Abdurrahman Dilipak
Sürpriz yok!
Sürpriz bir gelişme yok. Yani bütün bu olanlar beklenen şeylerdi.. Hemen bir çözümden zaten kimse söz etmiyordu. Evet kriz yaygınlaşıyor ve derinleşiyor. Bu da biliniyordu.
Petrol fiyatları düşmeye devam ediyor.. Petrol üreten ülkeler zor durumda. İthal eden sanayileşmiş ülkeler bu işten kazançlı çıkıyor. Silah satan ülkeler de öyle.
İran ve Suudi Arabistan arasındaki kriz de beklenmiyor değildi.. ABD ve Rusya, Suudi Arabistan ve İran üzerinden bölgede hesaplaşmaya hazırlanıyor. Aslında her iki taraf da bu işten memnun. Çünkü iki taraf da bölgeye girişlerinin birbirleri için bahanesini oluşturuyor.. Sonuçta çatışacak, savaşacak olan Müslümanlar. Her ikisi de silah satacak. Bu çatışma sonunda yenişemeyecek, zayıf düşen tarafları kendi yanlarına çekecekler, bölgeyi paylaşmış olacak, ya da yenen, kazanan taraf hepsine sahip olacak..
Türkiye’yi bu hesaplaşmaya katmak istemiyorlar, ama Türkiye de kendine göre bir yol izliyor. Katar’dan sonra şimdi askeri olarak Somali’ye giriyoruz.. Akdeniz’de operasyon yapıyoruz.. Irakta’yız.. Kimse Türkiye ile tek başına baş edemeyeceğini biliyor. Türkiye krize sürüklenirse, o boşluğu kimsenin tek başına dolduramayacağı, Türkiye üzerinde hesaplaşmanın çatışmayı kontrol edilemez hale getirmesinden kaygılı. Tabii Türkiye’nin çok fazla güçlenmesini de istemiyorlar.
PKK’nın haline baksanıza. Siyasi uzantıları da orta yerde kalakaldılar. Sahip çıkan yok. Halk desteği de yok, dış destek, de. Kendi aralarında görüş ayrılığına düştüler.
Paralel yapı da öyle. Derin devlet, eski ulusalcılar da..
Uygulanan kontrollü bir bunalım stratejisi.. İran ve Suudi Arabistan’ın, hatta bölgedeki bazı devletlerin sınır, rejim ve iktidar yapıları değişebilir.. Suriye için şimdilik Bosna tipi bir model, yani çözümsüzlüğü çözüm gibi gösterme çabası içinde bazı çevreler.
Mesela Rusya’da iktidar değişikliği olabilir. Rusya’nın sınırları da değişebilir.. Yani sadece Suriye masada değil. İşin bir başka yanı da, bu süreçte, AB ülkeleri ve ABD görüş birliği içinde değil. Hatta Avrupa ülkeleri arasında da görüş birliği yok. Hatta Avrupa ülkeleri ve ABD’nin tek tek ülke bazında kendi içinde iktidar ve muhalefet grubları arasında da görüş birliği yok.. Onun için bugünden yarına bir çözüm yok.. Zamana yaymaya çalışacaklar. Bu arada kendi içlerinde de iktidar yapılarını yeniden gözden geçirecekler.. Derin yapılar devreye girecek. Yani batı da değişecek..
Eski dünya düzeni tıkandı. Kavram ve kurumları ile çöktü. Bugün yaşanan kriz aynı zamanda kapitalizmin krizidir. Yeni dünya düzeni nasıl kurulacak o belli değil. Hangi kavramlar ve kurumlara dayanacak bu düzen. Kimlerle kurulacak..
Çözüm yok.. Şu bir gerçek ki, yeni bir dünya savaşının galibi olmayacak ve bu çok büyük bir yıkıma sebeb olacak. Onun için böyle bir savaşı kimse istemiyor.. Ama taraflar savaş oyunları ile birbirini boğmak, geri adım attırmak istiyor..
Çözümsüz oldukları için her şeyi erteliyorlar. Erteledikçe de kriz yayılıyor ve derinleşiyor. Tehdit büyüyor. Bu da tedirginliği artırıyor..
Batı kendi can derdine düştüğü için artık İsrail de onlar için öncelikli değil. İsrail’in de iktidar, rejim ve sınırları değişebilir.. Batılılılar, durup dururken Filistin’i tanımaya başlamadılar. Onlar şunu gördüler, İsrail için gelecek günler, geçen günleri aratacak.. Bugünkü Abbas yönetimi ile anlaşmak zorundalar, yoksa yarın Hamas ile masaya oturduklarında bugün razı olmadıkları şartları mumla arayabilirler..
Tamam bugün Müslümanlar kendi aralarında Sufi, Şii, Selefi diye çatışıyorlar, ama aynı zamanda Müslümanlar arasında vahdet ve öze dönüş çabaları da hız kazanıyor. İslamifobia Müslümanlığa ilgiyi artırıyor ve Müslümanların özeleştiri yapmalarına ve arınmalarına, kendi dışındaki vicdanlı insanlarla ilişkilerini daha da geliştirmelerine sebeb oluyor. Müslümanlarla temas kuran öteki inanç topluluklarının kişisel gözlemleri, bu çevrelerin iddialarını yalanlıyor ve gayretlerini boşa çıkarıyor.
Irkçı, mezhepçi çatışmalar ve batının bölgedeki gelişmeler karşısındaki tavrı, İslam dünyasında bir özgüven kaybına sebeb olmadı. Müslümanlar, batının himmet ve himayesine sığınmayı reddediyorlar.. Teslimiyeti kabul etmiyorlar. Dinlerinden vazgeçmiyorlar. Daha da dindarlaşıyorlar.. Yani evdeki hesaplar çarşıya uymuyor..
Sonuçta hayat devam ediyor.
İmtihan oluyoruz. Vadi ilahi gerçekleşecek. “Bekleyin inananlar, bahar gelecek bahar.” Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Selâm ve dua ile.