Abdurrahman Dilipak
28 Şubat
28 Şubat darbesine de, darbecilerine de lânet olsun. Lânet olsun bu millete, milletin değerlerine darbe indirenlere ve onlara alkış dağıtanlara..
Her zaman ve her yerde darbeciler, yaptıkları işi kim ve ne adına yaparlarsa yapsınlar, bunlar topluma İlahlık ve Rablik taslayan zihniyet ikizleridir.. Hâlâ özür dilemeyen, pişmanlık duymayanlara lânet olsun. Pişmanlık duyacakları bir gün var, o günü beklesinler.
Erbakan vefat edeli 5 yıl oldu. 28 Şubat’ın üzerinden kaç yıl geçti. 28 Şubat Milli Güvenlik Kurulu 1997’de olmuştu. 19 yıl geçti aradan o dava hâlâ sonuçlanmadı. O gün 60 yaşında olan paşalardan hayatta olanlar bugün 80’lerine merdiven dayadılar..
Ha, bu arada ben hâlâ, onlara haklarımı helal etmiyorum.. Erkaya ile ilgili ev davası AİHM’de lehime sonuçlandı, yerel mahkemede de, şimdi Yargıtay’da tashihi karar sonucunu bekliyor..
312 General davası da hâlâ bitmedi. Erkaya davası da henüz sonuçlanmadı. AİHM lehime karar verdi. Yerel mahkeme uydu. Yargıtay onayladı, Erkaya’nın ailesinin avukatı hâlâ inadını sürdürüyor. Bu arada ev satılmıştı, satışın iptali için nisanda karar bekliyoruz.
Rezil oldular ama hâlâ inatlarından vazgeçmiyorlar. Doğan Kasadolu Musevi işadamı, o da Erkaya ailesi hakkında dava açtı.. Hele bu dava sonuçlansın, daha bizim de açacağımız davalar var. Bu dünyada da, öbür dünyada da hesap soracağız. Özür dilesin, yanlıştan vazgeçsinler tamam, ama inatlarını sürdürmeye devam edeceklerse, o zaman biz de hesap sormaya devam edeceğiz. Yapanın yanına kâr kalmayacak..
Hani, yapanın yanına kâr kalmayacak diyoruz da, 28 Şubat’ın o zalim paşaları, o bankalara yönetim kurulu üyesi, bankalardaki halkın parasının soygununa gözcülük yapan emekli generallerden hesap soran yok.
STK görünümlü, sağı solu ile meslek odası ve STK, sendika görüntülü 5’li çeteden de hesap soran yok. Sanık bile değiller. “Topyekûn savaş” manşeti atan darbe sever gazeteci görünümlü çete mensupları nerede.. Nerede o generallerle iş tutan işadamları, politikacılar, brifingli bürokratlar.. Bunlar bu zulme ve darbe teşebbüsüne yardım ve yataklık eden isimlerdi.. Dava kapsamında sanıklar ve tanıklar konusunda ciddi bir yetersizlik sözkonusu..
28 Şubat günlerinde günde beş defa, haftada 5 gün duruşmaya çıktığım oluyordu. DGM, Ağır ceza, Asliye ceza, Sulh ceza, Askeri ceza.. Yargılanmadığım mahkeme kalmadı. Bu gazetenin başına gelmeyen kalmadı. Ankara’daki 28 Şubat davasına hâlâ tanık olarak bile çağrılmadık, artık herhalde müşteki olup, müdahillik talep edeceğiz. Ya hu, 28 Şubat’ın o ünlü Sincan’daki Kudüs toplantısının asıl konuşmacısı bendim. Herhalde Nureddin Şirin’i de çağırmamışlardır, Mamak’ı da soran soruşturan yok sanırım.
Hangi akılsa, Meral Akşener, Şevket Kazan gidip, şikayetçi bile olmadılar. Çiller hanımefendi de daha yeni gidecek.
28 Şubat’ta aslında “Babasının kızı” Çiller bir gecede hidayete ermedi. Paralel yapı, BÇG’den fazla zarar gören Erbakan iktidara gelirse, ordu içindeki, Paralel yapının derin devlete entegre ve enjekte edilmesine karşı çıkan kanadı tasfiye eder diye düşündüler. Erbakan onları tasfiye ederse, Gülen efendi hazretleri dikensiz bir gül bahçesine girercesine devleti ve devlet içinde en yüksek dirence sahip orduyu kolaylıkla ele geçirecekti. Erbakan görevini tamamlayınca, Çiller geri çekilecek, Gülen ANAP gibi 4 eğilimi bir araya getirip, diğer partilerden yapacağı transferlerle, milli bir koalisyonla, erken seçime kadar işi götürecekti. Zaten her partide adamları vardı. Orduda da adamları vardı. Çevik Bir içeriden biri idi.. Çatlı’nın bu süreçteki rolü belli idi. O da kendi görevini yapacaktı. BÇG direniyordu. Erbakan çatışma çıkar, kan dökülür endişesi ile direnmedi. BÇG’nin tetikçileri harekete geçti, Susurluk olayı oldu. Gülen, “Beceremediniz gidin” diyordu. Süreç tıkanınca, Gülen okullarını devlete devredebileceğini söyledi. Evdeki hesaplar, kehanetler çarşıya uymadı. Sonradan olanları biliyorsunuz.
Ha, bu arada 312 General davası hâlâ bitmedi ama, davacılar tek tek ölüyor, bu gidişle, dava bitmeden kendileri bitecek gibi.. Bir kısmı belki de “ne günlere kaldık” diye kahrından ölüyordur! Kul hakkı ile öbür tarafa gidecekler ve öbür tarafta bu mahkeme, mahkeme-i kübrada eksiksiz olarak görülecek. “Topyekûn savaş”çılar, amiral gemisinden indirilip, sanık sandalyesine oturtulacak. Ne milletvekili dokunulmazlığı, ne media ayrıcalığı, hiçbirinin orada hiçbir değeri yok. General ya da er, o gün hiçbir unvan ve rütbenin de öyle. Bu arada bu işin sorgulanmasını engelleyen ve yargıyı savsaklayan yargıçlar da, bu işte sorumluluğu olan herkes, hepimiz o gün yargılanacak.
Bu insanlar korku ve utançlarından mı bilmiyorum, ama artık pek de ortalıkta gözükmüyorlar.. “1000 yıl sürecek” diyorlardı. Uluslararası sisteme ve derin devlete derin bir imanları vardı. Şimdi paralelciler de bu derin örgüte derinden bağlılar, aynı şekilde ama, işte bitti. Şeytanları onlara yeryüzünde bir cennet ve sanki ebedi imiş gibi bir hayat vaad ediyordu, ama onları kandırdı. Onların saltanatı uzun sürmedi. Ama aynı şekilde, aynı yalanları ile Şeytan kendine her kesimden yeni kurbanlar bulmaya devam edecek. İmtihan oluyoruz. Öte yandan uluslararası sistem, bu sömürü düzeni devam ettiği sürece, savaş, terör, darbeler bitmez. Daha doğrusu terör, darbeler ve savaş, bu düzenin sürdürülebilmesi için gerekli. Kıyamete kadar da bu gerçek değişmeyecek.
Selâm ve dua ile..