DÜNYA
90 yıl sonra Küba'da ilk ABD başkanı
WASHINGTON
Küba'yı 90 yıl sonra ziyaret eden ilk ABD başkanı olma hazırlığındaki BarackObama, 2014 yılında başlatılan diplomatik ilişkilerin meyvelerini toplamak isterken, Küba'ya "şüphe" ile bakan Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Kongre, ekonomik yaptırımların kaldırılması konusunda ipleri elinde tutuyor.
ABD'nin hinterlandında yer almasına rağmen Soğuk Savaş yılları boyunca Sovyetler Birliği etkisi altında kalan Küba, pazar günü ABD Başkanı Barack Obama'yı ağırlamaya hazırlanıyor.
ABD'de Obama'nın, Küba'da ise Fidel Castro'nun kardeşi Raul'un göreve geldiği 2008 yılından itibaren iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerde yavaş yavaş yumuşama emareleri görülürken, ekonomik ambargolar konusunda son karar, Obama'nın Küba açılımından çok da memnun gözükmeyen Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Kongre'ye düşüyor.
İki ülke arasındaki ilişkilerin gerçek anlamda normalleşmesi için Kongre'nin ekonomik ve ticari yaptırımları kaldırması ve ABD'nin elinde bulundurduğu Guantanamo Körfezi'ni terk etmesi gerektiği belirtiliyor.
Bununla birlikte Küba konusunda Obama'yı eleştiren isimlerin kullandığı en belirgin argüman, Havana yönetiminin tartışılan insan hakları karnesi.
Castro'nun sosyalist devrimi Küba'yı biçimlendirdi
ABD-Küba ilişkilerinde bugün gelinen noktanın ne anlama geldiği ve Obama'nın ziyaretinin neden çok önemli olduğunu anlamak için öncelikle Soğuk Savaş koşullarında Küba'yı ABD ile Sovyetler Birliği arasında "sıkıştıran" olaylar silsilesine bakmakta fayda var.
1 Ocak 1959'da Küba Devrimi ile iktidara gelen Fidel Castro, kurduğu sosyalist rejim ile ülkenin yönetimini tam anlamıyla ele aldı. 1960 yılında ülkedeki tüm yabancı varlıkları millileştiren Castro, Amerikan mallarına yüksek vergi koymakla kalmayıp aynı zamanda Sovyetler Birliği ile de ticari anlaşmalar imzaladı. Buna karşılık dönemin ABD Başkanı Dwight Eisonhower, ABD'deki tüm Küba varlıklarını dondurdu, ağır bir ticari ambargo koydu ve Küba ile diplomatik ilişkileri kesti.
Eisonhower'dan sonra başkan olan John F. Kennedy'nin Castro'yu devirmek için 17 Nisan 1961'de Küba'ya yolladığı askeri birlik başarısız oldu ve Amerikalı askerler tutuklandı. Bu olaydan yaklaşık 10 ay sonra ABD yönetimi, 7 Şubat 1962'de Küba'ya "tam ekonomik ambargo" uygulamaya başladı ve aynı çerçevede seyahat kısıtlamaları getirildi.
Soğuk Savaş yıllarının getirdiği şartlarda Castro etkisi altındaki Küba, gizli bir anlaşma ile adalarından birinde Sovyetler Birliği'nin füze üssü kurmasına izin verdi. ABD casuslarının bu olayı ortaya çıkarmasıyla Başkan Kennedy, 1962 yılının ekim ayında Küba'ya askeri blokaj uygulamaya başladı. 13 gün süren blokaj sonunda, nükleer bir savaş tehdidi ortaya çıkınca ABD ile Sovyetler Birliği anlaştı ve nükleer bir felaketin eşiğinden dönüldü.
Johnson döneminde Kübalılara ABD yolu açıldı
1966 yılında başkan Lyndon Johnson döneminde çıkarılan bir yasa ile deniz yoluyla ABD'ye ulaşıp karaya ayak basan Kübalılara 1 yıl sonra vatandaşlık hakkının verilmesinin önü açıldı. 1986 yılında kabul edilen Göçmenlik Yasası'nda ve 1994 yılında kabul edilen Küba ile göçmenlik anlaşmasında da bu politika sürdürüldü.
ABD'nin Küba'ya uyguladığı ekonomik yaptırımların toplumdaki faturasının giderek ağırlaştığı dönemde Küba'dan ABD'ye toplu göçmen geçişi yaşandı. 1980 yılında ekonomik şartların giderek kötüleşmesi üzerine ortaya çıkan insani durumu müteakiben dönemin başkanı Jimmy Carter'ın ve Castro'nun onayı ile birkaç aylık süre içinde 125 bin Kübalı mülteci olarak Florida'ya botlarla geçti. Bugün hala Florida'da Kübalıların yoğun olmasının tarihi nedenlerinden biri kuşkusuz o dönemdeki mülteci akınıdır.
ABD'nin 42. başkanı Bill Clinton tarafından 12 Mart 1996'da imzalanan Helms-Burton Yasası, Küba'ya uygulanan ambargonun daha da sıkılaştırılmasını, Küba ile iş yapan yabancı firmalara da yaptırım uygulanmasını ve bu ülke ile ilişkilerin, ancak Castro ve kardeşi Raul'ün iktidardan uzaklaşmasıyla düzelebileceğini öngörüyordu.
İlişkilerde dönüm noktası, Obama ve Raul'ün göreve gelmesi
Uzun yıllar Küba'yı yöneten Castro yaşlanıp hastalanınca kardeşi Raul Castro, 24 Şubat 2008'de görevi devraldı. Gerek Raul, gerekse 4 Kasım 2008'de ABD'de başkan olarak seçilen Barack Obama ile Amerika-Küba ilişkilerinde yeni bir sayfa açıldı.
2009 yılı başında Oval Ofis'te görevine başlayan Obama, aynı yıl içinde Küba'ya seyahat yasağını hafifletti. Bundan 3 yıl sonra ise Küba, kendi vatandaşlarının yurt dışına çıkışlarındaki vize prosedürlerini kolaylaştırdığını açıkladı.
Ancak iki ülke arasındaki ilişkilerin dönüm noktası, 2014 yılındaki mahkum takası olayı oldu.
Castro adına casusluk yaptıkları iddia edilen 5 Kübalı 1998'de ABD'de yakalanmıştı. 2001 yılında suçlu bulunan bu kişilerden biri 2011, diğeri ise 2014 yılında hapisten çıkmıştı. Ancak ABD-Küba diplomatik ilişkileri açısından önem taşıyan olay, diğer üç Kübalının 17 Aralık 2014'de iki ülke arasında gerçekleştirilen mahkum takasında salıverilmesi oldu.
Bu olayın ardından Obama ile Raul, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesi yolundaki niyetlerini ilk kez açıkça beyan ettiler. Obama, Küba'nın başkenti Havana'da büyükelçilik açmayı planladığını dile getirdi.
Küba, "terörü destekleyen ülkeler" listesinden çıkarıldı
İkili ilişkiler açısından tarihi bir diğer dönüm noktası da geçtiğimiz yılın nisan ayında yaşandı.
Obama, diplomatik ilişkilerin kesildiği dönemden itibaren bir Küba devlet başkanı ile görüşen ilk ABD başkanı olarak 2015 yılının nisan ayında düzenlenen bir zirvede Raul ile bir araya geldi. Bu ilk görüşmeden kısa bir süre sonra Obama yönetimi, 1982'de "terörü destekleyen ülkeler" listesine konulan Küba'yı, 29 Mayıs 2015'te bu listeden çıkardığını açıkladı.
Bu diplomatik jestin ardından iki ülke karşılıklı olarak büyükelçiliklerini açtı. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin 14 Ağustos 2015 tarihinde bayrağı göndere çekmesiyle açılan elçilik, henüz atanmış büyükelçiler olmasa da, ikili diplomatik ilişkiler açısından tarihi bir adım olarak nitelendirildi.
1961 yılında kapatılan elçiliklerin açılmasına rağmen ekonomik ambargoların kaldırılması Kongre kararına bağlı olduğu için henüz bu konuda bir adım atılmadı.
Şubat ayında Beyaz Saray'dan yapılan "Obama mart ayında Küba'ya gidecek" açıklaması, sadece iki ülkede değil, tüm dünyada büyük bir heyecana sebep oldu. Obama'nın 20 Mart'ta gerçekleşecek Küba ziyareti, 90 yıldır ilk kez görevdeki bir ABD başkanının bu ülkeyi ziyaret etmesi bakımından özel ve tarihi bir anlam taşıyor.
Ancak Obama döneminde oldukça iyimser bir dönem geçiren ABD-Küba ilişkilerinin yakın geleceği için yeni başkanın kim olacağı oldukça önem arz ediyor. Zira şimdiye kadar Kongre'deki Cumhuriyetçiler Küba'yla ilişkiler konusunda Obama'ya kıyasla daha "şüpheci" gözüktüler.
Demokrat bir başkanın Oval Ofis'te göreve başlaması halinde bugünküne yakın bir Küba politikasının izlenmesi muhtemel gözükürken, 8 Kasım'da Cumhuriyetçi bir adayın başkan seçilmesi halinde iki ülke arasındaki ilişkilerin nasıl seyredeceği şimdiden merak konusu.