Abdurrahman Dilipak
Diyorlar ki!
Birileri vatandaşın aklını karıştırma derdinde.
-Tayyib bey tamam da, peki Tayyib beyden sonra ne olacak?
Anayasa değişikliğinin ardından bu yetkiler bir başkasının eline geçerse ne olacak diye bir korku yayılmaya çalışıyor..
Bu korkuyu körüklemeye çalışanların aslında, sureti haktan görünür gibi yaparak akıllarınca bu işi engellemeye çalışıyorlar..
Bu sistem de ipler tek bir kişinin eline geçmiyor. Milletin eline geçiyor..
Asıl sorun bu ise, Genel başkan milletvekillerini de belirliyor, sonuçta hükümeti de.. Cumhurbaşkanı dedikleri zat bağımsız / partisiz gibi gözükse de partisinin gölgesinde varlığını sürdürüyor..
Bu seçimde %50’den fazlasının bir kişiyi seçmesi gerek. Bu durumda da CHP’nin bir daha milletvekili olması hayal olacak.. Çünkü tek parti döneminden sonra bir daha bu millet CHP’ye bu seviyede oy vermemiş..
“Hayır”cıların kim olduklarına bakın, kararınızı ona göre verin. Hayır cephesinin başında CHP var, ardından HDP, yani PKK ve PYD geliyor. Onun ardından FETÖ, onun ardından DHKP-C, onun peşinden Meral Akşener, Abdullatif Şener filan.. En geniş şekli ile Gezi bileşenleri..
Kuvvetler ayrılığı, tek adam, ne derseniz deyin, bu düzenlemelerin hiçbiri, bugünkü mer’i darbe anayasasından daha kötü değil.
Bu referandumda %50’nin üzeri maddelerin yasalaşması için yeter. Ama katılım ve destek oranının seviyesinin çok özel ve ayrı bir anlamı var. Onun için tek oy bile önemli..
Gençlerin oyunun ayrı bir anlamı var.. Üniversite öğrencilerinin referanduma etkin katılımı için üniversite ve yurt yönetimleri gerekli uyarıları yapmalı. Bu konuda siyasi partiler ve YSK da kolaylaştırıcı düzenlemeler yapmalı. Yine yurtdışında, gümrük kapılarında oy kullanımı için de kolaylaştırıcı düzenlemeler yapılmalı. Şunun şurasında şubat, mart 60 gün gibi bir zaman kaldı..
61 Anayasası, 9 Temmuz 1961’de %60.4’le kabul edildi. 12 Eylül Anayasası 7 Kasım 1982 yılında yapılan halk oylamasıyla %91.37 evet oyuyla kabul edildi. Bu sonuç bir zorunluluktu. Oylar gizli gibi de olsa zarflar şeffafa yakındı ve eğer “Hayır” denilirse, halk MGK’nın keyfi yönetimine mecbur ve mahkûm olacaktı.. 5’li çetenin keyfi yönetimi yerine, hiç olmazsa yazılı bir metni kabul etmek, zorunlu bir tercih olarak öne çıktı! Onun için bu sonuç meşru ve makul kabul edilemez..
Bana kalırsa bu referandum da en az %60 Evet şart! Herkesin ona göre çalışması gerek.
60 Anayasası, kurucu meclis tarafından Enver Ziya Karal ve Turhan Feyzioğlu başkanlığında oluşturulan 20 kişilik bir anayasa komitesi tarafından hazırlandı. Bu 20 kişilik komisyonda Emin Paksüt, Muammer Aksoy, Turan Güneş, Tarık Zafer Tunaya, Coşkun Kırca, Amil Artus, Doğan Avcıoğlu, Münci Kapani, Mümin Küley, Ragıp Sarıca, Bahri Savcı, Celal Sait Siren, Mümtaz Soysal, Cafer Tüzel, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Abdülhak Kemal Yörük, Sadık Aldoğan, Nurettin Ardıçoğlu, Hazım Dağlı vardı.
Diyorlar ki, bu sistem parlamenter sistem değil, rejim değişikliği.. Oysa parlamenter sistem devam ediyor.. Partili Cumhurbaşkanlığı var. Yürütme Cumhurbaşkanının şahsında temsil ediliyor. Zaten Cumhurbaşkanı hükümeti atamıyor mu, kritik atamalar 3’lü kararname ile yapılmıyor mu?
Bakın Kılıçdaroğlu geçen gün CNN Türk’de “Ne oluyor”da “en demokratik seçim muhtar seçimi” diyordu.. Muhtar seçimi başkanlık seçimine benziyor. Aynı zamanda dar bölge seçimi. Bakın bu zat, yarın bu dediğini unutur, yine karşı çıkar..
Yahu belediyeler başkanlık sistemi ile yönetilmiyor mu?
Kılıçdaroğlu her şeyi birbirine karıştırmış durumda.. Hayırcıların aklı karışık. Kılıçdaroğlu 12 Eylül’de Anayasa referandumunda “Hayır” demiş. O gün “Hayır” dediğini sahipleniyor ve değişime “Hayır” diyor!
Görünen o ki, referandumda “evet” de çıksa, pratik bir gerçekliği olmasa da, teorik anlamda “hayır” da çıksa, sanıyorum, siyasi partiler ve seçim yasası yenilenerek Türkiye erken bir zamanda seçime gidecek..
Size “gerici” diyen, kendilerinin “ıslah edici” olduklarını söyleyenler var ya “onlar, bozguncuların ta kendileridir.”
Kılıçdaroğlu referandum tartışmasına kendini iyi kaptırdı ama, sanırım bu hızla giderse çok fazla çam devirecek, gaf yapacak. Bir de adamda hiç şans yok ki.. Daha dakka bir gol bir.. Divan’ın AK Parti, CHP, MHP ve HDP’li üyeleri arasında en yüksek faturalarda ilk 5 fatura CHP’lilere ait. CHP’de tek istisna Akif Hamzaçebi. Ona gelen fatura 7.500. İnternet ortamına düşen Başkanlık Divanı üyelerinin faturalarında ilk 3 sıra ise şöyle: Elif Doğan Türkmen (CHP): 2016 yılı 1.108.842 TL (2017 Ocak ayı 794 bin TL), Emre Köprülü (CHP): 2016 yılı 373.457 TL, Özcan Purcu (CHP): 2016 yılı 181.905 TL. Sonuç ortada. Kıvırma payı yok.. Ama, “Etik-metik” diye lafı dolandırıp yine iktidarı suçluyorlar.. “Hırsızın suçu yok”. Her şey yasal. Adamların kafası böyle çalışıyor. “Laf ile verirler aleme binlerce nizamat, bin seyyie bulunur hanelerinde”. Buyurun, Halep orada ise arşın burada.. Hani dürüstlük numunesi ya kendileri, al birini vur ötekine. Al Elif Doğan’ı vur İlgezdi’ye! İlgezdi, CHP’den ayrıldı, HDP’lilerle kol kola. Ne de olsa kan çekiyor.
En iyisi bu telefon faturasını “Guiness rekorlar kitabı”na girmesini sağlamak. Sektörle ilgili bir sendika da bu hanımefendiye “Yüzyılın iletişim ödülü”nü verebilir..
Neyse, CHP bu fatura ile daha bir süre oyalanacağa benziyor. Bakalım, bu arada daha neler çıkacak.. Çıkar yine bir şeyler.. CHP’de malzeme bol.
Selâm ve dua ile..