Dünya siyasetinde ve yaşadıkları ülkelerde güçlü lobileri olan milletlerin doğrudan ya da dolaylı çok büyük etkileri olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
Osmanlı’yı büyük uğraşılar sonunda parçalayan ve kopardıkları topraklar üzerinde onlarca devletler kuran ya da kurduran batı ittifakının, bunu başarmasında en büyük etken Yahudi tebası içindeki siyonistler vasıtasıyla yapmış olduğu lobi faaliyetleri değil miydi? Günümüzde de hâlâ büyük devletlerin kullandığı en etkili yöntemin bu olduğu ve etkilerinin sürdüğü aşikârdır.
İlâhi dinlerin merkezi olan Kudüs'ün işgalci İsrail’in başkenti ilan edilmesi ve dünyanın jandarmalığını üstlenen Beyaz Saray'ın, elçiliğini Doğu Kudüs'e taşıma kararını açıklaması İslam dünyasında büyük bir şoka neden olmuştu. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın acil çağrısı ile toplanarak ilk defa bir "birlik profili" çizerek ortak karar almışlardı. Yine ilk defa karar almakla kalmayıp alınan kararı Birleşmiş Milletler’e taşıyarak İslam dünyasının sesi olmayı başarmışlardı.
BM ya da İİT’de alınan kararların herhangi bir yaptırımı olmasa da, ilk defa böyle bir ortak karar çıkartıp ortak hareket edebilme kabiliyetini göstermeleri İslam ülkeleri açısından son derece önemli bir başlangıç olmuştur. Bu açıdan bakıldığında sıradan bir toplantıda alınmış bir karar olarak görülmemelidir.
Buradan çıkan sonuç; istendiğinde Müslüman ülkelerin birlik beraberlik gösterebilecekleri, bunu gösterdiklerinde karşılarında hiç bir gücün duramayacağını dünyaya göstermeleridir.
Konuyu lobi faaliyetlerinden açmışken…
Yaşadığımız bu ülkede bizlerle yaklaşık aynı nüfusa sahip oldukları bilinen Ermeni toplumunun çalışmalarına karşılık bizim, Türk toplumu olarak neler yapıp yapmadıklarımıza değinmek isterim..
Bu konuda derin derin düşünmemiz gerektiğini sürekli hatırlatıyorum.
Kendimizi bildik bileli Ermeni asıllı Kanada vatandaşları "sözde Ermeni soykırımını" Kanada'ya kabul ettirebilmek için her fırsatı değerlendirip yılmadan usanmadan çalışıp duruyorlar. Bunda başarılı da oldular..
Mesleğim icabı bu tür konularda kafa yorup bol bol tefekkür edecek vaktim oluyor.
Uzun yıllar Toplumun birlik beraberlik içinde hareket etmesinin faydalarını anlatmaya çalıştım.
Monteral'de bir Türk Kültür Merkezi’mizin olmasının önemini vurguladım ve bunun için bir bina alınması projesini hazırladım.
Böylesine bir birlikteliği sağlama adına bina alımı için Montreal Türk Kültür Derneği olarak yardım kampanyasını başlatmıştım.
Proje dahilinde derneğimiz, vakfımız, camimiz, spor klübümüz ve olası değişik alanlarda faaliyet gösterecek bütün STK’larımız bu Kültür Merkezinde faaliyetlerini sürdürsünler, birlik-bütünlük içerisinde topluma hizmet versinler istemiştik.
Binamız halk tarafından alındığı için Halkın ortak kullanımına vakfedilsin, böylelikle STK’larımız çalışmalarında sıkıntı çekmesin ve toplumsal bütünlük sağlansın diye azmetmiştik!..
Ama ne yazıktır ki işler çoğu zaman proje doğrultusunda yürümüyor. Bizim toplumsal birliktelik anlayışımızda almamız gereken daha çok yolumuz var.
1- Öncelikle bulunduğumuz ülkede, Türkiye'deki siyasi ayrışmalardan kaynaklanan kutuplaşmalardan tamamen arınmamız gerekiyor. Eğer siyasetle ille de uğraşmak isteyenlerimiz olursa Türkiye'deki siyasi partilarle değil yaşadığımız ülkedeki siyasi partilerle uğraşılması, gerektiğinde partilere üye olmaları ve seçim zamanlarında kendi seçim bölgelerinde gönüllü görevler talep edilmesinin daha doğru olduğunu anlamamız gerekiyor.
2- Dernek, vakıf gibi topluma hizmet amaçlı kurulan STK’larda kişisel ihtirasların toplumsal kazanımlara engel olmasına mani olmamız gerekiyor. Eğer yönetici konumundaki atanmış veya seçilmiş kişilerin bu vizyon ve hedeflerde gözü yoksa veya ehil değilse, toplumsal kazanımlarımıza engel teşkil ettiğini düşünerek istifa etmeleri, yerlerine ehil olanların geçmesine müsaade etmelerinin toplumun faydasına olduğunu bilmeleri gerekiyor.
3- Ehil olmayıp toplumsal kazanımların önünde bilerek ya da bilmeyerek engel olarak duran, toplumsal dayanışma ve birlikteliğin dağılmasına sebep olan yöneticilerin istifa etmemeleri durumunda, halkımızın birey olarak üzerine düşen toplumsal sorumluğu yerine getirerek, genel kurul çağrısında bulunup, yerlerine daha uygun liyakat sahibi kişlileri seçmeleri gerekiyor. Maalesef çok zayıf olduğumuz konular dan birisi bu.. Hiç kimse derneklerimizi ve vakıflarımızı sahiplenmiyor. Ama eleştiri yapma hususunda birbirleriyle yarışıyorlar. Oysa verimsiz ve kısır faaliyetleri olan ST’ ların en büyük sorumluları, o dernek veya vakıfları sahiplenmeyen halkın kendisidir... Bunu bilip ona göre davranışlarımızı şekillendirmemiz gerekiyor.
Bakınız Quebec eyaletinde Sözde Ermeni soykırımı okullarda ki ders kitaplarına girsin diye Ermeni lobisinin çok ileri düzeyde çalışmarı var. Türk STK’ları olarak bu durumdan rahasız olup bir adım atan dernek veya vakıf yok. Üzülerek söylemeliyim ki, bütün enerjilerini vakıf ve STK’larımızda, makam koruma yönünde harcayanların utanması gerken bir tablo bu. Çünkü bu güne kadar bu doğrultuda hiç bir dernek veya vakfın attığı en küçük bir adım, en küçük bir yazışma veya girişimde bulundukları görülmemiştir. Oysa Kanada vatandaşı olarak Ermenilerin bu konularda çalışmalar yapmaları ne kadar haklarıysa, Türk toplumu olarak onların yalanlarına karşılık mücadele edip gerçekleri dillendirmek ve toplumun kaygılarını gereken mercilere bildirmek de en az bir o kadar bizlerin de hakkıdır..
Montreal Türk Kültür Derneğimiz her zaman olduğu gibi yine tek başına uğraş verme derdinde.. Tek başına diyorum çünkü geçtiğimiz hafta Monteal'deki bütün STK’lar Başkonsolosluğumuzda bir davette bir araya gelmişti.. Bu davet esnasında STK’lar olarak derneğimizin okullardaki soykırım meselesinin okutulmasından rahatsızlığımızı dile getirmiştik. Yaptığımız yazışmalardan, beklentilerimizden konuştuk ve bir ortak çalışma heyeti oluşturarak bu ve benzeri konuların takipçisi olarak birlikte çalışma kararı almıştık.
Toplantıdan sonra aynı hafta içerisinde fazla gecikmeden her dernek bir veya iki temsilci göndersin diye bir karar alındı ve herkes bunda mutabık oldu (olmuş gibi göründü) ama haftalar geçmesine rağmen kimseden hâlâ geri dönüş olmadı..
Artık toplumumuzun; kimlerin kendilerini gerçekten temsil ettiğini, kimlerin kurumları kendi kişisel hırs ve menfaatleri için kullandığını anlaması ve ona göre hareket etmesi gerekiyor.
Montreal Türk Kültür Derneği geçtiğimiz hafta Zeytin Dalı Harekatı’ndaki şehitlerimiz ve gazilerimize destek amaçlı yemekli-dualı bir Kur’an Meclisi tertipledi.
Bu etkinlik, Zeytin Dalı Harekatı başladığından beri Kanada genelinde bir STK tarafından topluma açık, vatandaşlarımızla birlikte düzenlenen; kahraman ordumuza ve ana vatanımıza destek verilen, dualar edilip, Kur’an-ı Kerim okunan ilk ve tek etkinlik oldu. Umarız bu, Kanada’daki diğer Türk STK’lar için bir örnek olur..
Montreal Türk Kültür Derneği bu haftasonu da 4 Mart Pazar günü, yine sürekli bizleri 1915’teki olaylar yüzünden karalamaya çalışanlar tarafından Azarbaycan'ın Hocalı kasabasında 26 Şubat 1992’de Azeri kardeşlerimize yapılan katliamı, unutmamak ve unutturmamak için dernek lokalinde bir toplantı düzenlenliyor. Bütün Montreal halkını, bu etkinliğe davet ediyorum.
Bu arada ‘Türk Kültür Derneği toplumda bölücülük yapıyor’ yalanlarıyla toplum içerisinde nifak sokanları şiddetle kınıyor ve toplumumuzun böyle yalanlara itibar etmemelerini rica ediyorum.
Görünen köy kılavuz istemez, kimler hizmet ediyor-çalışıyor kimler çalışmıyor herşey ortada ....
Montreal Türk Kültür Derneği her zaman olduğu gibi yine canla başla toplumsal bütünlüğü sağlamak için azimle çalışmaktadır.. Toplumda kutuplaşma, zıtlaşma ve kavgalar olmasın diye kendi projesiyle alınan Türk Kültür Merkezi binasına ‘vakıf yönetimi istemiyor’ diye kendisine dernek lokali kiralamış ve kısıtlı imkanlarıyla toplumsal faaliyetleri alnı açık bir şekilde sürdürmekte, başarılı etkinliklere imza atmaktadır. Böyle hizmet anlayışına sahip olan dernek ve yöneticilerinin toplumda bölücülük yapması mümküm olabilir mi?
Yaptıkları başarılı ve özverili çalışmalarından dolayı Dernek Yönetim Kurulu, etkinliklerde görev alan bütün ekip arkadaşlarım ve Derneğimizin etkinlikliklerine katılarak desteklerini esirgemeyen duyarlı Türk toplumu hertürlü takdir ve teşekküre hak ediyor. Kendilerini tebrik ve teşekkür ediyorum.
Daha güzel ve topluma faydalı çalışmalarda başarılı olmaları için toplumumuzun derneğimize destek olmalarını tavsiye ediyorum..
Birlikten Kuvvet doğar ilkesini sürekli aklımızda tutarak toplumsal dayanışma ve birliğin daha da ilerlemesi dileklerimle sizleri Allah’a Emanet ediyorum.
Esen kalın..