1992 yılları arasında ABD Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Baker ve Obama yönetimi altında 2010 yılına kadar Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapan Thomas Donilon, Senato Dış İlişkiler Komitesinde, “ABD’nin dünya üzerindeki rolü” başlıklı oturumda konuştu.
Baker, Barack Obama yönetiminin “Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde uçuşa yasak bölge oluşturulması önerisini kabul etmemesi, çok kötü bir karar. Belki artık bunu söylemek için çok geç fakat Türkiye’nin önerisini desteklemememiz çok kötü oldu. Eğer bu projeyi değerlendirseydik, Türkler ve Suudilerle masaya oturabilirdik” dedi.
Evet, Suriye’deki kriz teorik olarak 48 saatte çözülebilirdi.. Ya da DAEŞ konusunda da daha önce yapmanız gereken şeyler vardı. Yapmadınız.. Yapmaya da devam ediyorsunuz..
ABD bölgede rejim değişikliklerinde de yanlış ata oynadı, oynamaya devam ediyor..
Baker bazı konularda “tecahülü arif” sanatına başvuruyor. Sanki BOP’dan haberi yokmuş gibi, sanki Paralalel yapının, “İslam and Democracy Fondation”dan haberi yokmuş gibi. Graham Fuller çeyrek asırdır yaptıkları çalışmayı anlatmadı mı size.. Şimdi kalkmış Libya, Mısır ve Irak’ta yaşanan rejim değişiklikleri ile ilgili olarak Baker, “Yüzde yüz anlaşamadığımızı düşündüğümüz liderlerden kurtulmak için çok da acele etmemeliydik” diyor. Unutmuş olmalısınız, hani 22 ülkenin rejim, sınır ve iktidarlarını da değiştirecektiniz ya, Arap Baharı diye bize “sopa” gösteren “sizin iyi çocuklar”ı gönderip, yerine bize “havuç” verecek, “ılımlı İslamcılar”ı getirecektiniz. Baktınız İhvan gelecek, Mursi’yi devirmesi için Sisi’ye destek verdiniz..
Yarın başka yanlışlıklar yapar yine özür dilersiniz. PKK’ya verdiğiniz destek için henüz tam bir pişmanlık ve özür duymadık. DAEŞ özürü ne zaman gelecek..
Baker sanki seçim konuşması yapıyor. Ortadoğu’da yaşanan değişikliklerden sonra bu ülkelerin “başarısız devlet” olduğunu kaydederek, “Bunun temel sebebi, bizim oraya gidip beğenmediğimiz kişileri sahneden alarak düzeni bozmak oldu” diyor. O diktatörleri getiren kendileri değildi sanki. Ya da o diktatörler yerinde kalsaydı demeye getiriyor. Yani, “havuç vermeyi denememeli idik, sopaya devam” demeye getiriyor..”
Thomas Donilon da, “ABD’nin Ortadoğu’daki müttefikleriyle olan ilişkilerine dikkat etmesi gerektiğini” vurgulamış ve “Suudi Arabistan’la ilişkilerimiz daha iyi olmalıdır. Onların tehlike olarak adlandırdığı ve gördüğü noktaları önemsememiz gerekiyor” demiş. Buradan ABD’nin İran’a karşı yeni bir senaryoyu uygulamaya koyduğu anlamını çıkarmak için erken mi dersiniz..
Baker kendi içine baksa biraz keşke. Aile çökmüş, intiharlar terörden beter hale gelmiş. Uyuşturucu, alkol toplumu kemirmeye devam ediyor..
Bu sonuçların çoğu aslında kapitalizmin insanlığın başına bela ettiği konular.. Faşizm ve komünizmden sonra, kavram ve kurumları ile ekonomisi ile kapitalizm çöküyor.. Böyle bir dünya sürdürülemez ve batının gelinen noktada insanlığa söyleyecek bir sözü yok..
Artık batıdan insan hakları, hukuk devleti, demokrasi, özgürlük sesleri duymuyoruz.. Varsa yoksa çıkarları.. Daha ne istiyorlarsa 62 zengin, dünya gelirinin yaklaşık yarısına sahip! Böyle bir dünya sürdürülemez..
Batılılar artık daha ileri gidemez. Geri de dönemez.. İşte asıl kızılca kıyamet de bu noktada kopacak.. Bu gidişle “Tarihin sonu”nu getirecek bir “Medeniyetler arası çatışma” bu noktada çıkacak.. Batılılar kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar.
Batılılar Türkiye konusunda kararsızlar.. Türkiye zaafa uğrarsa boşluğu dolduramazlar. Sonuç herkes için felaket olur. Ama güçlü bir Türkiye kontrol edilemez. “Hayır” diyen bir Türkiye’yi de hiç istemiyorlar. Bir vizeyi kaldıralım diyorlar, sonra dönüp oyunbozanlık yapmak için Türkiye’ye karşı teröre destek veriyorlar. Ama kendilerine karşı bir terör olurlarsa hiç acımıyorlar.. Son olarak polis, çalışma yasasına tepki gösteren bin kişiyi sorguya aldı! Göstericilere karşı acımasız davrandılar. Biliyorsunuz Charlie Hebdo saldırısının ardından aylar geçti, olağanüstü hali iki ay daha uzattılar. Demek Türkiye’de onların yarısı olsa Fransa sıkıyönetim ilan edecek. Ama bize saldıranları yıllardır ülkelerinde korumaya devam ediyorlar..
Batılılar gerçekleri görmek, anlamak istemiyor.. Çünkü gerçek işlerine gelmiyor. O zaman hem kendilerini, hem de başkalarını inandırmak için yeni yalanlar uydurmaları gerek..
Batının tarihi kan, gözyaşı ve çalınan alın terleri ile doludur.. Katliamlar, kölecilik, sömürü, savaşlar, darbeler ve terör.. Haçlı seferleri.. Batılı insanın şuuraltında bu korkular var. Onun için bir gün bu olanların hesabının sorulmasından korkuyorlrar, servet, güç ve iktidarlarını kaybetmekten, kendilerinin başkalarına yaptıklarının, başkalarının kendilerine yapmasından korkuyorlar.. Batının yerli işbirlikçileri CHP’lilerin, laikçilerin, çağdaş yaşamcıların filan korkuları da aynı korkudan kaynaklanıyor.. Korkunun, olacak olanın olmasını engelleme konusunda kimseye bir faydası yoktur. Her şey olacağına varır.
Selâm ve dua ile.