Abdurrahman Dilipak
AB mi önce gidecek, ABD mi?
Hep söylüyorum: Bu kriz kapitalizmin krizidir..
Tamam dolar yükseliyor, ama bu ABD ekonomisinin iyiye gittiği anlamına gelmiyor.. Bir defa bu işin teorisi çöktü. ABD’li milyarder finans spekülatörü George Soros, ekonomide yeni teoriler üretme evresine geçildiğini savunarak eski ekonomik hipotezlerin çöktüğünü savundu.
Türkiye’deki dolar krizini biliyorsunuz. Bu tür krizler eskiden vurdu mu uzun süre ayağa kalkamazdık. Şimdi çıkış yolları arıyoruz ve bir çıkış yolu buluyoruz. Kısa vadede bu durum bize bir bedel ödetse de, orta vadede bunun faturası dolara, ABD’ye çıkıyor.. Bu sıkıntılar olmasa, bu işler bu kadar sıcak bir gündem oluşturmayacak.. Şimdi “petro dolar” ve uluslararası ticarette kullanılacak para birimi konusu yeniden gündeme gelecek..
Dolar’ın derdi dünyayı geriyor.. Dolar Amerikan emperyalizminin hisse senedi gibi bir şey.. Büyülü bir kağıt parçası.. Karşılığı yok. Tam bir “üçkağıt” ile karşı karşıya dünya..
Hollanda’da aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin (PVV), Mart 2017 seçimlerini kazanması durumunda AB’den ayrılacaklarını ve ülkedeki cami ve İslam okullarını kapatacağını açıklamıştı. Ama daha önce 4 Aralık’ta İtalya›da kritik anayasa reformlarının oylanacağı referandumdan ‹evet› sonucu çıkarsa, parlamentonun üst kanadı olan senatonun yetkileri azaltılacak ve merkezi hükümetin otoritesi güçlendirilecek.
Bu konu İtalya’nın AB’de kalıp kalmamasını belirleyecek dolaylı etki gücüne sahip bir konu.
Merkez sol eğilimli Başbakan Renzi referandumdan ‘hayır’ çıkması halinde, istifa edeceğini açıkladı. Renzi’nin istifasının ardından erken genel seçimde komedyen Beppe Grillo liderliğindeki AB karşıtı “5 Yıldız Hareketi” iktidara en yakın parti durumunda. “5 Yıldız Hareketi”, iktidara geldiği takdirde, İtalya’nın AB’den çıkması için referandum düzenlemeyi planlıyor. İtalya›da, referandumdan önceki son anketler, «hayır” oylarının büyük oranda önde olduğuna işaret ediyor.
Garp cephesinde işler karışık. Her kafadan bir ses çıkıyor. ABD’de 51 eyaletten 11’inde sıkıntı var. Trump’dan sonra 5 eyalet ayrılmak istiyor. 3 eyalet iflas etmiş zaten birlikte istenmiyor, zenci nüfusun yoğun olduğu üç eyalette ise onlar ayrılıp, “New Africak Republic” diye yeni bir devlet kurmak istiyorlar..
Batılılar kafayı yemiş durumda. Herkes harıl harıl 2017 kehanetlerini okuyor. Yıldızlar onlar için hiç iyi şeyler söylemiyor.. Aşırı gergin haldeler.. Ne yapacaklarını, kime inanacaklarını da bilmiyorlar..
Düşünsenize ABD’de %30 bir sosyolojik tabana sahip Evanjelikler dünyanın gidişatından umudu kesmiş durumdalar. “Tanrıyı kıyamete zorlayalım da ne olacak olsun, kimi gönderecekse göndersin de bu işler çözülsün” noktasına gelmişler.
Batının felsefesi, ekonomisi, siyaseti hepsi birden çöktü.. Aile yapısı, bilimi, sanatı çöküyor.. Gelecek günler onlar için geçen günleri aratacak. Kendi uygarlık tarihlerinin sonuna geldiler..
Aslında “AB mi önce gidecek, ABD mi” demek çok da gerçekçi bir soru değil. 11 Eylül’deki ikiz kuleler gibi, hangisi önce yıkılırsa ötekinin yıkılış gerekçesi olarak, birbirlerinin üzerine devrilecekler..
AB ve ABD arasında bir uyum, ortak bir anlayış zemini yok. Daha doğrusu ABD’nin ve AB’nin kendi içlerinde bir uyum yok ki, birbirleri ile bir uyumları olsun.. Korkuları da, umutları da farklı. Hedefleri de, yöntemleri de farklı.. Hal böyle olunca ne yapacaklarını kendileri de bilmiyorlar..
ABD ve AB’nin krizi 2017’nin ilk üç ayında kendini gösterecek.. Daha doğrusu, hele Noellerini kutlasınlar, yeni yıla girsinler.. Trump’ın koltuğuna oturduğunu bir görelim, şubat mart onlar için çok önemli..
Oylar yeniden sayılır ve bu kez Clinton kazanırsa ne olacak. Seçime hile karıştırıldığı iddia edilecektir o zaman. Ya da geçen zamanda oylama sonuçlarına müdahale edildiğini söyleyecek beri taraf bu arada. Tabii, eğer bu arada delegeler saf değiştirmezse. Ocak ortasına kadar bu tartışma devam edecek. Öte yandan bu tartışmanın şekli ve seyri Amerikalılarda derin bir moral kaybına sebeb oluyor.
Tabii bu arada dikkatleri dışa çekmek için dış bir tehdit örgütleyip, içeride bir dayanışma havasını canlandırmak isteyebilirler.. Yani bunlar dışarıya kriz ihraç ederek, kendi halklarına ölümü gösterip onları hastalığa razı etmek isteyebilirler.. Ya da kendi içlerindeki rekabet bir çatışmaya dönebilir.. Seçimden sonra da devam eden Trump-Clinton hesaplaşması, Pizza Gate ve Cumhuriyetçilerin öfkeli tepkileri, taraflar arasında uzlaşmanın çok da kolay olmayacağını gösteriyor. Globalistler ise bu gerilimden son derece rahatsız..
ABD ve AB’de darbe olur mu bilmem, “Genç subaylar” ne düşünüyor onu da bilmiyoruz.. Derin AB ve derin ABD bu gidişat konusunda ne düşünüyor, onu da yaşayarak göreceğiz.
Hele ABD, AB, NATO Türkiye’yi kaybederse gör halleri nice olur.. Son pişmanlık fayda vermez. Gideceği limanı bilmeyen bir kaptana hiçbir rüzgar fayda sağlamaz.. Kendi kendine hayrı olmayana başkasının hayrı fayda sağlamaz..
Birileri ABD ve AB’yi, refah, huzur ve özgürlükler adası gibi görse de, gerçek hiç de göründüğü gibi değil. Tarihleri, yakın geçmişleri, halleri ortada.. Zulm ile abad olanların ahiri berbad olur.. Ve “zalimlere yardım etmeyin, onları hoş görmeyin, sonra ateş size de dokunur” denmiştir.
ABD ve AB düştüğünde arkasından ağlayanı olmayacaktır. Bu dünya etme bulma dünyasıdır. Ne demişler: Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.. Zira zulm ile abad olunmaz. Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler..
Selâm ve dua ile..