Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Lozan tartışmasını başlattı. Bir imparatorluğun nasıl talan edildiğine, nasıl parçalara/devletlere bölündüğüne, nasıl Anadolu'ya hapsedildiğine, son kale Anadolu'da baskıyla, zorla sindirilmek istendiğine, 20. yüzyıl boyunca nasılvesayet altında tutulduğuna ve bugün o Anadolu'yu yeniden işgal edip daha da parçalamak için nasıl alçakça senaryolar uygulandığına ilişkin tartışmaların fitilini ateşleyen cümleyi kurdu.
“1920'de bize Sevr'i gösterdiler, 1923'te Lozan'a razı ettiler. Birileri de Lozan'ı 'zafer' diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada. Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan'da verdik. Zafer bu mu?”
”15 Temmuz, 1912'den 1923'e kadar geçen sürede beşte bire düşen topraklarımızdan elimizde kalan son parçanın işgal teşebbüsüydü. İşte millet o toprakları bunlara teslim etmedi. 15 Temmuz Türk milletinin İkinci Kurtuluş Savaşı'dır. Şayet bu darbe de başarılı olsaydı, Sevr'i aratmayacak bir dayatmayla karşımıza çıkacaklardı.”
Son Kurtuluş Savaşı ve acımasız direniş..
Bugüne kadar, Türkiye'nin sıkıntılarının temelinde yatan sebepleri, gerçekleri, coğrafyaya dönük yeni Haçlı saldırılarını bu kadar esaslı, net cümlelerle ifade eden hiçbir siyasi lider olmadı.
Son iki yıldır, “Son Kurtuluş Savaşı”, “Yüz yıllık hesaplaşma”,“20. Yüzyıl vesayetinden kurtulma”, “Acımasız direniş”ifadeleriyle anlatmaya çalıştığımız hep buydu. Soğuk Savaş sonrası yeni küresel düzen inşasına ilişkin çatışma ve hesaplaşmalarda bizim bulunduğumuz coğrafyayı denklem dışına çıkarma girişimlerinin sebepleri hep buydu. Irak'ın işgal sebebi buydu. Suriye savaşının nedeni buydu.
Yeni Ortadoğu haritası taslaklarının sebebi buydu. Yüz yıl sonra ayağa kalkmaya çalışan Türkiye'nin belini kırma gerekçeleri hep buydu. 17-25 Aralık müdahalesiyle Türkiye'nin büyük yürüyüşünün öncülerini tasfiye etme girişiminin sebebi buydu. 15 Temmuz'la işgal ve iç savaş senaryosu uygulamalarının sebebi buydu.
Büyük istila harekatı: Kimler ayakta kalacak
Bu coğrafyada her şey Birinci Dünya Savaşı ile başlar. Buradan başlamayanların, bugün yaşadıklarımızı anlaması mümkün değildir. Türkiye'nin biçimlenmesi, coğrafyanın haritası, Ortadoğu'daki statüko, etnik ayrıştırma, mezhep eksenli bölünme, garnizondevletçikler, karşı konulamaz bir vesayet denetimi…
İşte o statüko yirmi yıldır çözülüyor. Yerine yeni bir coğrafya tanzim etmeye çalışıyorlar. Atlantik kıyılarından Pasifik kıyılarınakadar, yeryüzünün Orta Kuşağı'nı tam denetim altına alıp, birçok ülkeyi işgal ve iç savaşlarla parçalayıp, yeni garnizon devletler inşa edip coğrafyanın bir yüz yıl daha vesayet altında tutulabilmesi için tam biristila planı uygulanıyor.
Yeni statüko nasıl olacak? Hangi devletler ayakta kalacak? Hangileri parçalanıp hangileri daha da büyüyecek? “İslami tehdit”, “terörle mücadele” kavramlarıyla siyasi söyleme dönüştürülen bu büyük güvenlik projesine, yeni istila harekatına kimler direnebilecek?
Müttefikler bizi terör örgütleriyle vuruyor
Atlantikçi merkez, 11 Eylül saldırılarıyla açığa dönüştürdüğü, aslında1990'larda başlattığı bu büyük istila harekatında şimdi Türkiye'yi vurmaya başladı. Kaos coğrafyası olarak bir tanım geliştirdiler, bizim coğrafyadaki herkesi bu söyleme mahkum ettiler. Şimdi Ortadoğu'da başlattıkları kaosu Türkiye içlerine servis etmeye, savaşı Türkiye'ye taşımaya çalışıyorlar. Bu çatışma, Türkiye kendi yolunu tercih ettiği, tek yanlı bağımlılığı reddettiği, coğrafyası ve tarihi ile barıştığı, bölgeyi ve dünyayı yeni bir siyasi dille konuşmaya karar verdiği için başladı.
Bu nedenledir ki, bölgemizdeki hiçbir terör saldırısı, hiçbir terör örgütü bölgesel dinamiklerle başlayıp bitmiyor. Kurdukları, finanse ettikleri, eğittikleri ve hedeflerini belirledikleri her terör grubu, bu büyük projenin bir unsurudur. PKK böyledir, DAEŞ böyledir, PYD/YPG böyledir. Güneydoğu il ve ilçelerimize yönelen işgalvari saldırılar böyledir. 7 Haziran seçimleri sonrası başlatılan terörle mücadele aslında bir terörle mücadele değil, işgal girişimine karşı mücadeledir. 15 Temmuz darbe girişimi en kanlı işgal girişimidir.
Şehir devletleri, yeni garnizonlar
Her ülke ile ilgili saldırı planları var. Kuzey Afrika'dan Orta Afrika'ya, Ortadoğu'dan Güney Afrika'ya kadar birçok ülke bu tehditle yüzleşmektedir. Her ülke için ellerinde harita taslakları var. Irak için, Yemen için, S. Arabistan için, İran için, Pakistan için, Suriye için, Türkiye için çizdikleri haritaları vardır. Mikro milliyetçilik ile şehir devletleri, mezhep taassubu ile garnizon devletler planları vardır. Bölgemizde hiçbir devlet bu tehditlerden uzak değildir, Atlantik merkezle kurulacak hiçbir ilişki bu devletleri söz konusu tehditten korumayacaktır.
Türkiye, çok büyük bir direniş söylemi geliştirdi ve bu, ülkeleri ve bölgeleri etkilemektedir. Bir yüzyıllık direniş, hesaplaşma iradesisokaklarda, şehirlerde, ülkelerde yankılanmaktadır. Bu büyük istila planlarına karşı başka da hiçbir çözüm bulunmamaktadır. Kolaycı önerilere teslim olan ülkeler, Moğollar karşısında sıranın kendilerine gelmesini bekleyen emirliklerin pozisyonuna düşecektir.
Öyleyse Büyük Oyun'u hakkıyla görenler savunma kurma fırsatı yakalayacaktır. İşte biz bu Büyük Oyun'u gördük. Afganistan'da gördük, terörle mücadelede gördük, Irak'ta, Yemen'de gördük. Gördük ve bu yüzden teyakkuz halindeyiz.
Vatan hainleri her yerde var
Birinci Dünya Savaşı kadar kırılgan bir tarih yaşıyoruz. Bu dönemde verilen mücadele Kurtuluş Savaşı kadar büyüktür. Bu yüzden deSon İstiklal Savaşı diyoruz buna. Bu söylem hamasi bir söylem değil, gerçeği tam anlamıyla görmektir. Bunun dışında, milletimizi uykuya mahkum etmeye çalışan her ülkeyi, her çevreyi, her kişiyi dikkatle sorgulayın.
Bu büyük mücadelede vatan hainleri, tarih düşmanları, coğrafya düşmanları cephesinde sadece PKK/PYD, sadece FETÖ, sadece DAEŞ yoktur. Onlar zaten doğrudan o ülkelerin istihbarat teşkilatlarının bölgemizdeki uzantıları, tetikçileridir. Onlar bu coğrafyanın düşmanlarıdır. Ama bunların dışında, gerçeği görmemizi engelleyen, kamufle eden herkes bir şekilde bu işin içindedir. En yakınımızda olsalar bile işin içindedir.
Üç büyük şok dalgası ve yeniden yükseliş
Bizler bu coğrafyada Haçlı Savaşları'nı yaşadık. Moğol istilasını yaşadık. Birinci Dünya Savaşı'nı yaşadık. Bunlar, coğrafyanın en büyük felaketleridir. Üç büyük şok dalgasıdır. Dikkat edin, üç büyük şok dalgasına karşı direniş Anadolu'dan yükselmiştir. Çok daha parlak bir gelecek inşa edilmiştir. Ve bu direniş bütün coğrafyayı harekete geçirmiş ayağa kaldırmıştır.
Yine öyle olacak. Bu yüzden Türkiye'ye saldırıyorlar. Bu topraklardan yükselmeye başlayan öfkenin, özgür siyasi duruşun tarihi nasıl dönüştüreceğini onlar çok iyi biliyor. Bu direniş zafere ulaştığında yapacak hiçbir şeyleri kalmayacak. Hiçbir ülkeye musallat olamayacaklar. Öyleyse dışarıdaki istilacılara, içerideki vesayetçilere karşı acımasız mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. Bu çerçevede etnik ve mezhep eksenli hiçbir kavgayı meşru görmeyeceğiz, o istila planlarının parçalı olarak mahkum edeceğiz.
Onların haritası varsa bizim de haritamız var
Onlar bizi küçültmeye çalışırken biz daha da büyüyecek, bu uğursuz rüzgarı tersine çevireceğiz. Onların harita taslaklarına karşı kendi haritalarımızı çizeceğiz. Coğrafya ile sarsılmaz köprülerkurup güç dayanışmasına gireceğiz. Ülkemizi, milletimizi, topraklarımızı, değerlerimizi, geleceğimizi onların projelerine, önerilerine teslim etmeyeceğiz.
ABD'ye bakın, Fırat Kalkanı'nı sabote etmek için her türlü çirkin oyunu tezgahlıyor. İngiltere öyle, Almanya öyle..Türkiye'yi hem coğrafyada hem içeride vurmak için her türlü tezgahı kuruyor. Tehdit müttefiklerimizden geliyor. Topraklarımızdaki askeri üslerinden bize karşı savaş yürütüyor, terör örgütlerini bu askeri üslerden organize ediyorlar.
Suudi paralarını yağmalama planı
Yirmi yıldır, bölgemizdeki her eylemleri, her planları bizim, Türkiye'nin aleyhine olmuştur. Müttefiklik adı altında bize çok zarar verdiler. Terör örgütlerini silahlandırıp Türkiye'nin üstüne saldılar. Bu ülkede kan döktüler. 15 Temmuz darbe ve iç savaş projesinin bizzat onlar planladılar, Gülen ve teröristleri üzerinden servis ettiler. Bugün Suriye'de, Türkiye içlerinde bize karşı aynı savaşı sürdürüyorlar. 15 Temmuz, bizim yüzyıllık direnişimizin başladığı tarihtir. Haçlı Savaşları'na direndiğimiz gibi direneceğimiz bir mücadele biçimidir.
Coğrafyayı sadece istila etmiyorlar, tam anlamıyla medeniyet düşmanlığı yapıyorlar, yağmalıyorlar. Irak'ta sadece katliam yapmadılar, medeniyetlere ait ne varsa talan ettiler. Şimdi Suudi Arabistan'ı yağmalama planı yapmışlar. 11 Eylül'den sorumlu tutup tazminat yolunu açan yasa çıkardılar. Asıl niyetleri bu ülkenin yüz milyarlarca dolarına el koymak. 15 Temmuz'u başarsalardı aynı talanı Türkiye'de görecektik. Bu ülke birkaç parçaya bölünecek,İstanbul'un Avrupa yakası koparılacak, ülkenin bütün zenginliklerine el konulacaktı.
Lozan hesaplaşması, Batı'nın iç kavgası..
Türkiye'deki her gelişme tarihsel kökleriyle ele alınmalı. Çünkü kaynak burasıdır. Bugünkü krizlerin sebebi oradadır. Bu yüzden her gün teyakkuzda olmalıyız, asla uyutma planlarına teslim olmamalıyız. Türkiye ve yakın çevremizdeki en küçük olayların bile tarihi Birinci dünya Savaşı'dır. O savaş bitmedi, biz mücadeleye yeni başladık.
Madem onlar Lozan'dan sonraki ikinci saldırıyı başlattılar, biz de Lozan'dan bu yana bütün davalarımıza sahip çıkacak, kaybettiklerimizin hesabını soracağız.
Bütün ters rüzgarlara rağmen tarihi tersine çevirecek, bölgenin yeni haritasını çizecek olan bizleriz. Bu mücadeleyi onlar değil, biz kazanacağız. Birkaç yıl içinde asıl büyük krizin Batı'nın kendi içinde çıkacağını, asıl iç savaşın orada patlak vereceğini göreceksiniz.