Amerika, İngiltere ve Fransa’ya ait savaş uçaklarının Suriye’de rejime ait muhtelif askeri hedeflere ve kimyasal silah depolarına Tomahawk füzeleri ile gerçekleştirdikleri saldırıların Esed rejimini hedef almadığı 3 ülke yetkililerince açıklanmıştı. Saldırının amacı ise Duma’da kimyasal silah kullanarak çoluk çocuk birçok insanın ölümüne yaralanmasına neden olan Esed rejimini cezalandırmaktı.
Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), 4 Nisan 2018 tarihinde yayımladığı raporuna göre Esed rejimi iç savaşın başlamasından bu yana ülkenin farklı bölgelerinde son katliam ile kendi halkına karşı 215 kimyasal saldırı düzenleyerek 1900 sivili katletmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Olay sadece kimyasal değil. Kimyasallarla şehit edilenlerin sayısı bir miktar, ama konvansiyonel silahlarla bunların katbekat fazlası insan şehit edildi. Evvela 2011’de Dera’da başlayan hadiselerden beri katledilen 100 binlerce masum çocuğun, kadının, sivilin hesabı sorulurdu, sormadılar. Maalesef Suriye’de oynanan oyun başkadır.Suriye’de yapılan iş, önce rejimin zulmüne sessiz kalmak, ardından bir terör örgütünün el altından desteklenip sahaya sürülmesi, sonra da başka bir terör örgütüyle asıl projeyi hayata geçirmektir” demişti. İbrahim Kalın ise 7 Nisan’da rejimin Duma’da kimyasal silah kullandığına dair güçlü kanıtlar olduğunu açıklamıştı.
Ancak Fransa Cumhurbaşkanı Macron yaptığı açıklamalarla ABD, İngiltere ve Fransa’nın Suriye’ye müştereken gerçekleştirdikleri saldırıların asıl hedefinin Türkiye-Rusya-İran ittifakını oluşturan Astana süreci olduğunu BFM TV’ye verdiği röportajda enteresan bir şekilde itiraf etti. Macron “Biz bu operasyon ile Türkler ve Rusları ayırmayı başardık. Türkler kimyasal saldırıyı kınadılar ve ardından operasyonu desteklediklerini söylediler” demişti. Ayrıca Macron Suriye’den çekilme kararı alan ABD’yi (Trump) Suriye’de kalmaya ikna ettiğini de ileri sürmüştü. Bu itiraf ve açıklamalar ABD, İngiltere ve Fransa’nın Suriye’ye gerçekleştirdiği füze saldırılarının aslında bir tiyatrodan çok müsamere olduğunu ortaya çıkarmıştı. Zira Beyaz Saray, Macron’u yalanlayarak “Suriye’den çekilmekte kararlıyız” açıklamasında bulunmuştu. Trump ABD’si ile Rusya arasında soğuk savaş döneminden günümüze bazı örtülü anlaşmalar yapıldığı biliniyor. Günümüzde de Amerika ile Rusya arasında örtülü bir anlaşma yapıldığına yönelik bazı iddiaları ciddiye almamız gerekir diye düşünüyorum. ABD’de iddia edilen önemli bir senaryoya göre ABD tarafından vurulacak 5 askeri üs Ruslara bildirildi. Bu üsler Esed rejimi tarafından boşaltıldı. Üçlü koalisyon savaş uçakları da boşaltılmış askeri üs ve kimyasal silah ünitelerini vurdu. Yapılan örtülü anlaşmada ABD Fırat’ın batısını Ruslara bırakacak ABD güçleri kademeli olarak Fırat’ın doğusuna kaydırılacaktı. ABD’nin, Fırat’ın doğusunda SDG’ye (PKK/YPG) tam destek vererek Türkiye sınırı boyunca 30 bin kişilik PKK/YPG ve Peşmergelerden oluşan terör ordusu kurulmasında ısrarcı bir tutum izlemesi ülke güvenliği açısından açık bir tehdidin devam ettiğini gösteriyordu.
İkinci senaryoya göre ise; Fransa, İngiltere ve ABD’nin Esad rejiminin askeri merkezlerine yönelik saldırısının ardından İran ile Rusya’nın koalisyona askeri bir yanıt vermeye hazırlandığı belirtiliyordu. İsrailli Debka ajansının haberine göre, Şam ve Humus çevresindeki noktaları hedef alan üçlü ittifaka karşı Tahran destekli Hizbullah milisleri ve Rus askerleri Deyr ez-Zor yakınlarına güç sevk etti. Takviye ile birlikte rejim milislerinin terör örgütü PYD/PKK’nın kontrolündeki Konoko gaz tesisleri ve Umar petrol rafinerililerine harekat düzenleyeceği iddia ediliyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un diplomatik nezaketten uzak diplomasinin ince taktik ve stratejilerinden bihaber acemice yapıldığı izlenimini veren açıklamalarının bir arka plan yoksa siyasi hayatını olumsuz etkileyeceği aşikar. Ancak dünya kamuoyunu aldatarak Suriye’ye birlikte saldırdığı İngiltere ve ABD başkanları ile birlikte kendisinin de maskesini indirmiş oldu.
Ayrıca Macron’un Türkiye ile Rusya’nın arasını bozdukları iddiası her iki ülke yetkililerince reddedilerek aralarının bozulmadığı açıklandı. Bozdağ, Türkiye’nin Suriye politikasının açık ve net olduğunu belirterek, “Ne Rusya ne de İran ne de ABD ile aynı hedefe koşuyoruz” dedi. Türkiye’nin bölgedeki doğrular Rusya ve İran’la birlikte hareket ettirmeyi gerektirdiğinde bu ülkelerle hareket edildiğini, ABD ile birlikte hareket edilmesi gereken durumlarda da ABD ile hareket etmekten çekinilmediğini dile getirdi. Putin’in basın sözcüsü Peskov ise “Suriye’ye yönelik saldırı Rusya ve Türkiye’yi (birbirinden) ayırmadı. Moskova ve Ankara’nın görüşlerinin bir dizi konuda birbirinden farklılık gösterdiği kimse için sır değil. Fakat bu durum, görüş alışverişi yapmaya ya da görüşlerimizdeki bu farklılıkları tartışmaya devam etmemizi engellemiyor” demişti.
Türkiye küresel güçler ve Batı arasında başarılı bir diplomasiyle “Denge politikası” sürdürüyor.