Metin Özer
Yahudi gazeteci Yunus Nadi'nin inanılmaz dönüşleri
1917 Ekim Devrimi ile iktidara gelen Vladimir Lenin önderliğindeki Bolşevikler, 1922 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Birliğini kurduklarını bütün dünyaya ilan etti.
Böylece hemen yanı başımızda Komünist bir ülke kurulmuş oldu.
Komünizmin bir ihtilal ile gelmesi, devrimciliği ve etkileyici sloganları Atatürk’ün ilgisini çekti.
Atatürk 18 Ekim 1920’de Türkiye Komünist Fırkasını kurdu ve en güvendiği isimleri bu fırkaya yolladı…
Komünist Partisi’nin kurucuları şunlardı…
Tevfik Rüştü Aras… Sabetay kökenli eski Dışişleri Bakanı.
Mahmut Esat Bozkurt… Dönemin Adalet bakanı ve Laik anayasanın mimarı.
Celal Bayar… Eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı. Mason olduğu için Menderes ile birlikte asılmaktan kurtuldu..
Yunus Nadi… Cumhuriyet Gazetesi’nin Yahudi sahibi.
Kılıç Ali… İstiklal mahkemelerinin zalimi, İstiklal Mahkemelerinin meşhur cellatlarından. Kılıç Ali Kasım Gülek’in de büyük dedesi olan Polyo Yahudi’si Giritli Mustafa Naili’nin torunu. At üzerinde şehir şehir dolaşıp, meydanda kurduğu açık mahkemelerle pek çok âlimi sorgusuz sualsiz idam etti.
Hakkı Behiç Bayiç… Milletvekili ve Yeşil Ordu Cemiyetinin üyesi
İhsan Eryavuz… Ankara İstiklal mahkemesi Başkanı…
Refik Koraltan… İstiklal Mahkemesi üyesi ve Konya Mebusu. Köken itibariyle Hazar Yahudilerinden
Eyüp Sabri Akgöl… İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucularından.. Selanik'ten İstanbul'a gelen Hareket Ordusu'nda yer aldı Sabetaydır.
Süreyya Yiğit… Kocaeli milletvekili olarak mecliste yer alan Süreyya Bey Cumhuriyet Halk Fırkası ‘nın kurucuları arasında yer aldı. Soyadı kanunu çıktığında Yiğit soyadını kendisine Mustafa Kemal verdi..
Partinin genel sekreterliğini (umumî kâtipliğini) Hakkı Behiç Bey yapıyordu.
Fevzi Çakmak, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, İsmet İnönü, Celal Bayar ve Kâzım Karabekir de partiye katıldılar.
Yunus Nadi'nin Anadolu'da Yeni Gün gazetesi, partinin yayın organı oldu.
Burada Yunus Nadi’ye bir bölüm açayım. Aslında bölüm değil hakkında kitap yazmak lazım.
Cumhuriyet Gazetesi’nin kurucusu ve sahibi olan Yunus Nadi, 1880 yılında Fethiye’de doğdu. Nadi, Yahudi dönmesi Sabetayist bir aileden geliyordu.
Arnavut yazar Naci Pelistir ‘Türk Matbuatı Yahudi Kontrolü Altında’ başlıklı yazısında şöyle yazdı;
- Yunus Nadi aynı zamanda bir mason ve Karaim Yahudi’sidir. Göçlerle gelip yerleşen bir aileye mensuptur. Karaim Yahudiliği bir Yahudi tarikatıdır.
Cumhuriyet Gazetesi’nin yükselişi Millî Şef döneminde iki Yahudi şirketten aldığı destek sayesinde olmuştur”
Diğer Sabetaylar gibi Yunus Nadi’de Yahudi olduğunu asla kabul etmedi.
Buna delil olarak da burnunu gösterdi ve şöyle dedi;
- Bir defa Yahudi’ye hiç benzemem. Evet, rengim esmerdir. Fakat oldukça sevimli, bilhassa profilden bakıldığı zaman pek muntazam bir burnum vardır. Yahudi olmadığıma dair bundan daha kuvvetli bir emare bulunabilir mi?
Yunus Nadi, Rodos’ta bir ailenin uşağı idi. Bu aile, onu orada okutmuştur, sonra İstanbul’a gelip Abdülhamid Han aleyhinde casusluk etmiştir. Her devrin adamıdır. Müthiş irtikâplar yapıp Türkiye’nin en zengin adamı oldu.
İslâmcı görünen Yeni Gün gazetesinin sahibi Yunus Nadi ve Kemalist kadrosu, gazetenin ismini daha sonra Cumhuriyet’e çevirdi.
Yeni Gün Gazetesi İslamcı bir görünümdeydi. İslam’ı öven makaleler yayınlanıyordu..
Böyle görünmesinin sebebi dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlardan para desteği almaktı.
Nitekim Hindistan’daki Müslümanlar gazetesine destek olabilmek için hatırı sayılır bir miktar para gönderdi.
Yeni Gün Gazetesi’nin sahibi Yahudi Yunus Nadi’nin Kütahyalı Şeyh Seyfi Efendi Hazretleri’ne hitaben yazdığı mektup, aslında onun nasıl bir üçkâğıtçı olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Şeyh Seyfi Efendi Hazretlerine,
Benim muhterem ve imanlı şeyhim, Erenlerin himmeti de inziman (katılmak) etmek suretiyle düşmanı yıktık. Şimdi daha yıkılacak şeyler varsa onları da yıkmak ve her halde sonuna kadar vatan vazifemizi ifa edebilmek için Yeni Gün’ü ayakta tutmak lâzım. (...)
Yeni Gün’ün aylık masrafı iki bin lirayı Osmanidir ve şimdi aynı fiyatla dört sayfa olarak neşretmeye başlayacağız.
Benim hakikat-bîn şeyhim sen bilirsin ki, bu maddi meblağı hazine-i gaybîden gelmez. Bu kadarcık işaret zat-ı fazılânelerine kâfidir.
Yeni Gün bir ticaret gazetesi değildir. Varımı yoğumu onun uğruna bezl ettim ve bugün borca battım. Mamafih milletin himmet ve hamiyetinden emin olduğum için ye’s ü füturdan ebediyen uzağım. Senden dileğim odur ki (...) Kütahya merkez ve çevresinde Yeni Gün’e mümkün olduğu kadar fazla abone yazılmasını temin edesin. Gazetenin fazla tirajı bize, okunması dairesinin genişlemesi yüzünden maneviyat itibariyle millete faydalıdır.
Ricamı azami ile infaz edeceğinden emin olduğum için fazla söze lüzum görmeyerek muhterem ellerini tekrar tekrar öper ve hatm-i kelâm eylerim şeyhim efendim. İmza: Yunus Nadi (Kara, a. g.e., s.92).
Bak şu Yahudi’nin yalakalığına…
Şeyhe İslâmcı görünen Yeni Gün’ün sahibi Yunus Nadi 1924’ten itibaren çıkardığı Cumhuriyet Gazetesi ile İslâm’a ve Müslüman millete düşman kesildi…
Dini bütün değerlere savaş açtı.
“Laiklik” deyip Müslümanları hapse tıktırdı, “irtica” deyip hükümetleri yıktırdı.
Ülkücü gençleri vurdurdu. Milleti birbirine kırdırdı.
İhtilal yaptırıp Menderes’i astırdı.
Özal’ı canından bezdirdi, Erbakan’ı hükümetten indirdi.
Türkeş ve Yazıcıoğlu’nu faşist ilan edip mahkemelere düşürdü…
Ezanı Türkçe okutan, Salavat getireni 3 ay hapse attıran, şapka giymeyeni astıran da yine bu gazete ve onun sahibi Yunus Nadi idi…
Yunus Nadi; 1918'de, Halide Edip Adıvar, Ahmet Emin Yalman ile birlikte ABD Başkanı Wilson'a mektup yazarak Türkiye’yi işgal etmesi ve Amerikan mandası istemiyle başvurdu.
1920’de İslamcı olan Yunus Nadi, ertesi yılın sonunda Komünist oldu. Komünizm ’den sonra Kemalizm’e dönüş yaptı.
1920’li yılların sonunda sıkı bir Türkçü olan Yunus Nadi, Cumhuriyet Gazetesi’nde Türkçülüğün şart olduğunu anlatan makaleler kaleme aldı.
Yunus Nadi Yahudi’si Türkçülükte o kadar ileri gitti ki, tanımayanlar onun Altaylardan gelen bir yiğit olduğunu sanırdı.
Türkçülüğünün sebebi sonra ortaya çıktı.
O tarihlerde Atatürk’ün emriyle Türkçülük revaçtaydı.
1929’da CHP hükümetinin kapısını çalıp, Cumhuriyet Gazetesi’ni çıkarmakta zorlandığını hatta kapatmak üzere olduğunu bildirip yardım istedi…
CHP’de kendisine büyük bir rant sağladı.
Soma’daki linyit madeni Osmanlı döneminde de altın gibi kıymetliydi.
Dönemin İktisat Bakanlığı Soma madeninin işletme hakkını, 1926’da 70 yıl süreyle Faik Sabri-Nuri Aziz ortaklığına verdi.
Gelin görün ki Yunus Nadi gözünü buraya dikmişti.
1 Kasım 1929’da elinde 70 yıllık işletme hakkı bulunan Faik Sabri-Nuri Aziz Soma’dan kovulup, maden Yunus Nadi’ye verildi.
Burası banka gibi çalışıyordu.
Kendisi buradan çok büyük paralar kazandı.
1922 yılından 1939 yılına kadar Soma’da linyit madenini işleten Yunus Nadi, o dönem için inanılmaz paralar kazandı.
Kimse, “Sen gazetecisin. Soma’daki linyit işi de ne. Sen ne anlarsın kömürden?” diye sormadı…
Bu üçkâğıtçının baş döndüren dönüşü yine de durmadı.
1930’ların ortasında sıkı bir Hitler Hayranı kesildi.
Yahudi Yunus Nadi, bu kez Nazi oldu.
Cumhuriyet Gazetesi’nde öyle yazılar yazıyordu ki; Hitler Almanya’da bile böyle övülmüyordu.
Türk medyasında Yunus Nadi, YUNUS NAZİ ismiyle anılmaya başlandı.
Mesele sonra anlaşıldı.
Almanya’da kâğıt fiyatları ucuzdu. Yunus Nadi gazetesinin kâğıtlarını ucuz olduğu için çaktırmadan Almanya’dan getiriyordu.
İslamcı Kemalist, Komünist, Türkçü ve Nazi gibi kılıktan kılığa şekilden şekle giren bu Yahudi, Türk milletinin başına bela kesildi.
Onun yönetimindeki Cumhuriyet Gazetesi; bütün milli ve manevi değerlerimize savaş açtı.
Ölüp gitti bayrağı oğlu Nadir Nadi devraldı.
Nadir Nadi’de askerle iş tutup yalan haberlerle Adnan Menderes’i astırıp şehit ettirdi.
Nadir Nadi döneminde bu kez hedefe Türkeş ve Ülkücüler konuldu.
Ardından Özal’lı yıllar başladı. Özal’a korkunç bir muhalefet yaptılar. Ölene kadar düşmanlıklarını sürdürdüler.
Sonra Erbakan ve REFAH Yol’u hedefe koydular. İrtica yalanıyla ihtilal yaptırıp hükümeti düşürdüler.
Şimdi de halkın seçtiği AK Parti’ye savaş açmış haldeler.
Cumhuriyetin sahipleri değişti ama bunların dine ve millete düşmanlığı asla değişmedi.
Dikkat etmişsinizdir! Türk milleti kimi sevip iktidara getiriyorsa, bunlar ona savaş açıyor.
Çünkü bunlar, düşmanlarımızın içimize yerleştirdiği Truva atları.
Bunlar sahiplerinin kemiğiyle susar, kemiğiyle havlarlar.
Elhamdülillah ki Allah bunlara fırsat vermedi.
Onlar toprağın altında hesap verirken biz de toprağın üstünde bunların rezilliklerini yazıyoruz.
Bu bile Türkiye’nin nereden nereye geldiğini ispat eder.
Bu topraklar çok hain gördü ama sonunda Türk Milleti hepsini de tarihe gömdü!
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ