Abdurrahman Dilipak
Süreç devam ediyor…
Bir gazeteci arkadaş soruyor, ABD’nin başında Demokrat Clinton’ı mı, Cumhuriyetçi Trump’ı mı görmek istersiniz.. Cevabı ilginç; “Trump gelsin” diyor.
Niye mi, cevabı ve mantığı çok basit. Trump gelirse maske takmaz. Gerçek niyetini söylediğinde ABD’de dirençle karşılaşır. ABD kendi içinde çatışır ve çöker.. Ama Demokratlar maske takıp dolaşacakları için dünyayı cehenneme çevirirler.. Yani Cumhuriyetçiler kazanırsa ABD, Demokratlar kazanırsa dünya kaybeder.
Aslında bunların Demokrat ve Cumhuriyetçisi yok.. Sonuçta aynı hedef için çalışıyorlar. Sağ-sol gibi, bir paranın iki yüzü gibi. Birinin iyi dediğine öteki kötü, ötekinin kötü dediğine beriki iyi diyecek. Birinden kaçan ötekine sığınacak..
Türkiye küçük Amerika olsun diye DP ve CHP örgütlenmişti. Köy Enstitüsü ve İmam Hatiplerin kurulma gayesi aynı idi aslında.. Birbirine karşı kışkırtacak, barıştıracaksın. Aktif bir denge kuracaksın.
Asimetrik savaş, kontrollü bunalım stratejisi, “tavşana kaç, tazıya tut” ne dersen de, işte sonuçta böyle bir plan sözkonusu..
Ilımlı İslam’ı kim örgütlüyorsa, radikal İslam’ı ve İslamifobia’yı da onlar örgütlüyorlardır..
Bu lanetli oyunun dışına çıkmak lazım. Yüzümüzü hakka ve adalete dönmemiz gerek. Adalet yoksa barış da yok. Adalet ve barış yoksa hiçbir özgürlük güven altında olmayacaktır..
İşi ehline vereceğiz. Ehliyet ve liyakatı esas alacağız. Bir kavme olan düşmanlığımız bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin.. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı durabilecek miyiz?
Suçlu babam da olsa, mazlum düşmanımız da olsa.. Bir karar vermemiz gerek. Din, mezhep, tarikat, hemşehrilik, akrabalık, siyaset, ideoloji, etnik kimlik, hiç biri bizim için mutlak anlamda bir tercih konusu olmamalı..
Söylemesi kolay da gerçek durum ne! Sadece Paralel mi kendi yandaşını kayırıyor.. Hâlâ aynı şeytani oyun bir şekilde oynanmaya devam ediyor.. Suçlu suçludur, bunun Kayserilisi, Konyalısı, Anteplisi, Trabzonlusu, İstanbullusu, İzmirlisi, Adanalısı olmaz. Anası, babası, dedesi, ninesi, dayısı, halası, amcası, teyzesi de beni ilgilendirmiyor.. Erdoğan da yaverini tanıyordu. Sonuç ortada.. Dikkatli olacağız.
Bu listeleri düzenleyenler de, operasyonları yapanlar da insan. Onlar da hata yapabilir. Bunları not edelim, ama acele de etmeyelim.. Onlar yanılabileceği gibi biz de yanılabiliriz..
Bütün kapıları çalalım. Bana kalırsa bunların içinde olmadıkları holding sayısı belki de hiç yoktur. Birilerinin kapısını çalıyor, ötekileri görmezden geliyorsanız, bu da olmaz. Hangi holdingin hangi yöneticisi Pensilvanya ile ilgili. 15 Temmuz öncesi ABD’ye gidip gelip, 15 Temmuz sonrası için kutlama hazırlıklarına başlayanlar, merkez binalarını süslemek için hazırlık yapanlar, şimdi de, teşebbüsden 2 gün sonra meydana çıkıp meydanlarda bayrak sallayanlar kimler..
Özür dilemekle bu işin üstü örtülemez. Üstüne, altına, içine bakacak.. Temizlik yapacak..
Paranın izini sürerseniz bunların derin bağlarını ortaya çıkarabilirsiniz.. Bu holdinglerin hepsinin siyaset içinde uzantıları da var. Bu yapıda Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, STK, herkes var. Şeyh de var fahişe de. Bir tane Paralel yok. Paralelin de paraleli var. Bazıları bir anda “hidayet”e erdiler. Bunlara hemen inanmayın. İhtiyad, bu konuda hüsn-ü zan’dan önce gelir.
Bu darbe olayı sadece Türkiye’yi değil bölgeyi de yakından ilgilendiriyor. İslam ülkelerini ilgilendiriyor, aslında dünya barışını ilgilendiren bir durum bu.. Bu süreç içinde daha birçok gerçek ortaya çıkacak, ABD, AB, NATO içinde ciddi sorunlar yaşanacak.. Bu sorun ABD, AB ülkeleri ve daha birçok ülkede iç politika sorunu haline gelecek. Bu Türkiye’nin bu ülkelerle ilişkisine de yansıyacak. Askeri üsler masaya gelecek..
Sahi niye Türkiye’de ABD üssüne gerek var ki. Zaten ortak hareket edeceksek Türkiye zaten bu ihtiyaca cevap verebilir.. Bu defter artık kapanmalı. ABD’nin İngiltere’de, Fransa’da, İtalya’da, Avusturya’da üssü var mı?
Bunlar bir “Erdoğan’dan kurtulma planı” hazırladılar. Erdoğan’ın yakın çevresindeki bürokratların, işadamlarının, siyasetçilerin kapılarını çaldılar. İlk elden ya da ikinci elden Basın, STK, stratejist kimi buldularsa konuştular, mülakatlar yaptılar.. Adeta Erdoğan’ın yakın çevresi kuşatma altına alındı. Söyledikleri hep aynı.. Erdoğan diktatörleşiyor. Suriye sorununun çözümünü Erdoğan’ın politikaları engelliyor. Erdoğan maceracı, Erdoğan’la olmaz. Türkiye geleceğini Ortadoğu’da aramamalı. Hatta Erdoğan’ın Suriye’deki terör örgütü ile bağı olduğunu da ileri sürüyorlardı.. Yolsuzluk ve daha bir sürü komplo teorisi.
Sonunda sözü getirdikleri nokta, “Erdoğan’ın sağlığı müsaid değil, psikolojisi müsaid değil, Erdoğan da ölecek, biz şimdiden Erdoğan sonrasına hazırlık yapmalıyız. Erdoğan’ı ikna edemiyorsak, görevi bırakmaya zorlamalıyız. Anayasa değişikliği ve Başkanlık sisteminden sonra diktatörleşebilir, bu da içerideki dengeleri altüst eder, bu durumda hem Türkiye zarar görür, hem de bölge barışı tehlikeye girer. Bu ve buna benzer bir sürü senaryo.. Erdoğan istenmiyor, Erdoğan gitmeli, Erdoğan gidecek ve Erdoğan sonrası için partiyi, Türkiye’yi bilmediğimiz, kontrol dışı unsurların eline bırakıp, maceraya atamayız. Uluslararası sistem de buna razı olmaz. O zaman bizim şimdiden bu konuda hazır olmamız gerek.” Bu argümanla en yakınındaki insanlarla bile sureti haktan gözükerek masaya oturdular.
Erdoğan sonrası için kamplaşmalar başladı, tarikatları devreye soktular.. İşadamları, bürokratlar özel toplantılar yapmaya başladılar. Bugünlere böyle geldik.. Şimdi oynanan oyun daha iyi ve net bir şekilde görülüyor.. Bu oyunlara gelmeyelim. Bu paralel tuzaklara düşmeyelim..
Selâm ve dua ile.
NOT 1: Geçen gün Erzurum’da idim. Makul bir talep var. 15 Temmuz’un,Müdafa-i Hukuk ve Kuva-i Milliye ruhunun canlandığı bir gün olarak MİLLİ İRADE GÜNÜ olarak anılmasını, bu vesile ile şehidlerin de yad edilmesini arzu ederler..
NOT 2: Artık cemaat, paralel, himmet derken bir kere daha düşünüyor. Dünkü yazımdaki “Okyanus” kelimesi herhangi bir kişi ya da kuruluşu ima etmez. “Okyanus ötesi”ni ifade eder.