Abdurrahman Dilipak
Yeni Dünya Düzeni ve Gülen
Gülen önemli değil. Önemli olan Gülen’in taşeronluğunu yaptığı proje ve o projenin hedefi. O hedefe ulaşmak için onu destekleyen arkasındaki güçler..
Nickholas Rockefeller; “Biz Yeni Dünya Düzeni’nin sahipleriyiz.!” diyor. Gülen aslında “sahibinin sesi”, efendisi büyük Titan. O da büyüyecek en büyük olacak. Kâinat imamı olacak ya. “Kime diyor” derseniz, ünlü Yahudi Yönetmen Aaron Russo’ya. Yahudi Yönetmen Aaron Russo bu açıklamayı yaptıktan 6 ay sonra hayatını kaybetmiş. Ölüm tarihi 24 Ağustos 2007. Ölüm sebebi resmi kayıtlarda mesane kanseri. Russo bir Holywoodyapımcısı. “Kutsal ağacın meyvesini yiyenlerden”. Yoksa “yasak meyve” mi idi!? Amerika: Faşizme Özgürlük, Federal Rezerv Sistemi ve Yeni Dünya Düzeni belgesellerini yapan adam..
O anlatıyor: “Rockefeller ile bir avukat arkadaşım aracılığıyla tanıştım.. Avukat arkadaşım beni aradı Rockefeller’in benimle görüşmeyi arzu ettiğini söyledi. Bir video yapmıştım. Videoyu izlemişti ve benimle görüşmek istiyordu. Bu şekilde onunla görüştüm ve kendisini çok iyi buldum. Çok zeki bir adamdı, epeyce tartıştık, fikirlerimizi, bakış açılarımızı paylaştık. İşte o görüşmede 11 Eylül suikastından 11 ay önce büyük bir olay olacağını söyledi. (11 Eylül 2001’den 11 ay önce, yani 2000 Ağustos’u) olayı neyin söz konusu olduğunu söylemedi. (2000 Millenium, yeni bir başlangıç ve kıyamete dönen son kavşak olarak kabul ediliyordu) O büyük olaydan sonra Hazar Denizi’nin ortasına boru hattı inşa etmek için Afganistan’ı istila edeceğimizi, petrolün kontrolünü ele geçirmek ve Ortadoğu’da petrol bölgesinin güvenliği için üs kuracağımızı ve öncesinde Irak’ı istila edeceğimizi söyledi. Bu geleceğe dönük plana göre, Ortadoğu’daki petrol bölgelerini kontrolümüze alacağımızı, Yeni Dünya Düzeni’ne entegre edeceğimizi (Herhalde BOP’dan söz ediyor olsa gerek. Büyük Orta Doğu Projesi veya Genişletilmiş Ortadoğu İnisiyatifi (Greater Middle East / Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi ile Müşterek bir Gelecek ve İlerleme için Ortaklık, Partnership for Progress and a Common Future with the Region of the Broader Middle East and North Africa), 2000’li yılların ilk 10 yılında, bölgeyi sınır, rejim, iktidar açısından yeniden yapılandırmayı hedefleyen proje. Gülen bu proje kapsamında ılımlı İslam’ın Truva atı olacaktı!) ve sonra Latin Amerika’ya dönüp Venezuela’da Chavez’le uğraşacağımızı söyledi. Ve anlattıklarından hatırladığım kadarı ile yeni bir dünya inşa edeceklerdi. Terörle savaştan, askeri operasyonlardan sözetti. Afganistan’da, Pakistan’da ve bütün bölgelerde terörizme karşı topyekûn bir savaş olacağını anlattı. GERÇEK, SOMUT BİR DÜŞMAN’DAN SÖZETMİYORDU. FARKLI, TANIMLANMAYAN DÜŞMANLARDAN, FARKLI BİR SAVAŞTAN SÖZEDİYORDU.. HER ŞEYİN BİR İLLİZYON, KURGU OLACAĞINI SÖYLÜYORDU. Bizim böyle bir operasyonu başlatmamız için bize karşı can yakıcı bir saldırı olması gerektiğinden söz ediyordu. Sonuçta 11 Eylül kendi hükümetimizin kontrolündeki unsurlar tarafından düzenlendi, KENDİ FİNANS SİSTEMİMİZ, KAPİTAL SAHİPLERİMİZ TARAFINDAN! Amerikan halkının içine korku salmak gerekiyordu ki, güvenlik kaygısı ile birlik ruhu canlansın, saldırgan tarafa karşı öfke duyulsun, bundan sonra olacak her şeye razı olsunlar. Bu çok büyük bir olay olmalıydı. İşte bugün söz konusu olan budur: TERÖRİZM’E KARŞI SAHTE ve SONSUZ BİR SAVAŞ!”
NATO soğuk savaş sonrası tehdidin rengini kızıldan yeşile çevirmişti. Bir yandan İslamofobia desteklendi, “Radikal İslam” diye bir öcü icat edildi, öte yanda “Ilımlı İslam” servis edildi.. Gülen “ılımlı İslam”ı temsil eden “bizim iyi çocuklar”dan biri olacaktı.
Evdeki hesap çarşıya uymadı. Her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Hatta içinden çıkılamaz hale getirdiler.. Proje çöktü.. Kehanetlerle süsledikleri stratejik öngörüleri gerçekleşmedi. En son Gülen projesi ellerinde patladı.
Amerikan yönetimi saçmalamaya başladı. Suriye’de Marksist bir örgütün karargâhına Amerikan bayrağı çekiliyor ve Amerikan askerleri Marksist bir örgütün armasını takıyor koluna. Bu ideolojik anlamda bir intihardır. Bu NATO idealinin iflasıdır. Bu Demokrasi iddialarının inkârıdır. Suçüstü oldular.. Bir yandan 11 Eylül bahanesi ile saldırgan taraf olarak Suudi Arabistan’ı suçlayarak ülkelerindeki paralarını bloke ediyorlar, öte yandan saldırının kendi içlerinden geldiğini itiraf ediyorlar. FETÖ’yü kim örgütledi ise PYD’yi de, DAEŞ’i de onlar örgütledi..
FETÖ’nün darbe girişimi nereden bakarsanız bakın 11 Eylül’den daha vahim bir olaydır.. 11 Eylül’de Beyaz Saray vurulmadı, ama bizde Beştepe vuruldu. Pentagon vuruldu ise, bizim de Genelkurmay vuruldu. Bakanlıklar, Emniyet, sivil hedefler ve meclis vuruldu bizde. Cumhurbaşkanı, hükümet tehdit altında idi. Genelkurmay’dakiler rehin alındı. Ve ABD yönetimi bu çetenin elebaşını hâlâ vermiyor, himaye ediyor ve herkes biliyor ki, bu darbe girişimi zaten bir Amerikan planı idi. 11 Eylül’ün senaryosunu kim yazdı ise bu darbenin senaryosunu da onlar yazdılar. Amerikan mantığı ile bizim de Amerikalıların Türkiye’deki mal varlığını dondurmamız gerek. Mesela, ABD’nin Suudilere yaptığı doğru ise biz de bu işe İncirlik’ten başlasak nasıl olur?.
Bir kez daha söylüyorum, Gülen, ABD’nin başına bela olacak! Bu adamı, bu adamın önündekileri, arkasındakileri, yanındakileri korumaya devam ettikleri sürece bu kriz daha da derinleşecek.. Bu mızrak bu çuvala sığmaz.
ABD tarihinin en büyük krizine gebe.. Bu kriz, sonuçları itibarı ile İrangate, Watergate krizinden daha vahim olacak. Bu kriz NATO’yu da, AB’yi de vuracak.. Bu kriz Vatikan’ı, Londra’yı, Roma’yı, Paris’i, Berlin’i de vuracak.. Dün Gülen’e dokunan yanıyordu, bundan sonra Gülen’in dokundukları da yanacak! Hangi ülkede varsalar, hangi ülkede okulları varsa, gelecek günler, geçen günleri aratacak onlar için. Gülen’i artık Rockefeller de kurtaramaz. Hele şu ABD’deki başkanlık seçimleri bir olsun. El mi yaman, bey mi, göreceğiz..
Selam ve dua ile.